SON bir haftada terörde otuz bir insanımızı yitiriyoruz. Bir zamanlar günde bir, iki şehit verirken, şimdi sekizer, onar veriyoruz.
Türkiye kan gölü halinde, buna rağmen, BDP’ye oy verenlerin yüzde 20.8’i karakol baskınlarını, Gaziantep’i ve diğer terör olaylarını kınamıyor.
Yüzde 20.8 çok yüksek, teröre destek veren bir oran. Buna karşılık, Türkiye genelinde PKK’yı terör örgütü görenlerin oranı yüzde 94.8.
PKK’ya bakışa gelince, BDP seçmeninin yüzde 26.9’u PKK’yı terör örgütü olarak görüyor. Bu oranı tersinden okursak, BDP’ye oy veren her üç kişiden ikisine göre, PKK terör örgütü değil. Her gün ölen o kadar insana rağmen.
Yine de, BDP seçmeninin yüzde 60’ı bölünme istemiyor, ama yüzde 44.8’i özerklikten yana, yüzde 92.8’i ise, kültürel hakların genişletilmesini bekliyor.
VAHİM VE DERİN
Son on beş, yirmi yılın en kanlı aylarını yaşadığımız bir ortamda, Ağustos’ta Gezici Araştırma Şirketi yeni bir anket düzenliyor.
Gezici Araştırma terörün en azgın olduğu bir dönemde aktardığım sonuçları elde ediyorsa, durum terörü aşıyor demektir.
Çeşitli kurumların daha önce yaptıkları anketler var. Bu son anket ile onlar karşılaştırılırsa, daha vahim ve çözümsüzlüğün daha derinleştiği günlere gidiyoruz demektir. Geçtiğimiz aylarda PKK’yı terör örgütü olarak görenlerin oranı daha yüksek iken, şimdi bu oran azalıyor.
Eğer, her üç BDP seçmeninden ikisi PKK’yı terör örgütü olarak görmüyorsa, hala topla, tüfekle çözüm aramanın zamanı geçmiş demektir.
Ayrıca, Türkiye geneli ile BDP seçmeni arasında görüş farkı birbirinden hızla açılıyor. Örneğin, Kürtlerin istediği özgürlükler verilirse, Türkiye genelinde halkın yüzde 54.2’si, yani yarısından fazlası ülkenin bölüneceğine inanıyor. Türk-Kürt farkı kendini iyice belli ediyor.
Bir başka etken daha var. Gezici Araştırma Şirketinin bulgularına göre, Kürtlerin yüzde 39.7’sinin eğitimi yok. Yüzde 36.7’si işsiz. Yüzdeler bir yana, her iki buçuk Kürt’ten biri hem işsiz, hem eğitimsiz.
İSTİHBARAT
Aylardır sadece baskınları, roket atarları, mayın patlamalarını gören, o acıları yaşayan bir ülke, öte yanda nelerin olduğunu gözden kaçırıyor. Bu araştırma o gözden kaçanları hepimizin gözüne sokuyor.
Terörle birlikte en çok istihbarat tartışılıyor. Ankette soruluyor, istihbarat zayıf mı? Halkın yüzde 62.8’i terörle mücadelede istihbaratın zayıf olduğu inancında. Yüzde 37.2’si öyle düşünmüyor.
Buna karşılık, PKK nasıl alıyorsa, istihbarat alıyor ki, Bingöl’de önceki gün yine bir trajedi yaşanıyor. On asker şehit.
Suriye sınırında çatışma, Tunceli’de savcıya saldırı, yine de, bütün bunların arkasında PKK içindeki Suriyelilerin payının çok yüksek olduğunu sanıyorum.
İtalyan editör uzaylı galiba
İNGİLTERE Prensi William’ın eşinin üstsüz fotoğraflarının yayınlanması ile ortaya çıkan tartışmayı biz uzaktan izliyoruz. İçimizi çekerek.
İtalyan eski Başbakanı Berlusconi’ye ait yayın gurubunda yer alan “Chi” dergisi prensesin fotoğraflarını yayınlıyor. “Yayınlanmasın” ricasına rağmen. Çünkü, o fotoğraflar, derginin anlayışına göre, haber niteliği taşıyor.
Derginin editörüne soruyorlar, “siz fotoğrafları yayınlamadan önce Berlusconi’yi danıştınız mı?”
Editörün bu soruya tepkisi, bize binlerce kilometre uzakta:
“Bu ne biçim soru? Neden soracağım? Editörün bağımsızlığı ve kararı denilen bir şey vardır. Siz ne söylüyorsunuz?”
Ne de olsa, o fotoğrafları yayınladı diye, İtalyan Başbakanı TV’lere çıkıp, yayın gurubunun sahibi Berlusconi’ye, “sen o adamı hala orada nasıl tutuyorsun” diye sormuyor.
Rektör mü tapu kadastro müdürü mü
ÜNİVERSİTELERARASI Kurul’un geçen haftaki toplantısında bir rektör:
“Rektörler neden seçimle iş başına geliyor anlamıyorum. Tapu Kadastro Genel Müdürü de seçimle mi geliyor?”
Başka bir şey eklemeye gerek yok. Eğer bir üniversite rektörü üniversite ile tapu kadastroyu bir tutuyorsa, artık orada ne bilim kalır, ne bilimsel özerklik, bilimsel araştırma, ne de bilimsel zihniyet. Kaldı ki, zaten seçimle gelmiyor. Seçimle gelmiş gibi oluyor.
AKP’nin cımbızla getirdiği rektörlerle geldiğimiz yer burası. Bu gibi rektörlerin yönetiminde üniversitelerde bilim adamları yetişecek, öyle mi?
|