Kılıçdaroğlu'nun pimini kim çekti?

18 Eylül 2012 Salı, 10:06

SALİH TUNA/Yeni Şafak

Woody Allen'ın en çok sevdiğim eski bir filmidir Zelig. Herkes tarafından sevilmek istenen 'eyyamcının' kralını anlatır.

Allen bu denli sevilme arzusunu 'psikopatlık' tesmiye eder.

Haksız da sayılmaz hani; eyyamcılığın bu derecesinde elbette bir psikopatlık vardır.

Dr. Fletcher'in kavlince, bir tür 'insan - bukalemun'dur Zelig. Bulunduğu her ortamın şeklini alır. Mesela hem Hitler'in yanındadır, hem de Hitler'in SS'lerinden kaçarken kahraman olmayı başarmıştır.

Durduk yere 83 yapımı bir filmden bahsetmiyorum tabii. 'Kılıçdaroğlu son zamanlarda iyiden iyiye Zelig sendromuna tutuldu' diyeceğim de, Zelig de nerden çıktı denilmesin diye bunca kelimeyi yaktım.

Hadi 'sendrom' demeyelim de, temayül diyelim.

Gerçekten de Kılıçdaroğlu'nda Zelig temayülü var.

Bir bakıyorsunuz Silivri'de, bir bakıyorsunuz 'Anıt Mezar'ın başında.

Yani...

Hem '27 Mayıs Devrimi sivil-asker Kemalist gençliğin eseridir. Kemalist gençlerin Anayasa ve Özgürlük Bayramını kutlarım' diyen Çetin Doğan'ların yanında, hem de 27 Mayıs'ın katlettiği Menderes, Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun mezarının başında.

'Anıt Mezar'a çiçek bırakırken 'Ezber bozmaya geldim' demiş ya, doğru; 'ezberleri bozuyor' Zelig gibi.

Bir bakıyorsunuz...

'Dersim Katliamı bir soykırımdır ve sorumlusu CHP'yle devlettir. Bu soykırımdan Atatürk de haberdardır' diyen CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün arkasında...

Bir bakıyorsunuz...

'Atatürk'e kin ve düşmanlık duyuyorlar' iddiasıyla AK Parti'yi Atatürk'ün üzerinden aklı sıra dövüyor.

Bakın nasıl da şarlıyor: 'Atatürk ile alıp veremediğiniz nedir sizin? Ders kitaplarından çıkaracağız ne olacak, bu ülkeyi Ortaçağ'ın karanlığına mı sürükleyeceksiniz siz?..'

'Ortaçağ'ın karanlıkları' ha?! (Kulakların çınlıyor mu Ahmet Altan?!)

'Ezber bozmaya geldim' demişti değil mi? Aha da gördünüz, bozulan ezberimizi de bozdu!

Bir bakıyorsunuz 'Kutlu Doğum Haftası'nda döktürüyor, bir bakıyorsunuz 'Ortaçağ karanlıkları' diyebiliyor.

Bir bakıyorsunuz...

'Biz bir toplumsal uzlaşma içinde bu ülkeye huzuru getirmek için çaba vermeye hazırız..' şeklinde irade beyan ediyor.

Bir bakıyorsunuz...

Afyonkarahisar faciasını muhalefete meze yapmak için 'O bombanın pimi kasıttan çekilmiştir..' diyor.

Söylenecek laf mı bu?

Ana muhalefet partisi lideri olan bir insan evladı, o korkunç faciada çocuklarını kaybeden ailelerin dramını hiç düşünmeden böyle sorumsuzca bir iddia ortaya atabilir mi?

Hayır yani, nerden biliyorsun kasıt olduğunu?

Yine üst düzey muvazzaf bir komutan kulağına mı fısıldadı, emekli bir general haber mi uçurdu, yoksa 'yüzde 99 bile demiyorum yüzde 99, 5 sabotaj' diyen 'birisi' mi devreye girdi?

Herkes tarafından bu kadar sevilmek istemenin akıbeti budur. Bir öyle olursun bir böyle.

Kendi pimini kendin çekersin adeta. Sonunda da seçim sandığında patlar, boyunun ölçüsünü alırsın.

Bu denli sevilme tutkusu Sayın Kılıçdaroğlu'nu mahvediyor, haberi yok.

Niye böyle yapıyor, bilemiyorum.

İktidara gelmek için her yolu mubah görüyorsa, bu yolların yol olmadığını önceki seçimlerin sonuçlarından bilmesi gerekir.

Bunca çark etmeler nedir Allah aşkına?

Demirel bile 'Dün dündür bugün bugündür' derdi; 'dün hem bugün, hem dündür' dercesine aynı gün içinde bir öyle bir böyle olmazdı.

Kılıçdaroğlu neden herkes tarafından bu kadar sevilmek istiyor.

Bu bitmek tükenmez sevgi ihtiyacı nedir, nedendir?

Halbuki...

Her fırsatta seviyoruz onu işte.