CHP’yi sarsan kaset tezgahının öncesinde, partinin Nisan 2010’daki oy oranının yüzde 28’in üzerine çıktığını gösteren gazete manşetleri arşivlerde duruyor...
İşte ne olduysa bu manşetlerin ardından yaşandı... Bu anketler, “1 Mart tezkere”sinde müthiş bir direnç göstererek, belki de binlerce Türk askerinin Irak bataklığında ölmesini engelleyen Atatürkçü CHP’ye yönelik intikam planını da tetiklemişti!..
Sonradan yaşananları herkes biliyor... Uluslararası tezgahın aktörleri; partinin kuruluş ilkelerine bağlı ulusalcı CHP var oldukça, nihai hedeflerine ulaşamayacaklarını anladılar!..
“Yeni Anayasa” planıyla Türkiye’nin bölünme sürecine götürülmesi hedeflenirken; BOP, Ortadoğu’yu şekillendirirken bölgenin en güçlü laik ülkesinde, rejimin değiştirilmesi için ancak cılız ve etkisiz bir CHP gerekiyordu!..
Sinsi plan, adım adım yürütüldü... Kimi çevreler Kılıçdaroğlu’nun liderliğe “çok önceden” hazırlandığını iddia etse de, onu göreve getirenlerin parti içindeki, CHP ilkelerine bağlı vefakar kadrolar olduğu da unutulmamalı!..
Yani biraz da medyanın gazı, yolsuzluk dosyalarıyla öne çıkan Kılıçdaroğlu’nu liderliğe sürüklemişti...
Partiyi kimler yanıltıyor?..
Peki; Kılıçdaroğlu, CHP’yi yönetenler içinde Atatürk’ün koltuğuna en rahat oturan kişi olmasına rağmen hatta kendisine dikensiz gül bahçesi teslim edilmesine rağmen niçin iktidar seçeneği yaratamadı?..
Bunun ne yazık ki, erozyon- hata- vefasızlık üçgeninde onlarca gerekçesi var...
CHP, Temmuz 2010’da yüzde 33’lere tırmanmışken, partiyi durup dururken 18 Aralık 2010’da ikinci kurultaya sürükleyenler aslında “Yeni CHP” sloganıyla bir yıkım sürecini de dayattılar!..
Hayatlarında CHP’ye oy vermeyen üstelik her fırsatta Atatürk’ün partisini yerden yere vuran dönek ve işbirlikçi kesimler, kendi kafalarına göre bir CHP yaratmak için dört bir koldan taarruza geçtiler...
Bu süreç, adaylık için başvuran 201 il ve ilçe başkanı yerine, CHP’li olmayanların vekil yapıldığı bir süreçtir!..
Nitekim “yüzde 40 alamazsak gideriz” diyen CHP yöneticileri, yüzde 25 bandında kalınca ne yazık ki kitlelerin umudunu da kırdılar.
İşte bu seçim sonucu, 22 Mayıs kurultay rüzgarıyla, “CHP geliyor” diye korkan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı dönek- liboş takımının yüreğine de su serpmiş oldu!..
Yani anlayacağınız, “Yeni CHP” diye partiyi sağa yanaştırmaya zorlayan kesimler; Kılıçdaroğlu’nu da yanılttılar, darmadağın edilmiş örgütleri de, umut bekleyen kitleleri de!..
CHP acilen aslına dönmeli...
CHP’deki söylem ve strateji yanlışlıkları, Atatürk ve Cumhuriyet’e yönelik parti içinden gelen saldırılar ile hatalı örgütlenmeler, partiyi 2 yıl içinde hızla eritirken,15 Mayıs’ta bu köşede “Kılıçdaroğlu uyarıyı görecek mi” başlığı altında şöyle yazmıştık:
“CHP, ‘yeni’leşme safsatasıyla yavrusunu yiyen kedi olmaktan vazgeçmedikçe sıkıntıları daha da büyüyecektir!.. Kimsenin bu yılgınlığı yaratmaya hakkı yoktur... Türkiye hızla dönüştürülürken, rejim sarsılırken CHP bir an önce öz kadrolarıyla silkelenip kendine gelmelidir... Gerçek CHP’liler, toplumun geleceği, gücü, umudu, önderi ve lokomotifi olabilmenin çarelerini aramalıdır... Hem de bir an önce...”
CHP kongrelerinin boş salonlarda yapılması üzerine kaleme alınan bu yazının üzerinden iki aya yakın süre geçti ama partinin gidişatı açısından hiç bir şey değişmedi!..
CHP kongreleri ne yazık ki yine boş salonlarda yapıldı, Zonguldak gibi işçi kentlerinde bile miting alanlarında beklenen kalabalıklar toplanamadı!..
Yalnızca anketlerde partinin oy oranını yüzde 19’larda gösteren uyarı sinyalleri değil; sokaktaki insan da, CHP yönetiminin beklenen performansı gösteremediğini gördü...
Tüm bunlar hem parti tabanını üzüyor, hem de ideolojik erozyonun yarattığı yılgınlığı arttırıyor.
Örgütler kaygılı, umut bekliyor...
Peki ya CHP’nin vefakar örgütleri?.. Tüm erozyona karşın partiyi ayakta tutmak için çırpınan il ve ilçe başkanları?.. Kadınları, gençleri?.. Her kurultayda büyük bir heyecanla iktidar umudu aşılanan delegeleri?..
Onlar beklentilerini diri tutmaya çalışsalar da, ne yazık ki çok büyük bir bölümü gidişattan ve partinin geleceğinden kaygılı...
Sakın kimse bu saptamalara yer verirken, siyasetçiler gibi merkezden oturup ahkam kestiğimizi falan sanmasın... CHP örgütlerinin dertleriyle ilgili gözlemlerde de bulunuyoruz...
Partinin tabanından da öyle üzücü mailler geliyor ki, CHP’deki yılgınlık ve moral bozukluğu tahmin edilenin ne yazık ki çok üzerinde...
Ama tüm bunlara rağmen örgütlerdeki asıl beklenti, CHP’nin ancak asli unsurlarıyla, gerçek inançlı kadrolarıyla, güçlü ve büyük bir umut haline getirilebileceği...
Peki; CHP tarikatlara, liboşlara, etnik siyasetçilere dayanarak mı büyüyecek?..
Peki parti; “CHP ulusalcı solla ilişkisini kesmelidir” diyenler, tarikatlara yanaştırmaya çalışanlar ya da partili olmayanlarla mı güçlenecek?..
Böyle düşünenler nasıl bir gaflette olduklarını görünce çok geç olacak!..
CHP’yi vefasızlık da vuruyor!..
Çünkü anket firmaları 12 Haziran seçimleri öncesi partinin yüzde yüzde 25 bandında kalacağını duyurduğunda da, gaflet içindekiler uyanmamıştı...
Anlayacağınız, CHP’yi ideolojik erozyonun yanı sıra kendi asli unsurlarına yönelik “vefasızlık” da vuruyor!..
Aksini düşünenlere sormak istiyoruz; geçen haftalarda Zonguldak’a giden Kılıçdaroğlu; kendisini genel başkanlığa getirmek için en çok çırpınan eski MYK üyesi Ali Koçal’a, kaybettiği eşi için bir taziye ziyaretini niçin çok gördü?..
Köşenin en tepesindeki “Yeniden büyük CHP nasıl yaratılır” sorusunun yanıtı işte tüm bu sorunları aşmakta gizli...
CHP’nin il ve ilçe başkanları, gençlik ve kadın örgütleri ile umut aşılanan delegeleri, yeni bir kurultaya giderken hem yukarıdaki saptamaları hem de aşağıdaki yaşamsal gerçekleri göz ardı etmemeli:
CHP ancak asli unsurlarına, vefakar kadrolarına, örgütlerine sahip çıkarak, destek vererek büyüyebilir...
CHP ancak kuruluş ilkelerine dayanarak, omurgası üzerinde durarak umut yaratabilir...
CHP ancak kendi ideolojisine sımsıkı sarılarak, Türkiye’yi batağa sürükleyen AKP karşısında direnç merkezi olabilir
|