Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü takip ediyor musunuz? Gül, sessiz sedasız bir şekilde Başbakan Erdoğan'ın ''alternatifi'' olduğu mesajını veriyor. ''Kamuoyu'' önünde Erdoğan ile açıktan polemiğe girmese de \'yollarını ayırdığı''nı ve ''başka bir dünyası olduğu''nu diplomatik mesajlarla hissettiriyor. Dünyadaki rüzgarı iyi koklayan Gül, emperyalistlerin, AKP tipi partileri ve Erdoğan gibi liderleri artık daha fazla taşımak istemediğini görüyor. Bu yüzden, askeri darbeyle işbaşına gelen yönetime \'Mısır'ın Milli Günü'nü kutlama'' mesajı yolluyor. Bu mesaj, \'Ben sizi tanıyorum ve Erdoğan'la aynı düşünmüyorum'' anlamını taşıyor.
24 Temmuz 2013 tarihinde Gül'ün imzasıyla gönderilen \'Milli Gün'' mesajı, AKP yandaşı gazete ve TV'lerin ilgisini çekmedi nedense... CHP'nin Mısır ziyareti üzerinde fırtına koparan ve ana muhalefet partisini ''darbecileri meşrulaştırmak''la suçlayan medya, Gül'ün mesajını görmezden geldi... Oysa bu mesaj, Gül'ün ''darbeciler''i tanıması anlamına geliyordu.
Gül, Cumhurbaşkanı Adli Mansur'u ''Milli Gün'' dolayısıyla kutlayarak, darbeyi tezgahlayan ve arkasında duran emperyalist çevrelere \'Ben sorun çıkarmayacağım'' diyordu.
Gül'ün medyada çok fazla yer bulmayan bir diğer hamlesi ise dün geldi. Cumhurbaşkanı Gül, AKP iktidarının bağlarını tamamen kopardığı Irak yönetiminin önemli isimlerini Köşk'te kabul etti.
Türkiye'yi ziyaret eden Irak Meclis Başkanı Usame Abdülaziz El Nuceyfi ve beraberindeki Kanun Devleti Koalisyonu'nun Irak Meclisi'ndeki Grup Başkanı Halid Atiye, Kürt Listesi Grup Başkanı Fuad Masum ile Irak'ın İçişleri ile Maliye eski Bakanı ve Irak İslam Yüksek Konseyi üyesi Bakir Cabr Solag'ın aralarında bulunduğu Şii, Sünni, Kürt, Türkmen ve Hristiyan 14 milletvekilinden oluşan heyet, Tarabya Köşkü'nde Gül'ün misafiri oldu.
Hatırlanacağı üzere, CHP heyeti Irak'a gitmiş, ''ilişkileri normalleştirmek ve onarmak'' için önemli bir adım atmıştı. AKP medyası, bu ziyareti de itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaptı. Aynı medya, Köşk'ün Irak'ın önemli isimlerini kabul etmesini ise ''düz haber'' olarak verdi, herhangi bir yorum katmadı.
Gül şunun farkında:
ABD ve Batı, Irak'ın da Mısır'ın da kendileriyle olan bağlarının kopmasını istemiyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın artık bir takıntı haline gelen Müslüman Kardeşler'le olan bağının ilişkilere zarar verdiği düşünülüyor. ABD ve Batı, Erdoğan'ı bu konuda birkaç kez uyardı. Ancak, ''Bölgesel lider olacağım'' hayaline kapılan Erdoğan, bu uyarıyı algılayamadı.
İngiltere'de öğrenim gören ve batının ne istediğini hemen hisseden Gül, bu yüzden Erdoğan'dan farklı bir profil çiziyor. Gül, Mısır'daki darbecilere mesaj yollarken, Irak'ın Meclis Başkanı Nuceyfi'yi makamında kabul ediyor. Bu iki diplomatik atak, pozisyonunun Erdoğan'dan farklı olduğunu ortaya koyuyor. Batı'ya \'Ben ılımlıyım ve sorun çıkarmam'' deniliyor.
Gül'ün bu mesajlarının karşılık bulup bulmayacağı, önümüzdeki aylarda belli olacak. Gül, kulağındaki rahatsızlıktan dolayı ertelediği ABD ziyaretini, birkaç ay içinde gerçekleştirecek. Obama ile görüşmesi beklenen Gül, AKP iktidarından bıkan Obama ve yönetimine \'Hazırım'' mesajı verecek.
Gül, zaten bu yüzden, kendisine yakın bir gazetede, 1 Mart 2003 tezkeresine ilişkin yapılan protokollerin ''en masum'' kısımlarını yayınlattı. Bu protokol, kamuoyuna \'gizli belge'' diye yansıtıldı. Oysa ki; \'gizli belge'' yayınlanan değil, yayınlanmayanlardı!
Gül, bu belgeleri yayınlatarak, önümüzdeki aylarda başlaması muhtemel tartışmaların da önünü kesti. Belgeler ve protokollerin içeriği değersizleştirildi. Medya eliyle yapılan operasyonla birlikte, Gül'ün ''milli'' olduğuna ilişkin kaanatin güçlendirilmesi istendi.
Cumhurbaşkanı Gül ile Tayyip Erdoğan arasındaki ''iktidar kavgası''nı kamuoyu yine bu köşeden öğrenmişti. Tıpkı; Gülen ile Erdoğan'ın kavgasını da öğrendiği gibi...
Şimdi de Gül'ün ataklarının hangi siyasal sonuca ulaşmak için yapıldığını tarihe not ediyoruz. Gül, Batı'nın ''Recep Tayyip Erdoğansız'' bir Türkiye istediğini görüyor. AKP'nin kaldığı ancak başında Erdoğan'ın olmadığı bir iktidar partisi konusunda uzlaşma olduğu biliniyor. Kulislerde konuşulanlara göre, Erdoğan'ın Köşk'e çıkarılması ve orada yalnızlaştırılması, Gül'ün ise Başbakanlık makamına oturtulması hesaplanıyor. Erdoğan ise bu formüle karşı çıkıyor. Erdoğan, ''Köşk'ü de Başbakanlık'ı da ben yöneteyim'' diyor. ABD ve Batı ise bu formüle sıcak bakmıyor.
İkinci kez Cumhurbaşkanı seçilebilmesi bizzat AKP'nin çıkardığı yasayla engellenmek istenen Gül, Erdoğan'ın kendisine siyasette yaşam hakkı tanımak istemediğinin farkında. 2011 yılındaki seçimlerde, Gül'e yakın sadece bir ismin milletvekili listesine konulması bunun en bariz örneğiydi. Gül, o günleri unutmadı. Erdoğan ile arasındaki buzlar da erimedi, eriyecek gibi de görünmüyor.
Türkiye yerel seçimlere hazırlanırken, siyasi arena Gül ile Erdoğan'ın arasındaki çekişmeye de sahne olacak. Bakalım, Köşk'e çıkmasını hiç istemediği Gül'le Erdoğan arasındaki kavga nerede patlak verecek.
İzleyip göreceğiz...
|