İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.

YAZAR YAZI

İslâmcı kapitalizme teslimiyet işçilerin alınyazısı mı?

İslâmcı kapitalizme teslimiyet işçilerin alınyazısı mı?

10 Eylül 2012 Pazartesi, 09:04

Korkut Boratav/Sol Portal

Geçen hafta bu köşede iki önemli çalışmaya değindim: Yasin Durak’ın bir kitabı: Emeğin Tevekkülü ile Necmi Erdoğan’ın 21-22 Ağustos tarihli Birgün’de yayımlanan “Abdestli Kapitalistler ve Emekçiler” başlıklı yazıları...

Çalışmaların ortak bir sorusu var: Emek karşıtı politikaları ısrarla uygulayan AKP, on yıl boyunca emekçilerin desteğini nasıl koruyabilmiştir?

Yazarların yanıtı da ortaktır: Neo-liberalizmle barışık bir İslâmî dünya görüşü, emekçi sınıfları ideolojik olarak teslim almıştır. Ne var ki, neo-liberalizm giderek vahşileşen bir kapitalizm anlamına gelir ve bu vahşeti meşrulaştıran bir İslâmcılığın etkisi fazla sürdürülemez. O zaman emekçiler radikal, isyankâr (ve farklı) bir dindarlığın adalet arayışlarına mı yöneleceklerdir? Necmi Erdoğan, bu seçeneğe karşı “Sünni İslâm geleneğinin ciddi duvarlar ördüğünü” düşünüyor. Diğer direnme güzergâhı ise, (Necmi Erdoğan’a göre) “eşitlikçi, lâik ve devrimci bir kolektif hareketin” içinde yer almaktır.

Bu ikinci güzergâh, işçilerin geleneksel solun özelliklerin taşıyan (dolayısıyla “lâik”) bir hareketle bütünleşmeleri anlamına gelir. Peki, Türkiye emekçi kültürünün önemli öğelerinden biri olan din, sosyalist, sosyal demokrat veya “devrimci” hareketlerle bağdaşabilir mi?

Ayrıntılı bir tartışma, bu yazı sınırları içinde imkânsız. Sadece, Türkiye’nin yakın geçmişinin önemli ipuçları verdiğini; yukarıda değindiğim ideolojik teslimiyetin, emekçilerin alınyazısı olmadığını düşünüyorum. Bazı hatırlatmalarla yetineceğim.

***

• Haziran 1946’da Cemiyetler Kanunu’nun “sınıf esasına dayalı cemiyet kurmayı” yasaklayan maddesi kaldırıldı ve sendikaların, sol siyasi partilerin kurulması mümkün oldu. Taner Timur’un o tarihli bir dergiden aktardığı gibi, “müthiş fedakârlıklarla bütün engelleri aşmayı azmetmiş işçi çocukları” hızla sol eğilimli sendikalar kurdular (Türkiye’de Çok Partili Rejime Geçiş, İmge, s.102). Altı aylık bir plüralizm, Aralık 1946’da İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın kararıyla son buldu. Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi, Sosyalist Parti ve sol eğilimli sendikalar, İstanbul İşçi Sendikaları Birliği kapatıldı; yöneticileri, üyeleri tutuklandı. Böylece Türkiye, çok partili rejime, siyasal ve sendikal örgütlenmelerde solu yasaklayarak girdi.

• Sonraki onbeş-yirmi yıl boyunca işçi sınıfıyla sol akımlar arasındaki bağ, CHP, DP ve AP iktidarları tarafından yasal olarak ve polisiye yöntemlerle önlendi. 1961 Anayasası’nın getirdiği ortam ise, zamanla dayanışmacı, lâik bir işçi sınıfı hareketinin doğmasını mümkün kıldı. Sancılı mücadeleler sonunda sosyalist, devrimci akımlar emekçilerin saflarında yaygınlaştı. Bu gelişmeler, örneğin işçi sınıfının 15-16 Haziran 1970 kalkışmasında gözlenen eylem gücüne ulaşmış olması 1971 darbesinin gerekçelerinden biri oldu.

• Halk sınıflarının lâik/sol akımlarla parlamenter siyaseti etkileyecek boyutlarda buluşması, 1972 sonrasında CHP’deki dönüşüm sayesinde gerçekleşti. Ecevit, CHP’yi tutucu bir düzen partisi olmaktan çıkardı. Bunu Türkiye’ye yabancı bir “sosyal-demokrat” anlayışla değil, küçük burjuva radikalizmini ılımlı bir “düzen karşıtı” söyleme dönüştürerek oluşturmaya çalıştı. 12 Mart darbesine karşı çıktı. Emekçilerden geniş destek aldı. Yeni söylemi, CHP’yi 1973 ve 1977 seçimlerinde birinci parti yaptı; iktidara getirdi. Bu dönüşüm, CHP’nin solundaki sosyalist akımların da gelişmesine katkı yaptı. Öyle ki 1989’e gelindiğinde Türkiye’de sol siyaset Avrupa-türü bir çeşitlenme içermekteydi: Bir uçta aydınlanmacı bağları sosyalizmden değil, Kemalizmden gelen yeni solcu CHP; diğer uçta ise Marksizmle bağlantılı sosyalist, devrimci akımları içeren modern bir sol yelpaze...

• Egemen sınıfların örgütlediği 12 Eylül darbesi, bu gelişime kalıcı olarak son vermek amacını güdüyordu. ANAP iktidarı ile tamamlanan bu dönüşüm, bölüşüm ilişkilerinin dramatik boyutlarda emek aleyhine bozulduğu dokuz yılı kapsar. 1989’da işçi sınıfı tabanı, tepkisini 1970’li yılların çizgisini yitirmediğini gösteren bir kitlesel direnme hareketiyle gösterdi. Başarılı oldu; önceki yılların kayıpları telâfi edildi. CHP’nin ılımlı sınıfsal muhalefetini devralmış olan SHP 1989 yerel seçimlerinde birinci parti oldu; büyük kent belediyelerini tümüyle ANAP’tan devraldı.

***

Bu hatırlatmalar neler gösteriyor? Öncelikle, yirmi yıllık bir zaman dilimi içinde, kabaca 1972 ile 1991 arasında, emekçi sınıfların saflarında en geniş anlamda “sol”un etkili; zaman zaman burjuva siyasetinden, faşizmden, siyasi İslâm’dan daha güçlü olduğunu; gücünü parlamentoya da yansıttığını; 12 Eylül’e rağmen ayakta kalabildiğini gösteriyor.

Din, bu dönemde de halk kültürünün önemli bir öğesiydi. Ancak, bu öğe, emekçilerin sınıf bilinçlerinin gelişimine engel olmadı. Zira, sınıfsal eylemler ile dinî inançlar arasında bir çatışma söz konusu değildi. Bu, lâik bir hayat tarzı anlamına gelmekteydi.

Dönüm noktası, 1989-1991 arasında gerçekleşti. 12 Eylül sonrasının sömürü düzenine karşı çıktığı için öne çıkan SHP, sınıf muhalefetini sürdürmekten kaçındı; koalisyonlarda neo-liberal politikaların suç ortağı oldu. Sonraki yıllarda CHP/DSP bu suç ortaklığını sürdüreceklerdi. Sosyalist solun 12 Eylül sonrasında çökertilmesi, bu dönüşümü kolaylaştırdı.

Toplumsal muhalefetin temsilciliğini ise siyasî İslâm üstlendi; solun boşlattığı mevzileri işgale başladı. Uluslararası sermayeye tam teslimiyetle yönetilen 2001 krizi benzeri olmayan bir fırsat yarattı. Halk muhalefetinin sözcüsü olarak iktidara geldi.

Önceki dönemlerde, sınıf eylemleri açısından “tarafsız” olan din, zamanla halk sınıflarının ideolojik teslimiyetini sağlayan etkili bir araca dönüştürüldü. AKP’li yıllarda bu dönüşüm, kamu yönetiminde, toplum düzeninde lâikliğin gerilemesiyle desteklendi. Bu nedenle, Necmi Erdoğan’ın temenni ettiği “eşitlikçi, lâik ve devrimci bir sınıf hareketinin” oluşması için ilkesel bir lâiklik mücadelesi de gerekiyor.

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2024 Bursa Bağımsız