AKP’nin basından askerleri…

05 Eylül 2012 Çarşamba, 09:59

Yasemin ÖZDEMİR GÜLER/Bursa Port

“Bir kamusal alanda yaşananların ve konuşulanların diğer kamusal alanlara duyurulması amacıyla ve aynı zamanda insanoğlunun gerçekler hakkında bilgi sahibi olma isteğinin de bir sonucu olarak ortaya çıkmış bir kavram medya” Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde girdiğimiz derslerde ilk öğrendiğimiz bilgi buydu. İlk gelişimlerini kapitalizmle birlikte yaşayan medya dünyasının minicik tabloid boyda gazetelerle başlayan hikayesi vatandaşın bilgi edinme hakkına dayanarak şekilleniyor gördüğünüz gibi.

Ve bizler de aradan geçen zaman içinde teknolojiye ayak uydurarak dev adımlarla ilerleyen medya dünyasında vatandaşın bilgi edinme hakkına hizmet etmek için yetiştirilmekteydik.

O zamanlar son derece idealist bir meslek için hazırlandığımızı düşünüyorduk.

Ne hayalperestlik…

Gençlik işte!

İnsan Shangri-la’nın ve etik medyanın gerçek olduğuna aynı anda inanabiliyor. Sonra hayat hepsinin güzel birer rüyadan ibaret olduğunu hatırlatıyor ironik bir biçimde.

Siz unutmak istedikçe gözünüze, hüküm eden kanallardan bir parmak sokuluyor ve “Sonsuz özgürlük, etik medya kavramları bu dünyada gerçekleşecek şeyler değil” diyor kulağınıza şeytan…

Her dönemde hüküm edenler medyaya da hüküm ettiler. Kimi zaman az, kimi zaman daha fazla ama mutlaka müdahale. Hüküm edenlere ait medya kanalları varlık gösterdi Avrupa’sından, Amerika’sına güya en gelişmiş demokrasilerde bile…

Biz basın emekçileri olarak bu genel tutuma alıştık artık.

Bir insanın mesleğinin en başından bu yana süregelen şeylere alışması çok da şaşırtıcı değil zaten. Ona göre alıyoruz gardımızı. Cesaretimizin sonunda başımıza neler gelir, hüküm edenlerin dümen suyuna gidersek nasıl nemalanırız kapitalizmin kırıntılarından, bu işi yapan herkes gayet iyi bilir.

Fakat 9 yıldır memlekete hüküm edenler artık bizi bile şaşırtır hale geldi. Hüküm edenlerin ipliğini pazara çıkaran gazetecilerin torba davaların içine atılıp tutuklanarak özgürlüklerinin ellerinden alınması bir yana artık hangi medya kuruluşunda kimler çalışacak, neler yazacak, gündem nelerden oluşacak bunlara bile Sayın Başbakan ve diğer hüküm edenler karar veriyor.

Baskı birkaç kişi üzerinde değil tüm medya üzerinde yoğunlaşıyor. Yandaş medya diye tabir edilen gazetelerin, televizyonların sayısı gün geçtikçe artarken, yandaş olmadığını iddia eden medyaların patronları da hüküm edenlerin önünde el pençe divan duruyor.

Güya basın mensuplarının Başbakanı köşeye sıkıştırıp Türkiye gündemine dair sorular soracağı programlara katılan gazeteciler özel olarak yandaş denilen medya gruplarından seçilirken, ellerine tutuşturulan kağıtta söyleyecekleri yazılı olan heyecanlı çocuklar gibi tir tir titredikleri ve ezberlerini arada bir unuttukları izleyiciler tarafından bile algılanabiliyor.

“Sayın Başbakanım” diyerek ovuşturulan eller hükümete birbiri peşi sıra methiyeler düzen ağızlara eşlik ediyor.

Gazetelerin başlıklarına, spotlarına bile karışan Erdoğan’a medya olarak da biat ediliyor. Ülkenin yönetilişi hakkında sorular sorması gereken basın mensupları askeri nizamda sıralanmış evet efendim, sepet efendim derken, Anayasa Komisyonu’nun CHP’li üyesi Atila Kart, yaptığı açıklamada, Ak Parti’nin getirdiği önerinin basın özgürlüğü açısından ciddi sorunlar yaratacağını vurguluyor.

Basımevi açmada izin ve mali teminat getirilemeyeceğine ilişkin anayasal güvencenin kaldırılmasının, “Özgür basın değil, bize bağlı güdümlü basın” anlamı taşıdığını belirten Kart, AKP’nin, “Basın araçlarının müsadere edilemeyeceği” hükmüne önerisinde yer vermemesini ise, “Bu iktidarın işine gelmeyen her basın aracına suç isnat edip, el koymanın yolunu açıyor. Burada tam geriye gidiş var. Kabul edilemez” sözleriyle eleştirerek, geleceğin basın özgürlüğü açısından daha da karanlık olduğunun altını çiziyor.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay ise, AKP’nin basın ve yayın özgürlüğüne ilişkin düzenlemesinin 12 Eylül anayasası hükümlerinden daha beter olduğunu söylüyor.

Abakay, “Medya çalışanları için bu öneri sıkıyönetim genelgesidir. Anayasanın çok ötesinde, ‘genel ahlak, özel yaşam’ gibi hükümler bilindiği gibi grevleri yasaklayan hükümlerin aynısıdır. Bu, temel hak ve özgürlükleri yok edici pek çok hüküm içeriyor. Bu çağda böyle hükümlerin getirilmesi Sudan’da olabilir, kabile devletlerinde olabilir. 12 Eylül’ün getirdiği sınırlamaların kaldırılmasını beklerken, yeni yaptırımlar getiriliyor” diyerek konuya dikkat çekmeye çabalıyor.

Ve memleketimde gerçekten gazetecilik yapmak idealiyle yanıp tutuşanlar mesleklerini en doğru biçimde icra etmeye çabalarken evlerine ekmek götürememenin sancısıyla kıvranıp duruyorlar.

Basın susuyor, halk susuyor…

Bir tek ses duyuluyor suskunluğun içinde “VİVA AKP”!!!