Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Türkiye’nin birçok yerinde savaşa ve şiddete karşı yükselen tepkiler, bugün güçlü mitinglere, yürüyüş ve barış çağrılarına dönüşecek. Türkler, Araplar, Kürtler, Lazlar Ermeniler, Çerkesler... Her dilden, her ulustan halklarımız, her dinden ve inançtan kardeşlerimiz hava kadar, su kadar gereksinim duyduğumuz barış için alanlara çıkacak.
Günlerdir süren çabalar, damla damla biriktirilen barış çabaları bugün emperyalistlerin, savaştan çıkar uman emek ve halk düşmanı yönetimlerin yüzüne bir şamar gibi inecektir.
Bugün meydanlar barış isteyenlerin; savaş isteyenlerin, savaş için olmadık yalanlara, demagojiye başvuranların bile barıştan söz ettikleri, barış yanlısı kesildikleri bir gün olacak! Suriye sınırında, Hatay’da, Kürt Bölgesinde, Antep’te yükselen halk çığlığı, bugün Türkiye’nin dört bir yanında barışın sesi olarak güç ve destek bulacak.
İstanbul, Hatay, Amed, Ankara, İzmir, Van, Dersim başta olmak üzere, her tarafta barış, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik sesi yükselecek. AKP’ye ve onun dayanarak güç aldığı emperyalistlere, süregelen savaş ve yıkım politikalarına lanet okunacak.
Bugün herkesin, her toplumsal kesimin, her cinsten, her renkten insanların süren savaş ve şiddet politikalarına, ayrımcılığa ve kışkırtıcı, linççi girişimlere karşı Suriye sınırında adım adım yayılan ateşe karşı sesini yükseltmesi gereken bir gün. Yarın üzerinden yürüyeceğimiz yolu büyüteceğimiz bir gün olacak. Barış ve özgürlük isteyenlerin güç ve güven bulacakları bir gün olacak. Polis ve asker baskısı, devlet zoru, gaz bombası, top, tank panzer gücü ile kendilerini gösterenlerin karşısına dikilecek halk gücüne, halk iradesine, barış mücadelesine tüm dünya tanık olacak.
Dağınık olan ve etkisiz kalan tüm barış çabalarımızı, birleştirerek görünür kılacak ve savaşı kızıştırma, Türkiye’yi ve halklarımızı ateşe atma gayretinde olanları ürkütecek bir adım atabiliriz.
Her yerde, her alanda, bulunduğumuz her ortamda; işyerinde, fabrikada, okulda, köyde barış ve kardeşlik bayraklarını dalgalandırmak için her birimiz bir şey yapabiliriz. Sadece miting, yürüyüş ve basın açıklamalarının yapıldığı meydanlarda değil, Çalıştığımız, bulunduğumuz her yerde mücadele edebilir, savaşı ve çözümsüzlüğü mahkum edebiliriz. Köy kahvelerinde, mahalle kahvelerinde, pazar yerlerinde, vapurda, gemide, trende, otobüste, herkes “Barış için 1 dakika” diyerek konuşmalar yapabilir. Barışın masumiyeti ile ayağa kalkarak söz kullanabiliriz.
Türkiye’de, Ortadoğu’da ve dünyada barış istediğimizi, emperyalist işgallere, silahlanma yarışına, halkların kanı ve canı üzerinden süren rekabete dur dediğimizi her vesile ile dile getirmek için, bugün güçlü bir adım atabiliriz.
Bugün herkes cesaretini toplayarak, bir kişi ya da topluluk olarak bir duruş gösterebilir. Tek tek seslerden, milyonlara ulaşan bir uğultuya dönüşebilir ve giderek barış mücadelesinin savaş tacirlerini korkuttuğu bir atmosfer yaratabiliriz.
Zira bugün “barış” her şeyin önüne geçmiş bir talep. Barış ve çözüm, barış ve diyalog, barış ve kardeşlik, barış ve özgürlük, barış ve emek birbirinden kopmaz bağlarla bağlı. Bugün bu koşullarda barış için gösterilen her tutum, eşitliği, özgürlüğü ve kardeşliği büyütecek bir tohumdur.
Barış için ayağa kalkmak, aynı zamanda ekonomik, sosyal ve siyasal tüm politikalara ve saldırılara karşı tutum almaktır. Fazlasıyla önemsenmesi gereken bir talep haline gelen “barış” hem Kürt sorunun çözümünde, hem Suriye’ye yönelik politikalarda halklarımızın tek çıkış yoludur. Barış mücadelesinin aynı zamanda emek, eşitlik ve özgürlüğü kazanma mücadelesi olduğu gerçeğinden hareketle daha güçlü bir halk iradesi ve halk müdahalesi yaratmalıyız. Türkiye halklarının bugün, ayrımsız olarak barış, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik sesini yükseltmeye ihtiyacı var. Savaş ihtiyacında olanlar, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da savaştan beslenecek olanların fütursuzluğu karşısında, barış ve kardeşlik isteyenlerin daha cesur, dahası daha hızlı olmaları bir zorunluluk.
Zorunluluk çünkü, önemli bir eşikteyiz. İçeride ve dışarıda patlaması an meselesi olan, akla karayı, yanlışla doğruyu, at iziyle it izini birbirine karıştıracak bir savaş sürecinin içindeyiz. Bir adım ötesi yangın yeri. AKP’nin, giderek daha anlaşılır olması, giderek irtifa kaybetmesi
AKP’nin durdurulması, savaş politikalarının geriletilmesi dönemin en önemli sorunu halindedir. Bunu Hatay halkı günlerdir söylüyor. Kürt halkı aylardır, yıllardır dile getiriyor.
AKP’nin Kürt sorunu üzerinden Türkiye’yi adım adım sürüklediği iç savaşa ve Suriye üzerinden kapımıza dayanan bölgesel savaşa karşı güçlü bir barış sesi gerekiyor. Bugün daha güçlü olmak üzere, kazanıncaya kadar sürdürmemiz gereken bir barış mücadelesi sorumluluğuyla karşı karşıyayız.
|