CHP’den milletvekili seçilmeden önce Isparta valisi olan Ali Haydar Öner, eski görev yerinde dün yaşanan olumsuzluklarla ilgili olarak çok tepkiliydi.
30 Ağustos Zafer Bayramı etkinliklerinde birçok olay oldu, gerginlikler yaşandı. Öner’in bu açıklaması onların özeti gibi. Diyor ki: “30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 90. yıldönümünde Isparta CHP il binasının kuşatılarak parti çelenginin Atatürk Anıtı’na sunulması engellenmiş, bu sırada bazı olumsuzluklar yaşanmıştır.
30 Ağustos, Büyük Türk Milletinin işgalci emperyalist güçlere karşı verdiği Milli Kurtuluş Savaşı’nın zaferle taçlandığı gündür. Bu büyük bayram, 90 yıldır şanla, şerefle, coşkuyla kutlanmaktaydı. Hangi gafilin fikri, milli şuurdan yoksun hangi kişinin veya kişilerin emri ile kutlamalar kısıtlandı, yasaklandı, gerçek anlamından saptırıldı?... Bunu yüce milletimize kim -nasıl- izah edebilir?..
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarından Muzaffer Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’yi mahrum bırakmaya kalkışmak gaflettir, dalalettir. Bayramlarda milli birlik duygularını sarsmak Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanettir. Bir bayram günü CHP il binası niçin kuşatılmıştır? CHP il binası, Oslo’da mutabakat arayanların-arananların sığınağı değil, Ispartalı Kuvayi Milliyecilerin karargâhıdır. CHP il binasını kuşatma emrini verenler, bu utançtan kurtulamazlar. Bu utanç duyulacak emri verenler, günü geldiğinde millet önünde yaptıklarının hesabını vermekten kaçamazlar.
Sığınma kamplarındakilerin hassasiyetlerini(!) gözetenler, bu ülkeyi bize armağan eden şehitlerimize saygı sunmaya gidenlerin, Kuvayi Milliyecilerin hassasiyetlerine saygısızlık edemezler. Şehitlerimize saygı sunmaya gidenleri engelleme emri veren zavallıları esefle kınıyorum.”
Isparta’da ne oldu
ISPARTA Milletvekili Ali Haydar Öner, referandum döneminde Başbakan’ın afişlerini yasadışı olduğu gerekçesiyle toplatınca Kırklareli’ne gönderildi. Ancak rapor alan Öner, CHP tarafından Isparta Milletvekili adayı olarak gösterildi ve kazandı. Yerine de, 8.5 yıl merkezde bekleyen ve eski Kocaeli Valisi olarak bilinen Memduh Oğuz getirildi.
Görevleri sırasında iktidara hoş görünmeyi marifet saydığı bilinen Oğuz en çok, merkeze alınan vali olarak biliniyor.
Onun medyaya yansıyan birçok haberi var: 28 Şubat sürecinde Atatürk’e övgülerde bulunması, RP’li Şevket Kazan ve Halil İ. Çelik’e “Müsaade ederseniz namazı ben kıldırayım” demesi, Kocaeli’de Kolordu Komutanı ile Hurşit Tolon’la yakın dostluk kurması, “Saidi Nursi’den dolayı Isparta’yı kutsal toprak“ olarak tanımlaması ve ‘Okyanus ötesine selamlar göndermesi” gibi söylemleri biliniyor.
Isparta’da dün CHP il örgütü Atatürk anıtına çelenk koymak üzere 72 saat önceden Valiliğe izin yazısı göndermiş... Ancak Valilik dilekçeyi uygun bulmamış. Tören saatinden önce çelengin getirilmemesi il binasının kuşatılması için polise emir vermiş, CHP’lileri yoldan çevirtmiş ve heyetin çelenkle tören alanına girmesini engellemiş. Bu arada ‘arbede’ çıkmış. CHP heyeti bu kez, en yakın yer olan belediye önündeki Atatürk anıtına çelengi koymuş sonunda. Ve oradan hükümet meydanına gidilirken “Mustafa Kemal’in askerleriyiz, hükümet istifa” diye sloganlar atılmış...
Bu durum, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları nedeniyle Türkiye’de yaşanan ‘gerginliklere’ en somut bir örnek.
Başkomutanlık ve Cumhurbaşkanlığı
ZAFER Bayramınızı en içten duygularla kutlarım.
Bu büyük bayram dolayısıyla, daha önce de belirttiğim konuyu bir kez daha gündeme getirmek istiyorum. Umarım, etkili ve de yetkili kişi ve kurumlar bu yanlışı düzeltirler.
Bildiğimiz ve öğrendiğimiz üzere, Türkiye Cumhuriyeti yasasına göre, ‘Harp halinde Cumhurbaşkanı Başkomutan olur’ denilmesine karşın, bugün ülkede savaş hali olmadığı halde neden birdenbire Cumhurbaşkanı Başkomutan yapıldı ve bu Büyük Zafer kutlamaları, zaferi kazananların elinden alınarak, bu şekle sokuldu. Acaba, ülkede savaş hali var da bizim mi haberimiz yok. Keşke, onu açıklasalar.
Hem Kayserili olmam dolayısıyla, hem de aynı lisede okumuş biri olarak Sayın Gül’ü iyi tanırım. Aramızda iki yaş farkı olduğundan, ben son sınıftayken Sayın Gül birinci sınıftaydı. Farklı görüşlerde olsak da, Türk tarihi ve mevcut yasalar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı olarak, aynı bilgilerle yetişmiş kişiler olmamız dolayısıyla, böyle bir değişikliğin yapılmasını ve harp hali olmadığı halde, kendisine Başkomutanlık sıfatının verilmesini nasıl kabul etti, hâlâ anlamış değilim.
İnsanların bir takım önemli ifadeleri ve vecizeleri işlerine geldiği gibi değiştirip, saptırmalarına hayret ediyorum. Daha önce de belirttiğim gibi, Yüce Atatürk’ün o veciz sözünü hem eksik hem de yanlış kullanıyorlar. Ne diyor Ulu Önder: “Kültürümüzü muassır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracağız”. Böylesine önemli bir vecizenin birileri tarafından nasıl kullanıldığı sizce de malumdur.
Ömer ALPAY
‘Dostun bir fiskesi’
YAZAR ve düzeltmen Aziz Naci Doğan’ın, sanatçı Metin Akpınar’a bir sitemi var: CNN Türk’te “Aykırı Sorular” programında (28 Ağustos) Enver Aysever’in konukları şair, tiyatro sanatçısı Orhan Alkaya ve çok sevdiğimiz tiyatro duayeni Metin Akpınar’dı. Sayın Alkaya’nın, Suriye konusunda AKP iktidarı eliyle göz göre göre uygulamaya sokulmaya çalışılan ‘savaşçı politika’yı gerçek bir aydın sorumluluğu sergileyerek yerden yere vurması, çok etkileyiciydi. Ama programın diğer konuğu Sayın Metin Akpınar, bilgece dile getirilmiş çarpıcı ve heyecan verici sözlerinin arasında öyle bir düşünceye yer verdi ki, ekranları başındaki izleyicileri gerçek bir şoka uğrattı. Üzerine basa basa birkaç kez “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir dini vardır, İslam’dır. Mezhebi de vardır, Hanefilik’tir. İmam-ı Âzam Ebu Hanife’nin yorumu, ‘en gelişmiş İslam yorumudur” deyiverdi Metin Akpınar! Sayın Enver Aysever, herhalde konuğuna kıyamadığı için olsa gerek, ‘laiklik değeri’ne de ‘yurttaş eşitliği kavramı’na da hiç sığmayan bu ‘aykırı sözler’i duymazdan geldi, geçiştirdi.
Diğer inanç grupları bir yana (ki demokratik ve laik Atatürk Türkiye’sinde, herhangi bir dini inancı olmayanlar da dahil hiç kimse dışlanamaz), bu ülkede en az 25 milyon Alevi-Bektaşi yurttaş vardır. Türk kültürünün ve Türkçenin çağlardan çağlara özverili taşıyıcıları olmuş Alevileri (ki onlardan biriyim) yok saymak, kimsenin haddi değildir. Akpınar, en hafif deyişiyle ‘çok dikkatsiz’ kaçan o sözlerini açıklığa kavuşturmalıdır. Ayrıca yine o programda yer verdiği “Aleviler arasında ortak bir düşünce göremiyorum, Hz. Ali’ye ilahlık mertebesi verenler de var” değerlendirmesi de hiç hoş kaçmadı... Hünkâr Hacı Bektaş Veli, “İncinsen de incitme” der, ama bu duruma daha çok uyan, galiba, Pir Sultan Abdal’ın şu dizeleridir: “Yağmur gibi yağar başıma taşlar, /Dostun bir fiskesi yaralar beni...”
|