İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

HABER

Marks'tan Müslüman Kardeşler'e ders

Marks'tan Müslüman Kardeşler'e ders

13 Ağustos 2013 Salı, 07:50

KARL MARKS tarihin kendini tekrar ettiğini yazmıştı: ilkinde, trajedi; ikincisinde, komedi olarak. Aklında 1848 Devrimi vardı. Altmış yıl kadar öncesinde Fransız Devrimi'ninde olduğu gibi, monarşi karşıtı demokratik ayaklanma, Bonapartist diktatörlüğe dönüşmüştü.

1848 isyanında, Fransız monarşisini alaşağı etmek amacıyla işçiler ve liberaller el ele verdi. Eski düzenin yıkılmasına doğru liberaller, işçi sınıfının ''radikal'' sınıf taleplerinden telaş duymaya başladıkça monarşi karşıtlığı bozulmaya başlamıştı. Muhafazakârlar ise kaygılı liberalleri seçebilecek ve diktatörlüğün yeni biçimlerini yeniden kurabilecek durumdaydı.

''DÜNYANIN BÜTÜN İSLAMCILARI, BİRLEŞİN!''

Aynı model bugün Mısır'da kendini gösteriyor. Liberaller ve sıkıyönetim yanlıları kendi rollerini, İslamcılarsa sosyalistlerin rolünü oynuyor. Deneyimsiz ve sabırsız kitle hareketi bir kez daha, gücü ele geçirdikten sonra kenara itildi. Liberaller yine eski ortaklarının ortaya koymak istedikleri değişikliklerden korkuyor kendilerini koruması için eski rejimin ayağına kapanıyor. Ve sıkıyönetim yanlıları 1848'de olduğu gibi gücü ele alacakları için mutlular.

Mısır ordusu baskıyı sürdürür ve liberaller bunu desteklemeye devam ederse, Marks'ın günümüzdeki vârislerine epey koz verecekler. Pek muhtemeldir ki ''Dünyanın bütün İslamcıları, birleşin!'' ve ''zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok'' diyecekler ve ne yazık ki haklı çıkacaklar.

İki yıl önce baskıcı yönetimi tahtından etmek için İslamcılarla işbirliği yapan Mısırlı liberallerin, ordudan iki yıllık ilk demokrasi deneyimini sonlandıracak bir darbe beklemesi sürpriz olmamalıdır. Bir ülkenin siyasi gelişiminin ilk yıllarında liberal ve demokratların eski rejimi def etme arzusu dışında paylaştıkları daha güçlü bir şey yoktur.

HALKLARIN HAKİKİ BAHARI

İstikrarlı bir demokrasi inşasının iki aşamalı bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Önce eski rejimden kurtulursunuz, sonra eski rejimin yerine kalıcı bir demokrasiyi yerleştirirsiniz. İlk aşama dramatik olduğundan insanlar diktatör gidince her şey bitti sanır. Ama ikinci aşama daha zordur. Diktatörleri yerinden etmek için kurulmuş birçok geniş katılımlı koalisyon örneği vardır ama bunlardan görece pek azı ayakta kalmış ve yeni rejimin nasıl olması gerektiğinde anlaşabilmiştir. Muhalefet hareketleri, gücünü kaybetme, iç çekişmelerin ve eski rejimin yeniden dirilen güçlerinin kurbanı olma eğilimindedir.

“Halkların hakiki baharı'' denilebilecek 1848 yılı, örgütlü işçi hareketinin siyasi sahnede göründüğü ve talepleriyle liberalleri korkuttuğu ilk zamanlardı. Orta sınıf, iktisadi özgürleşme istiyor, birçok işçi daha radikal iktisadi ve sosyal değişiklik talep ediyordu. Liberaller siyasal sistemin kısıtlı açılımıyla yetinirken işçiler tam demokratikleşmeye ve bundan doğacak iktidara yönelmişti. İşçilerin ve sosyalistlerin kazanabileceği görülünce, liberaller buna engel olmaya çalıştı ve birçoğu muhafazakârlara, yani kötünün iyisi olarak sıkıyönetimin yeniden inşasına, geri döndü.

Mısır'da olup biten de tam anlamıyla bu. Baskıcı yönetim yılları, halk muhalefetinin sesini barışçıl yollardan duyurabileceği siyasi ve sosyal kurumları sistemli olarak bastırmış ve devlet kasten toplumsal ayrımları daha da derinleştirmiştir. Ne zaman demokratikleşme kendini gösterse uzun süredir etkin olmayan güvensizlik ve düşmanlık radikal bir retorikle, kitlesel protesto ve şiddetle yeryüzüne çıkar. Bu her zaman düzen ve itidalden yana olan ve radikal toplumsal deneylerden hoşlanmayan liberalleri korkutmuştur. 1789 ve 1848 Avrupa’sı için durum böyleydi, şimdiyse Mısırlı liberaller için aynı şey söylenebilir.

Sorun liberallerin bu tarz korkulara nasıl tepki vereceği diyebiliriz. Güney ve Doğu Avrupa'nın 1900'lerdeki demokrasiye geçiş sürecinde aşırıcılık ve din temel etmenler değildi. Nitekim farklı gruplar oyunun kurallarını kabul ediyorlardı. Ayrıca bunlar Avrupa ülkelerindeki ilk demokrasi denemeleri değildi ve her zaman yardım edebilecek Avrupa Birliği oracıkta duruyordu. Ama Mısır ve Arap dünyasının diğer yerlerinde aşırıcılık tehdidi, liberalleri dehşete düşürmekte, sıkıyönetim yılları yüzünden ne bir uzlaşma kültüründen bahsetmek mümkün ne de rehberlik edebilecek güçlü demokratik bir komşudan.

1848 bozgunu, sosyalist hareket içindeki radikal bileşenleri, ılımlılığın ortaya çıkması pahasına güçlendirdi ve liberaller ile işçiler arasında zararlı ve kalıcı bir çatlak yarattı. Liberaller demokrasiyi rafa kaldırdığında ılımlı sosyalistler aptal durumuna düşmüş ve demokrasi dışı bir stratejiyi savunan radikaller güç toplamıştı. 1850 yılında Marks ve Engels Londra Komünist Birliği'ne, Alman liberal burjuvazisini temsil eden bir partinin ''yakın zamanda iktidara geleceği ve çiçeği burnunda gücünü işçilere karşı kullacağı''nı hatırlatıyordu. Bu öngörünün nasıl gerçekleştiğini görüyoruz. Uyarı konusunda daha da ileri gidiyorlar: ''zaferin ilk ışığıyla işçilere ihaneti ortaya çıkacak bu partiye canla başla karşı koymak için işçiler silahlanmalı ve örgütlenmelidir.'' Tabii kimse İslamcıların buradan böyle bir ders çıkarmasını istemiyor.

İŞÇİLER, ZAFER İHTİMALİNİ BARINDIRMAYAN BİR SİSTEME NİYE KATILSIN Kİ?

19. yüzyıl Avrupa’sında liberallerin yaptığı hata, tüm sosyalistleri fanatik addetmeleriydi. Bazı sosyalistler aşırıyken diğerleri şiddete karşıydı ve kendilerini demokrasiye adamışlardı. Komünizmdense ileride Avrupa'nın sosyal demokratları olacak sosyalistler, kapitalizme veya demokrasiye karşı ciddi tehdit oluşturmayacak iktisadi ve sosyal reformlar talep ediyorlardı. Gerçi öteden beri Avrupalı liberallerin bu tip farklılıkları dikkate almada pek istekli oldukları söylenemez. Tam demokratikleşmeye karşıydılar ve tüm hareketi bastırmak için bilfiil çalıştılar. Sonuç ise felaket oldu.

Sosyalist hareket içerisindeki radikal, şiddetten yana, demokrasi dışı bileşenler kendilerine şunu soruyorlardı: işçiler, zafer ihtimalini barındırmayan bir sisteme niye katılsın ki? Ve sosyalistler Avrupa çapındaki en geniş siyasi güç olduklarında, liberaller solu güçsüz tutmak uğruna muhafazakârlarla çirkin pazarlıklara girişti. Sonuç olarak Avrupa toplumları giderek bölündü ve çatışmalarla dolu bir hale geldi.

İSLAMCILARIN HEPSİ DİNİ REJİM İSTEMİYOR

Mısırlı liberaller bu hataları bugün tekrar ediyor. Kendilerine karşı olanları, liberallerin değer verdikleri her şeyi yıkmaya kararlı bağnazlar olarak görüyorlar. Ama tüm sosyalistler, proto-Stalinists olmadığı gibi, İslamcıların hepsi de dini rejim istemiyor. Bugün, oyunun kurallarına uymaya istekli İslamcılar var ve bunu yapmaları için cesaretlendirilmeliler.

İslamcılık hala Mısır'daki en geniş ve en iyi örgütlenmiş siyasi halk gücü. Aynı zamanda, Mısır ordusu ve liberal müttefiklerinin bölgenin demokratik geleceğinde, İslamcılara bir yer düşünecek kadar İslamcılığın hayati bir önemi var. İslamcıların hepsi şeytanlaştırılırsa, Mısır toplumundaki ayrılıklar büyüyecek, ılımlı İslamcılar yalnızlaşacak ve Mısır'ın siyasi geleceği sıkıntıya düşecektir.

1848'den yüzyıl sonra nihayet sosyal demokratlar, liberaller ve hatta ılımlı muhafazakârlar Avrupa çapında zinde demokrasiler yaratmak için bir araya geldiler. Bu sonuç çok daha erken ve daha az şiddetle gerçekleşebilmeydi. Orta Doğulu liberaller, Avrupa'nın çalkantı dolu tarihini olduğu gibi tekrar etmek yerine ondan bir şeyler öğrenmek zorundadır.

Yazar: Sheri Berman, Barnard College'ta öğretim üyesi ve The Primacy of Politics: Social Democracy and the Making of Europe’s Twentieth Century” (Siyasetin Öncelliği: Sosyal Demokrasi ve Avrupa’nın 20. Yüzyılının inşası) kitabının yazarıdır.

Kaynak: NY Times


Odatv’ye çeviren: Anıl Aşkın – Boğaziçi Çeviri Merkezi

Kaynak : ODA TV

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
282930
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2025 Bursa Bağımsız