Taraf Gazetesi şu manşeti attı: “Antep bombacısı tutuklandı”...
Manşetin altındaki imza Mehmet Baransu.
Ben Baransu imzasını görünce, “vah vah, demek ki bomba kararını PKK vermiş, bombayı da yaşlı bir öğretmen patlatmış” diye düşündüm. Çok üzüldüm. Kaygılandım. Hayalkırıklığına uğradım.
Haklıydım. Çünkü bu Baransu bildiğiniz gazetecilerden değil. Adamın evinde belge taşımaya mahsus özel imalat valizler var. Bu valizlerden birini kaptı mıydı, içi lebalep belgeyle, kasetle, CD ile dolup taşıyor. Manşetin altındaki imza Baransu olunca, bil ki, bombayı “ayan beyan” PKK atmıştır ve bu ihtiyar öğretmen “Antep bombacısıdır”. Tersi düşünülemez bile. Adam belgeleri valizle taşıyor. Boru değil yani.
Neyse. Sonra manşetin altındaki yazıyı okudum. Şaşırdım kaldım. Bütün gazetelerde yayınlanan haberlerin tıpkısının fotokopisi bir haber. İçinde ne belge var, ne kanıt var, ne CD var, ne görüntü var. Sadece öğretmenin polis tarafından KCK ile ilişkilendirildiği ve bombayı patlatanlara “yardım yataklık” yaptığı, Özel Yetkili Mahkemenin de öğretmeni bu polis iddiasını esas alarak tutukladığı haberi var.
Şimdi soralım: Baransu’nun valizinde değil de, ceketinin kibrit cebinde bombayı PKK’nin patlattığına ve öğretmenin de “Antep bombacısı” olduğuna dair herhangi bir belge, delil, CD ve görüntü var mı?
Yok.
O halde Baransu bu manşeti nasıl atıyor?
Oğur da manşete uygun o ajitatif makaleleri nasıl yazıyor?
Bunlara soralım: Bombayı PKK’nin patlattığını nereden biliyorsunuz? Siz polis misiniz, istihbaratçı mısınız, in misiniz, cin misiniz, nesiniz? Elinizde polisin fezlekesinden başka bir şey var mı?
Olabilir; elbette PKK’den şüphelenebilirsiniz. PKK’nin de kimisini anında, kimisini sonra eleştirdiği benzer bombalarından hareketle, “bunu da PKK yapmış olabilir” diye düşünebilirsiniz.
Ama, PKK’nin iki defa “bizimle ilgisi yok” demesine rağmen, PKK’nin bu açıklamalarını değil de, AKP polisinin, polis istihbaratının iddialarını esas aldığınız zaman sizin “niyetiniz” hakkında ne düşünmemizi beklersiniz?
“Bomba”yı fırsat bilip, PKK karşıtı “ajitasyona” geçmenizin sebebi nedir acaba?
Artık anlaşılıyor ki, Taraf “son demlerini” yaşıyor.
“Derin taraf” kendisine verilen “misyonu” tamamladı. “Derin Taraf” AKP’yi, Türkiye’nin AB’ye üye olması, askeri vesayetin son bulması ve bu iki hedefin gerçekleşmesinden sonra da Kürt sorununda çözümün sağlanması için desteklemedi. Bunlar, 1 Mart tezkeresinin geçmesine MGK’da destek vermeyen, bunu da “barışçı” olduklarından değil, bir Müslüman ülkeyi ABD ile birlikte işgal etme sorumluluğunu “darbeyle düşürmek” istedikleri AKP’nin üstüne yıkmaya kalkışan generallerin ABD tarafından “cezalandırılması” operasyonunda “rol oynadılar”. Operasyon “başarıyla” tamamlandı.
Şimdi sıra, bu operasyon için “kullanılan” Taraf’ın “tasfiyesine” ya da “ele geçirilerek Cemaat medya sistemine katılmasına” geldi. AKP’yi bunlardan farklı olarak, gerçekten de AB üyesi olacağız, askeri vesayete son vereceğiz, bu ikisi olunca Kürt sorununda çözüme kavuşacağız diyerek destekleyen Ahmet Altan bunlar tarafından önce sinsice ardından da artık açıktan açığa hedef tahtasına kondu.
Ahmet Altan AKP’yi amansızca eleştiriyor. Ve “derin Taraf” da Ahmet Altan’ı, AKP medyasındaki destekçileriyle birlikte kuşatıyor ve gözden düşürmeye çalışıyor. Bir süredir Yeni Şafak ve Zaman gazetesinde Ahmet Altan’la ilgili küçültücü yayın dikkat çekici. Bakınız Ahmet Kekeç ne yazmış:
“Bu gazeteci ağabeyimiz, ciddiye alınmamaktan şekvacı... Bu duygusunu zaman zaman makalelerinde yansıtıyor. ‘Nasıl oluyor da, 100 bin kişilik koca ordu, 700 kişiyle baş edemiyor?’ derken de ciddiye alınmak istiyor...”
Bu yazının sonunda Kekeç, bilinçli olarak “derin Taraf”a selam göndermiş. Demiş ki;
“Yıldıray Oğur harika yazılar yazıyor. Bu yazıları gazetenin yayın müdürü okuyor mu, bilmiyorum. Bana ‘okumuyor’ gibi geliyor. Okuyorsa da, anlamıyor.”
Yıldıray Oğur, Markar Esayan, Emre Uslu, Mehmet Baransu ve bir de bunların kullandığı “bir tutam Kürt” ve “bir gıdım eski Maocu” Taraf Gazetesini adım adım tasfiye ediyor. Ünlü “1976 1 Mayıs”ı ile ilgili gazetede patlatılan curcunada, bir kısım solcu yazar tasfiye edilmişti. Şimdi sıra Başyazarda.
Bu gazete Cemaatin ve bugünkü çizgisiyle AKP’nin PKK ve BDP düşmanı siyasetinin “Akit”i rolüne soyunmuş bulunuyor. Taraf “Akitleşiyor”. Bu gazete bırakalım PKK’yi, BDP’yi, AKP’de hâlâ varolduğu uydurulan “müzakerecilere” bile düşmanlık yapıyor.
“Derin Taraf”a hâlâ PKK karşıtlığı ile tutunmaya çalışan Ahmet Altan ve bu arada hâlâ Taraf’taki “siperini” kahramanca müdafaa eden Marguiles ve öteki değerli yazarlar ya az sonra bu gazeteden ayrılmak zorunda kalacak, ya da “derin Taraf”ın elinde aptalca manşetlerle oyuncağa döndürülecek...
İlk dönemlerinde bu gazete Kürt aydınları arasında etkiliydi. “Derin Taraf” bu etkiden yararlanarak Kürt aydınları arasına “sızmaya” çalıştı. Şimdi bu etki artık sıfır. “Derin Taraf” ordu ile ilgili misyonunu tamamladı. Kürt hareketine “sızma” misyonunda çuvalladı. Operasyon yarım başarı, yarım başarısızlıkla bitti. “Misyon” şimdi sizlerle “uzatmaları” oynuyor. Hem de müthiş
|