Artık kural, kaide, yasak, suç, demokrasi, insan hakkı ve dahi tüm kavramlar tepe taklak döndü ya ağzı olan ağzının dolusunca canının istediğini söylüyor, isteyen “asker-sivil-bebek demeden katliam yapan” teröristi övüyor, isteyen teröriste sarılıyor, isteyen Atatürk’e veya devlete sövüyor, ohh ne ala memleket bu böyle.. Mumla arasan daha kuralsızını, daha başıboşunu bulamazsın.. İşin enteresan tarafı “kurallara saygılı olduğu halde mağdur edilmiş olanlar” yerine bunları yapanların bir de dönüp “daha çok demokrasi” istemeleri.. Arkadaşım git bir dolaş da gör, hiçbir ülkenin vatandaşı, hele de milletvekili sizin bu yaptıklarınızı yapamaz. “Adil” yargıları suçsuzun değil “suçlunun” yakasına yapışır ve o dakikada gerekeni yapar çünkü.. Bunu da her vatandaş bilir.
‘BEN DAHA ÇOCUĞUM’ DEMEDEN
Her neyse, bunlar AKP Milletvekili Ali Boğa’nın konuşması nedeniyle aklıma geldi. “4+4+4’le bütün okulları imam hatip yapma şansı yakaladık” dediği konuşmada “Kuran’ı Kerim’in okunmasının yasak olduğu günlerden geçtiğimizi”, “bütün okullar imam hatip olunca üç kuruşluk menfaat için memleketin geleceğini satmayan, tarihine, kültürüne, inancına saygılı diplomat ve yöneticilerin yetişeceğini” de söylemiş.
Öncelikle artık bu tür açıklamalarla sanıyorum “çocuklar 4+4+4 sistemiyle 5 yaşında okula başlayacak, bu sakıncalı, tartışılmalıydı” diyenler de “artık çok geç” olduğunu fark ediyorlardır. Çocuklar erken başlayacak, böylece imam hatip eğitimini de çok küçük yaşta alacak, kız öğrencilerin din-Kur’an eğitimi sırasında tesettüre girmesi öyle erken olacak ki bunları anlayıp sorgulayacak hali olmayacak.. Ve tabii “ama Kur’an’da ‘mümin kadınlara söyle; örtülerini omuzlarından indirsin’ diyor, ben kadın değilim ki, çocuğum” diyecek kadar bilgisi de.. (Artık bunlar konuşulmuyor ama Nur Suresi 31’inci ayette başka bazı ayetlerde de olduğu gibi “emir” değil, “tavsiye”yi anlatan “söyle”nin kullanıldığını ve bunun birçok din bilimci tarafından açıklandığını not etmek isterim.)
Yani eskiden “ağabey, eş, baba veya kapıya gelen ablalar”ın baskısıyla tesettüre giren kızlar konusundaki zorluk ortadan kalkacak.. “Kendi tercihi”yle karar vermesi de.. Çekirdekten, çocukken, okul üniforması olarak bitecek mesele.. Ve tabii o kadar küçük yaşta “kadın yerine konan” çocukların kadın gibi evlendirilmesi de mesele olmaz artık. İhtiyarlarla evlendirilen çocuk gelinler konusunda yükselen cılız tepkiler de fısıltıya dönüşür ve kalkar.
İRAN’DAN GERİ KALMAYALIM
İran’da da şimdi “10 yaşın altındaki kızlar evlendirilebilir” söylemi çıktı ortaya, biz daha çabuk yol almalı zaman kaybetmemeliyiz (!), geri kalacak değiliz ya İran’dan.. Sonra aynı kafadaki Suudi Arabistan var, arkadan diğer Arap ülkeleri, Malezya, Endonezya filan gelir, sonunda ortak bir kararla 5-6 yaşta evlendirerek bitirirler işi..
Her neyse, görülen o ki zaten her şey kararlaştırılmış. Ama bununla da bitmiyor, milletvekili Ali Boğa (daha önce partisinden başkalarının söylediği gibi) imam hatipe gidenlerin “tarihine, kültürüne, inancına daha saygılı” olduğunu ve “üç kuruşluk menfaat için memleketini satmayan diplomatlar, yöneticiler olarak yetişeceğini” söylüyor.
Böyle yavaş yavaş (veya gayet hızlı olarak), bir yandan imamlar-müftülerle cami hutbelerinde, bir yandan siyasi açıklamalarla beyin yıkama yapar gibi aynı şeyin tekrarlanması önemlidir. Demek ki bugüne kadar ve bugün “imam hatip dışındaki okullarda” okuyanlar tarihine-kültürüne-inancına saygılı değil ama diğerleri saygılı.. Onlar üç kuruş için memleket satar, bunlar satmaz.. Peki isim ver bakalım, kimler saygısız, bugüne kadar kimler memleket satmış?
Mesela vatanı için canını veren şehitlerimizin kaçı imam hatipli?
BİRAZ SORUMLULUK ARTIK!
Bu memlekette ne zaman Kur’an okumak, camiye gitmek yasak olmuş, kim okuyamamış, kim Hacca gidememiş, kim oruç tutamamış, namaz kılamamış? Benim anam, babam, dedem, ninem de bunları rahatça yaptı, yapamayanların nedeni neymiş?
Milletvekilleri topluma karşı büyük sorumluluk taşırlar ve eğitim, ibadet gibi konuları siyasi olarak istismar etmemek de bu sorumluluk içindedir. ‘Her şey ters yüz, oy uğruna kural kaide kalmadı’ ama her şeye rağmen bu kadarı olmamalı!
*****
Pes yani, ABD önceden biliyormuş!
Dün Hürriyet’in manşetindeydi; ABD’deki önemli düşünce kuruluşları iki ay önce yaptıkları toplantıda “Suriye senaryosunu” işlemişler ve orada “Gaziantep’te patlayan bomba” da yer almış. Yaptıkları simülasyonda “Ağustos 2012’den Nisan 2013’e kadar” bölgede yaşanacak olaylar tartışılmış ve “Türkiye’deki bombalamaların ardından Türkiye’nin Suriye’yi kısman işgal ederek Esad rejimini düşüreceği” öngörülmüş.
Bu düşünce kuruluşlarının yorumları, görüşleri ABD medyasında yer alır, peki bunları acaba Başkan Obama hiç mi duymadı? Yani ABD “kendi projeleri kapsamında” Türkiye’yi Suriye’deki iç savaşa müdahaleye iterken (biz de kuzu kuzu atladık ama) olayların varacağı noktayı ve kuruluşlarının nasıl olmuşsa çok önceden görebildiği bu bombalamaları bilmiyor muydu?
OBAMA’NIN PLANI
Yoksa biliyordu ve hatta kendisi de parçasıymış gibi “çok iyi” mi biliyordu? Yani o düşünce kuruluşları “Obama’nın planlarını bilerek” mi simülasyon yapmaktaydılar? Ben Güneydoğu ve PKK terörü konusunda da, Türkiye ile ilgili diğer konularda da ABD’nin baştan beri ikiyüzlü oynadığına inananlardanım. Gaziantep ve diğer Güneydoğu illerinde PKK’nın savaş gibi yürüttüğü eylemlerin hepsinden haberleri olduğunu ve asla “istihbarat alışverişi” filan yapmadıklarını düşünüyorum. Şimdi de 2013’e kadar Suriye’deki işlerini bize gördürmenin, Irak’ta düştükleri başarısızlıktan sonra Suriye’de tereyağından kıl çeker gibi bizi kullanmanın planı içindeler. Gerçi “onların sınırları içinde ne işimiz vardı” sorusu haklıdır ama “düşürülen uçağımız” konusunda bile parmakları olması ihtimali yüksek..
İyi de ABD’nin düşünce kuruluşları 2 ay öncesinden her şeyi bilirken biz nasıl oluyor da bu tuzaklara balıklama düşüyoruz ve Suriye ateşine atlıyoruz? Nasıl oluyor da bir PKK’yı ve uzantılarını etkisiz hale getirmek bu kadar zor oluyor? Hani Atatürk’e kusur bulanlar, o imkansız dönemden, en güçlü ülkelerin işgali altındaki tablodan bile yüz akıyla çıkmasını yeterli görmeyenler bugünkü tabloya bir baksalar diyorum.
Hakkari’nin ilçeleri PKK’nın, Hatay Suriyelilerin işgali altındaymış gibi cirit atıyorlar.. Kendi topraklarımızda güvenliği sağlayamıyoruz, şehirlerin göbeğinde bile her gün şehit veriyoruz ve hala Kara Kuvvetleri Komutanı Kıvrıkoğlu “Halkımız endişelenmesin, görevimize devam ediyoruz” diyor. Halk ne zaman endişelensin peki, daha ne beklesin bunun için söyler misiniz?
|