Akşam gazetesinden Seda Kılıç’ın haberine göre; Ne “adam” demeye, ne “kişi, kimse, zat, şahıs” diye “insanileştirmeye” dilimin varmadığı yaratık, down sendromlu öz kızının seri tecavüzcüsü çıktı!
Dindar, muhafazakar, telegözleri/telekulakları ile yatak odalarında 7/24 ahlak nöbeti tutan toplumumuz için bu tip olaylar vakayı adiyeden olduğundan “haber” değeri kalmadı tabii.
Bu “baba” kılığındaki “tecavüzcü” nün akşamları öz kızının yatağına girip, onu “öpüp, koklayıp, karnını ağrıtıp(!)” nihayetinde “hamile bırakması” da son derece “sıradan”, “alışılmış” bir durum artık!
***
Utanmazlar, “tecavüz çocuğunu doğurmak” fena bir şeymiş gibi gidip bir de kürtaj yaptırmışlar (tecavüzcünün “baba” kılıklı yaratık olduğu da cenine yapılan DNA testiyle ortaya çıkmış zaten)! Ne olurdu yani kızcağız hem çocuğu, hem kardeşi olacak yavrucağı doğursaydı; “baba kılıklı tecavüzcüsü” nü hem “evlat” hem de “torun” sahibi yapsaydı! AKP devleti teminat vermedi mi, bakardı! Hem senin sakalından entelektüellik akan yazarların bile ensesti “aile içindeki sevginin doruğu” olarak tanımlamadı mı!
***
Bihtercik, Behlülcük, Adnancıklarla dolu “Yeni Türkiye toplumu” nda işin ahlaki, vicdani, insani boyutunun karşılığı olmadığından konunun “hukuki” yönü tartışmaya değer görüldü. Çünkü;
“Baba kılıklı tecavüzcü” sık sık zihinsel engelli kızının “karnını ağrıtmayı” ve hatta onu hamile bırakmayı “becermiş” velakin bir türlü “kızlık zarı”nı yırtamamış olduğundan, Yargıtay 14. Ceza Dairesi suçu “basit cinsel istismar” olarak yorumlamış ve mahkemenin kestiği 15 yıl hapis cezasında indirim istemişti!
Kendini koruma, kendine yapılanı idrak yeteneğine sahip olmayan bir kız çocuğunun bedeni hem de öz babası tarafından cinsel istismar aracına dönüştürülmüş, kim bilir nasıl hayvanca sömürülmüş ama bekaretine (kimi kadınlara özel bir durumdan şans eseri) zeval gelmemiş ya, büyütme gereği duymamış Yargıtay böylesi “basit” bir hadiseyi!
Oğullarını PKK’lı katillere, müzakereci siyasilere kurban verirken gıkı çıkmayan toplum, kızlarını da sapık babalara, dedelere, amcalara, ağabeylere kurban ediversin ne olur ki; kıran mı var, tarla bereketli nasıl olsa; üçer beşer geliyor gerisi!
Yalnız çok ama çok merak ediyorum; Allah korusun ama o durumdaki kendi kızları olsaydı, kendi kızlarına aileden biri defalarca tecavüz etmiş, hamile bırakmış olsaydı, sırf “kızlık zarı” sağlam diye bu kadar “basit”e indirgeyebilirler miydi başlarına geleni!
Bu karara imza atanlar arasında bir kişi bile kız çocuğu sahibi değil mi? Böyle bir kararı verdikten sonra akşam eve gittiğinde kendi kızının yüzüne bakabildi mi? İçi nasıl
elverdi?
***
Tuğçe Tatari Akşam’da “vicdan” a atıfla yazdığı yazıda “Özürlü kızına tecavüz eden bir baba ve o babayı aklamaya çalışan bir ’adalet sistemi’... Ne denir ki; helal olsun!” demiş.
Vicdan’ın üstü zarla kaplı!
Hukukun... Adaletin... İnsanlığın... Ahlakın... Ailenin... Bütün “değer”lerin üstü zarla kaplı!
Ee zar da yırtılması; o zaman bu neyin davası!
En çok tiksindiğim, kusma hissi veren, midemi bulandıran meseleye gelince;
Kızını dedesi yaşında adamlara satan, tecavüz eden, evlenmek zorunda kalsın diye tecavüze uğraması için elin adamıyla odaya kilitleyen babaları barındıran, hadi her hanesinin demeyeyim ama iddia ediyorum her apartmanının çatısından baca yerine “boynuz” fışkıran, grip aşısı olur gibi DNA testi yaptıran, kimin elinin kimin cebinde olduğu meçhul bir toplumun, Red Hot Chili Peppers üyesi Michael Peter Balzary twitterdan milli voleybolcumuz Neslihan için “sana ilk görüşte aşık oldum” yazdı diye “vayyy sen nasıl olur da bizim mahallenin evli barklı çoluklu çocuklu kadınına yan bakarsın” diye horozlanmamızdaki sahtelik!
“Zarı” yırtılmadığı sürece tecavüzü gerçekleşmemiş sayan “adalet” anlayışı bu toplumun yaygın yaşayışının yansıması; bu kafa Mars’tan ithal edilmedi bu toplumda biçimlendi sonuçta.
Dolayısıyla benim ölçüm “kızlık zarı” ndan önce“ar damarı”!
Ve ar damarı çatlamış toplumun yüzleşme zamanı şimdi:
Seni kim iğfal etti?
Kim“kirletti”?
+++
Hillary hanım yine ne buyuruyor?
Efendim “gelmişler” yine, oradalar.. Bizi Suriye savaşının içine itmek için aylardır verdikleri uğraşın “meyvesini toplama” zamanı, boru değil.. Yüzdüler, yüzdüler kuyruğuna geldiler, bir fiskelik işleri kaldı. Onu da hallettiler mi tam ortasında olacağız savaşın.. Hem de yalnız “dış savaş” olsa yine iyi, bir de “iç savaş” tehdidi altındayız şimdi.. ABD denen ortalık karıştırıcı, bencil güç son hedef olarak aslında bizi seçti, bakmayın o “en iyi müttefik” masallarına.. Hele bir atsınlar bizi de ateşin ortasına bakın müttefiklik kalıyor mu? Bunların Pentagon’unun paralı adamı Samuel Huntington dünyayı kapı kapı dolaşarak Türkiye’nin “Batı’ya değil, Ortadoğu ülkelerine dahil olduğunu” yıllarca boşuna mı anlattı, kitaplar yazdı, Türkiye’ye gelerek bizi de “AB’ye nasılsa almayacaklar, siz en iyisi Arap ülkeleriyle birlik olun” diye iknaya boşuna mı çalıştı? Bu günlere hazırlıktı o işte ve Türkiye’ye gelip yazarlarla toplantı yaptığında bunu yüzüne de söylemiştim, herkes şahittir, şükürler olsun.
Ruhat Mengi / Vatan
+++
Dinci medya, omuzlarını mozaikleştirip sadece kafalarını koydu sayfaya...
Ki bacakları gözükmesin...
Sanki bacaksız koştular...
Olimpiyatlarda “geri geri koşma” dalı niye yok peki?..
Alsaydık altınları...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
Bakanı ipten aldılar...
Aslı ile Gamze Londra Olimpiyatları’na rüya gibi bir finalle, uzun yıllar unutulmayacak bir yarışla noktayı koydu..
Bununla kalmadılar, aynı zaman da fiyaskonun, sapır sapır dökülmemizin, devşirme rezaletinin üstünü de örttüler.. Kıyametin kopmasını engellediler.. Bakan dâhil, sporu yönetenlere siper oldular..
Spor adamlarımız yurda girerken arka kapıdan arazi olmayacaksa Aslı ile Gamze sayesindedir.
Bu sebeple.. Bakan’ı ipten aldılar dedim..
Mehmet Tezkan / Milliyet
+++
Gözünüz adam görsün!
Olimpiyat Şampiyonu atletimiz Aslı Çakır Alptekin’in başarı hikayesini yazarken eşi, antrenörü İhsan Alptekin’in rolünü güzel özetlemiş Yılmaz Özdil:
“...her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır, doğru ama...
Her başarısız kadının önünde de, takoz gibi duran bir erkek vardır!”
|