Aslı Çakır Alptekin. Olimpiyat şampiyonu kadınımız.
Aslı’nda...
Rol model bi özelliği daha var.
Çakır, babasından.
Alptekin, kocasından.
Eşinin soyadıyla birlikte, gururla,
kızlık soyadını da taşıyan ender kadınlarımızdan biri o.
Malum...
Evleniriz, zart diye soyadımızı eşimize veririz. Sanırsın, sülalemizden Einstein
çıktı, illa soyadımızı yaşatmak isteriz. Eşimize söz hakkı tanımayız, bizden
önceki kimliğini silip atarız.
Aslı’nın eşi İhsan...
Öyle yapmamış.
Kendi soyadını da yaşat demiş.
Başka ne demiş?
Aslı anlatıyor...
“Benim başarım için kendi hayatını feda etti, ben madalyaya koşabileyim diye, atletizmi bıraktı” diyor.
Türkiye az gelişmiş, fırsat eşitliği olmayan, çalışma şartları ağır, zor bi ülke... Erkeğin mesleki başarısı için, huzurlu kafayla işine odaklanması için, kaleyi tutup, çocukların eğitimi, bakımı filan, evde oturma fedakârlığı, maalesef, kadın’dan bekleniyor. İlave et buna, elinin hamuruyla, karnından sıpayı dangozluğunu... Erkek önde, kadın hep geri planda kalıyor.
İhsan tersini yapmış...
Halbuki, kendisi de 800 ve 1500 metrede milli atletimizdi. Uluslararası sahnede başarısı yoktu ama, Türkiye çapında 100’den fazla madalyası vardı. Atletizm, hayatıydı. Aslı’yla Aslı’nın en zor günlerinde, dopingli denildiği için ceza aldığı, sporu bırakmaya niyetlendiği dönemde tanıştı. Âşık oldular. İşte o günlerde, hep kadınların erkeklere söylemesine alışık olduğumuz sözleri
söyledi Aslı’ya... “Sakın bırakma,
ben bırakayım, antrenörün
olayım, sen koş” dedi.
“Aslı’nın olimpiyat şampiyonu olacağı belliydi, kendisinin olamayacağını gördü, Aslı’ya o yüzden destek oldu” denilemez, asla... Çünkü, tanıştıkları ve İhsan’ın kendi kariyerinden vazgeçtiği dönemde, Aslı’nın başarısı filan yoktu. O zamanlar 1500 değil, 3 bin metre engelli koşuyordu ve mesela, 2008 Pekin Olimpiyatları’nda anca 44’üncü olabilmişti. 2009 Berlin Dünya Atletizm Şampiyonası’nda bırak finali, yarı finalde sonuncu olmuştu. Sıradan bi atletti.
İhsan’ın aşkı, fedakârlığı ve antrenörlüğüyle yeniden pistlere
dönen Aslı, ilk iş, mesafesini değiştirdi,
3 bin metre engelliden 1500 metreye
geçti. Türkiye’ye atletizm tarihinin ilk olimpiyat altınını getiren bu aklı, İhsan vermişti... “Antrenör bile değil, kızı nasıl çalıştıracak?” denilen İhsan, neredeyse her saniyesini birlikte geçirdiği Aslı’nın yolunu açan kişi olmuştu.
Koştular, koştular, 6 sene flört... Evlendiler. Müsabaka telaşları yüzünden, sade bi nikâhla, düğün bile yapamadılar. Ağır idmanlar nedeniyle, Aslı çok yorgun olduğu için, ev işlerine İhsan bakıyordu. Antrenör, masör, fizyoterapist, diyetisten ve adeta “ev hanımı”ydı İhsan.
Her yarıştan önce uğur getiriyor diye öptüğü yüzüğünü parmağına taktı Aslı... Patladı. Spor hayatı bitti sanılan kız, evlenir evlenmez, önce üniversite oyunlarında birinci, sonra Avrupa Şampiyonu,
şimdi de Olimpiyat Şampiyonu oldu.
Dolayısıyla, her başarılı erkeğin
arkasında bir kadın vardır, doğru ama...
Her başarısız kadının önünde de,
takoz gibi duran bir erkek vardır!
Allah memlekete hep İhsan gibi
erkekler ihsan etsin inşallah
|