Kaybeden Tarhan değil CHP

06 Temmuz 2013 Cumartesi, 08:31

Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nde (YARSAV) başkanlığa seçilince dikkatleri çekmeye başlamıştı.

Ağır başlılığı, düşünerek ve ölçülü konuşmasının yanı sıra, konulara hakimiyeti ile de insanları etkiliyordu.

Ülkemizde yaşanmakta olan hak ve hukuk felaketine karşı mücadele veren YARSAV gibi bir örgütün başkanlığını yapmak kolay bir şey değildi elbette. Nitekim YARSAV kurucu başkanı Eminağaoğlu’na yapılanları herkes ibretle izliyor…

YARSAV’a ve Eminağaoğlu’na gününü göstermek isteyen iktidar bugüne kadar hak hukuk dinlemedi. Her ikisinin de canını yaktı, yakmaya da devam ediyor.

İKTİDARI RAHATSIZ ETTİ

Emine Ülker Tarhan gibi bir kişiliğin, CHP saflarında siyasete katılması partili partisiz her yurtseverde heyecan yarattı.

Hele de CHP’ye grup başkanvekili olması umutları daha da artırdı.

Çünkü hem siyasete yeni bir yüz gelmişti, hem de bu sempatik yüz CHP’nin vitrinine oturmuştu.

Tutarlı bir çizgi izledi Emine Ülker Tarhan.

Her konuşmasını tartarak yaptı. ‘Yanlış anlaşıldım’ türünden ‘çark edici’ sözlere hiç başvurmadı. Konuşmalarının bazılarını önceden yazarak hazırlaması ve gerektiğinde yazıdan okuması bu dengenin sağlanmasında önemliydi.

Hukuk bilgisine ağırbaşlılığının da eklenmesiyle, grup başkanvekilliği sırasında yaptığı çıkışlar ve itirazlar iktidar partisini rahatsız etti.

Elbette sadece iktidar partisi değildi Emine Ülker Tarhan’dan rahatsız olan. CHP içindeki bazı kesimler de onun söylediklerinden huzursuz olmaya başlamıştı.

Çok sesli CHP içinde, Tarhan’ın ulusal duyarlığından rahatsız olanların, grup başkanvekilliği seçimlerini beklediği bir gerçekti.

Nitekim seçimde beklenen oldu. Kılıçdaroğlu tarafsız kalınca kulisler aleyhte çalıştı ve Emine Ülker Tarhan grup başkanvekilliği seçimini kazanamadı.

Onun dışlanması ile kaybedenin CHP olduğuna inananlardanım.

Çünkü, hem hukuk bilgisi, hem inandırıcılığı ve hem de televizyon izleyenler (özellikle gençler) üzerindeki etkisi ile Tarhan’ın, bu partinin yetkili ve etkili bir makamında olmasını isterdim.

Türkiye’nin artık Haziran öncesinin Türkiye’si olmadığı herkes tarafından iyi algılanmalıdır.

Gezi ile başlayan gençlik süreci, öyle kolay kontrol altına alınabilecek bir süreç olmayacaktır. Çünkü işin içinde gençlik vardır, onların özgürlük ve yurtseverlik duyguları vardır.

Hem iktidar ve hem de muhalefet Gezi sürecinin nereye varabileceğini iyi hesaplamalı, olası sonuçlara göre ‘rol alıcı’ bir tutum belirlemelidir.

İktidar bu konuda açıktır.

O, Gezi süreciyle çatışmayı seçmiş, bu süreçte rol alan gençleri, onların ailelerini ve onlara destek verenleri düşman ilan ederek Türkiye’yi karpuz gibi ortasından bölmüştür.

İşte bu noktada CHP, iktidarın düşman ilan ettiği kesimle var olan zayıf köprüleri güçlendirmenin yollarını bulmalıdır.

Asıl olan da gençlikle kurulacak olan köprülerdir.

İşte bu noktada Emine Ülker Tarhan, CHP’nin gençlikle köprü kurabilecek en önemli gücü olarak dikkat çekmektedir.

Bu güç sadece iki çocuk annesinin çocuk sevgisiyle gençleri kucaklaması değildir.

Onların gençlik ve ulusal duyarlıklarını paylaşmasıdır…

Onlarla birlikte olup, onların özgürlük arayışında yedikleri biber gazını gözünün retinasına kadar hissetmesidir…

CHP içinde ( bir başkanvekilliği seçimiyle de olsa) böylesine bir potansiyelin köreltilmesine göz yumulmamalıydı.

Emine Ülker Tarhan için grup başkanvekili olamamak herhalde bir düş kırıklığı yaratmamıştır.

Belki de tam tersine, daha özgür koşullarda milletvekilliği yapabilmenin rahatlığına kavuşmuştur.

Onun bu özgürlüğü, bitmeyecek olan Gezi sürecinde belki daha da fazla işe yarayacaktır. Bu özgürlük sayesinde belki de gençliğin arasına daha yoğun girecek onlarla daha yakın köprüler kuracaktır…

Ve belki de, yazılarıyla daha geniş kitlelere yurtseverliğin yolları ve davranış biçimleri konusunda yol gösterici olabilecektir.

Suat Çağlayan

Kaynak : Odatv.com