İletilerinizi bekliyorum...

gulerbugday113@gmail.com

Facebook

    (Güler Buğday)

Twitter

    twitter.com/gulerbugday

 

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI

25 Kasım 2015 Çarşamba, 16:29

Cumhuriyeti kuran parti, artık laik cumhuriyeti yıkanlara, tek adam diktasını dayatanlara ve korku imparatorluğu yaratanlara engel olamıyor!

Bursa Bamsz | letiim | zgemiim | Kitaplarm | Hakkmda Yazlanlar | Animasyonlu iirler

Ana Menü

» Ana Sayfa

» Haberler

» Yazılarım

» Yazarlar

» İletişim

» Künye

» Bize Yazın

» Bağlantılar

ATATÜRK Diyor Ki;

Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

HABER

Gezi Parkı'nda seni göremedik Halil

Gezi Parkı'nda seni göremedik Halil

17 Haziran 2013 Pazartesi, 08:03

Gelecekte çocuklar anne/babalarına “Haziran 2013’te ne yaptın, 15 Haziran’da neredeydin” diye soracaklar. Onlar için şimdiden tarihe bir not düşelim. Kimlerin karakter testinden nasıl geçtiğine bakalım.

KADİR TOPBAŞ: Taksim direnişinin başından itibaren karşımızda sadece İstanbul Valisi Mutlu vardı. Vali, devleti temsil eder. Etti de! Oysa siz, eminim o göstericilerden bazılarının da oyunu alarak seçildiniz. Siz, halkı temsil ediyorsunuz. Ya da temsil etmeniz gerekirdi. Etmediniz. Ortadan kayboldunuz. Keşke arada bir görünseydiniz. Belki azıcık da olsa utandığınızı, yüzünüzün kızardığını görürdük. “Başka bir ülkede, kentinin insanına saldırılan bir belediye başkanı, partisinden istifa ederdi” gibi cümlelere gerek yok. İstifa etmeyeceğiniz çok açık. Ama, dedim ya, boynunuzu şöyle hafiften eğip kameraların karşısında üç beş kelime etseydiniz. O bile yeterdi. Yanlış anlamayın. Bize değil, size. Çünkü yaklaşık bir yıl daha bu kentin başkanı olarak o koltukta oturacaksınız. Mecburen arada bir ortaya çıkacaksınız. Hiç değilse yüzünüzün bir kısmına ihtiyacınız olacak..

HALİL ERGÜN: Sanatçı dostlarını, bizim gibi eski yol arkadaşlarını gördük. Seni göremedik. Biliyorum, epeydir yolunu ayırdın. Erdoğan’ın büyük bir lider olduğunu keşfettin. Ona kızan herkese kızdın. Onu eleştiren herkesi darbeci, ulusalcı ilan ettin. Yine de gözlerim Gezi’de seni aradı. Çünkü sen, son seçimlerde oraları karış karış dolaşmıştın. Hatırlıyor musun? Tarlabaşı’ndan, Cihangir’den, Gezi’dekilerden oy istemiştin. CHP Beyoğlu belediye başkan adayı olarak, ellerini sıkmıştın. İşte o insanların üzerine biber gazları boca edildi Halil. O insanların gözlerine gözlerine gaz fişekleri, plastik mermiler sıkıldı. Direnişe destek vermeni beklemiyordum doğrusu. Ama hiç değilse, her tarafa çekilebilecek bir “sağduyu mesajı” verebilirdin. Ellerini sıktığın insanlara beş dakikalığına kalkan olabilirdin. Keşke.. Keşke yapabilseydin.. İnsanın hayat perdesini “böyle” kapatması çok kötü çünkü Halil.. Çok üzücü.

ERTUĞRUL GÜNAY: O korkunç Cumartesi gecesi + 1 kanalında izledim sizi. Polis şiddetini çok sert biçimde eleştiriyordunuz. Yapılanların ne kadar yanlış olduğunu söylüyordunuz. Peki yeter mi? Yetti mi? Çok varlıklı bir insan olmadığınızı biliyorum. Ama milletvekili maaşı olmadan yaşayabileceğinizi de biliyorum. Zaten gelişmelere bakılırsa, bir sonraki seçimde Meclis’te olmayacaksınız. Hiç değilse, şimdi.. Yani toplumun, insanları karakter testinden geçirdiği bugünlerde.. AKP’den bugün, milletvekilliğinden de yarın istifa etmeyi düşünmediniz mi! İçinizden hiç “sadece söylenmekle olmaz” diye geçmedi mi? İki mır mır.. Üç sus pus.. Bu mudur?

KEMAL ÖZTÜRK: Başbakan Erdoğan’ın basın danışmanıydı. Ankara medyasını çıldırtan ama belli ki Erdoğan’ı tatmin eden çalışmaları nedeniyle terfi etti. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Bir bakıma “devletin sesi” oldu. Daha doğrusu olmalıydı da olamadı. Onun yerine “zamanın ruhu”na uyarak Erdoğan’ın sesi oldu. Şaşırmadım. Ancak geçenlerde öyle bir iddia ortaya atıldı ki, inanmakta güçlük çektim. RTÜK eski başkanlarından biri, Anadolu Ajansı’nda sermaye artışına gidildiğini.. Ve bu arada, Genel Müdür Kemal Öztürk’e de “hisse” verildiğini söyledi. Doğruluğunu bilemem. Soruşturulup gerekirse yargılanacağını da zannetmem. Ne de olsa “Erdoğan’ı kendisinden bile koruyup kollama misyonu üstlenmiş” bir kişiden söz ediyoruz. İşte o kişi, AA Genel Müdürü Kemal Öztürk, o karanlık gece şöyle bir tweet attı: “Akıl tutulması yaşıyor bir grup insan. Bu nefret ve öfke ülkeyi yakmayı bile göze almış. Ama yakında her şey bitecek ve uyanacaklar.” Biz uyandık Kemal Öztürk.. Anneler bile sokağa döküldü baksanıza. Milyonlar uyandı. Darısı başınıza!

AHMET ALTAN: Bu yazı, ondan söz etmeden bitemezdi. Ahmet Altan en son, Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü nedeniyle “ses” verdi. Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından verilen ödülü, Gezi direnişçilerine adadı. Keşke, Gezi’ye gidip kendi elleriyle verseydi ödülü. Ama kendisini evine kapattı. Taraf macerasının anılarından, Türkiye’den ve biz sefil gazetecilerin vırvırından uzak durmak istiyor belli ki! İstese de duramadığı, ödülü adamasından belli. Zaten direnişçilere destek için yürüyenlerin sesleri pencerelerinden sızıp giriyordur. Kulağına kadar ulaşıyordur. Maalesef kaçış yok sevgili Ahmet. Yıllarca Erdoğan’ı alkışlayıp, göklere çıkartıp (amiyane tabirle) “gaz” vermek.. Sonra da insanlar Erdoğan’ın gazıyla boğulurken, yine bir “yüce davranışla” ödülü onlara adamak.. Bir roman kahramanında bile tuhaf, eğreti dururdu.. Nitekim duruyor!

BU ÜLKENİN KADINLARINI SUSTURAMAYACAKSINIZ

Bir ülkenin tarihinde, Cumartesi gecesi gibi bir gece kavşaktır. Ancak, o geceden daha önemlisi “ertesi gün”dür. Ertesi gün, gencecik doktorları kelepçeleyip gözaltına alıyorsanız.. Ertesi gün, Çarşı gibi efsane bir taraftar grubunun öncülerini evlerinden topluyorsanız.. Ertesi gün, polisinizin öldürdüğü bir gencin uğurlanmasına bile izin vermeyip, herkesi gaza /suya boğuyorsanız.. Bu, artık bambaşka bir gündür.

Türkiye, Cumartesi gecesi, daha önce Şili ya da Arjantin darbelerine, İran’a ilişkin filmlerde gördüklerine tanık oldu. Pazar günü de yepyeni bir Türkiye’ye uyandı. Soru artık “diktatörlüğe mi gidiyoruz” değildir. YURT Gazetesi’nin haftalardır attığı “diktatör” manşetlerini eleştirenler de sonunda anlamış olmalı. Soru, o karanlık geceden itibaren diktatörlüğe nasıl DUR deneceği, denmesi gerektiğidir.

Biliyorum, bu sorunun yanıtı için henüz erken. Şu anda yorgun, şaşkın ve üzüntülüyüz. Ama umutsuz değiliz. Olmamalıyız.

1976 YILINDAN BİR EYLEM ANISI

1976 yılı başlarıydı. 12 Eylül’e giden yolun en yakıcı günlerini yaşıyorduk. Ölenleri sayamaz olmuştuk artık. Buna “dur” diyebilmek için “Evlat Acısına Son” mitingi düzenlendi. Sadece kadınların katıldığı mitingde Sevgi Soysal unutulmaz bir konuşma yaptı. Bir kadın, bir anne olarak şiddetin sona ermesi çağrısında bulundu.

Miting sona erdi. Ve hep olduğu gibi polis resmen hücuma geçti. O zaman biber gazı olmadığı için coplar, yerden aldıkları taşlar ve zaman zaman da “gerçek mermilerle” saldırmaya başladı. Ben, TRT’nin efsane spikeri Jülide Gülizar’la yan yanaydım. Bağırarak “beni takip et” dedi ve koşmaya başladı. Tandoğan Meydanı’ndan (hafızam yanıltmıyorsa) Mebus Evleri denilen mahalleye doğru koşmaya başladık. Jülide bir evin önünde durdu, kapıyı çaldı ve biz eve “daldık”. Toz ve ter içindeki miting kıyafetleriyle biz.. Ve salonda tertemiz, şık giyimli bir grup kadın.. Oturup soluklandık. Jülide’nin arkadaşı olduğunu sonradan anladığım ev sahibesinin ikramı çayı içtik. Börek yedik falan.. Ama öyle tuhaf bir hava vardı ki ortada.. Kimse bize halimizi, nereden geldiğimizi, dışarıda neler olduğunu sormadı bile. Sessizlikle zoraki sohbet arasında gidip geldiler. Biz yokmuşuz gibi davranmaya çalıştılar.

Cumartesi akşamı yaşananları izlerken hatırladım o günü. 1976 yılında evlerinde çaylarını yudumlayan o kadınlar artık sokaktaydı. Burjuva, küçük burjuva, orta sınıf, emekçi kadınlar meydanlardaydı. Müdahaleye saatler kala Gezi’ye “anneler geliyor” tezahüratıyla girdiler. Evlatlarının yanında ve hatta önünde yer aldılar.

Evet, Türkiye’de vizyona giren yepyeni bir film. Daha önce hiç görmediğimiz, faşizm şablonuna birebir oturan bir film.

Ama, bu filmin prodüktörleri, aktörleri de günümüzün annelerini / kadınlarını / direnişçilerini daha önce görmediler. Tanımıyorlar. Tanıyacaklar. Çünkü bu ülkenin, Cumhuriyet’in kadınlarını susturamayacaklar.

YANDAŞLIK İŞTE BUDUR!

Böyle günlerde gazetelerin manşetleri çok şey anlatır. Yine öyle oldu.

SABAH Gazetesi “Günaydın Gezi” manşetini atmıştı. Manşet haberine göre “polis kimsenin can güvenliğini tehlikeye atmadan parkı boşaltmıştı”. Kendilerinin gözleri kör, kulakları sağır belli ki.. Acaba herkesi de öyle mi sanıyorlar! Ya da sadece Sabah okur, NTV izlersen öyle mi sanıyorsun!

STAR Gazetesi’ne göre de “Polis Gezi’yi tahliye” etmişti. Tahliye edilenler de zaten eylemi bitirme kararı alıp çekilen 80 örgütün dışındaki “ısrarcı gruplar”dı.

YENİ ŞAFAK Gazetesi, 1. Sayfasında müdahaleyi görmemişti. Onun yerine yine bir komplo teorisini manşete taşımıştı. Teoriye göre, Amerikalı neoconlar ve bir grup Türk, Şubat ayında “Taksim’i Tahrirleştirme” senaryosunu tartışmıştı. Bu eğlenceli manşetin yanındaki sütunda ise “cadı avı” sinyali bir “haber” vardı: “28 Şubat’ta sıra patronlara geldi. “


Odatv.com

Kaynak : Ayşenur Arslan (Yurt)

Yazarlar

AKP ‘darbeyi’ kapatacak

25 Ekim 2016 Salı, 12:14


AKP ‘suç ortağı' arıyor

Mustafa Ünal /ZAMAN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:28


Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Haziran 2015 Cuma, 09:21


Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez

Erhan BAŞYURT/BUGÜN

12 Haziran 2015 Cuma, 09:16


Ya Koalisyon ya Başkanlık...

Eren Erdem/YURT

12 Haziran 2015 Cuma, 08:58


Kırılma noktası!

Güngör Mengi/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:45


AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?

İbrahim Kiras/VATAN

12 Haziran 2015 Cuma, 08:42


Ali İsmail…

Bekir Coşkun - Sözcü

23 Ocak 2015 Cuma, 09:34


Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?

Mehmet Kamış/ZAMAN

14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39


Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi

Can Ertan /HABER

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57


Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik

Özgür Şen

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17


AKP’nin IŞİD çıkmazı

Hüseyin ALİ/Özgür Gündem

14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10


Siyasi etik yasası çıkarılmalı

Serpil Çevikcan/Milliyet

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37


MİT’in sicili

Gültekin AVCI/BUGÜN

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17


İslamofobi ve provokasyon

İhsan ÇARALAN /Evrensel

12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11


Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”

Hüseyin Özay/Taraf

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32


AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor

Zilar STÊRK/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25


Barışı, ancak özgürlükler besler

Hüda KAYA/Özgür Gündem

12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14


Bilim siyasetin elini öptüğünde...

Cüneyt Ülsever/YURT

11 Ocak 2015 Pazar, 10:19


Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı

Nazlı Ilıcak /BUGÜN

11 Ocak 2015 Pazar, 10:18

Son 20 Yazım

CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI


AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN


GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.


ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..


12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?


Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?


Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'


Tüm Dostlara Teşekkür…


Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!


Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:


Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...


Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.


Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...


Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım


CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…


Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!


“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…


Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.


Sadece İnsan Olmak!


Annemin de Başını Ezerler mi?

Takvim

Pt Sl Çr Pr Cm Ct Pz
123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
282930
info@bursabagimsiz.info.tr

Bursa Bağımsız adlı, www.bursabagimsiz.info.tr adresinde yayınlanan işbu web sitesi içerisinde yayınlanan yazınsal ve görsel içeriğin her hakkı saklıdır.

Site içerisinde Güler Buğday dışında yazınsal ve görsel içeriği yayınlanan konuk yayıncıların eserlerinin her türlü hukuksal sorumluluğu konuk yayıncıya aittir. Güler Buğday işbu içerikten ötürü sorumlu tutulamaz.

Copyright © 2025 Bursa Bağımsız