Hani, pırıl pırıl subaylarımıza “casus” denildi de, aylarca hapis yatırılıp, kariyerleri, terfileri, hayatları kaydırıldıktan sonra “casus” olmadıkları anlaşıldı ya...
Basın camiasında bile tanınmayan, geçmişi meçhul “eleman”ın biri, “eleman gazete” tarafından “köşe yazarı” yapılır. “Kim bu lavuk?” diye merak etmeyen... Her köşe yazarını gazeteci zanneden ahalinin nazarında “önemli” hale getirilir.
Bilahare, bu “önemli” köşe yazarı bi makale döşenir, “Ay’da petrol var” der. Bu bilgiyi, çok güvenilir belgelere sahip ama, kimliğini açıklamayacağı “gizli bi tanık”tan aldığını belirtir. Eleman’ı köşe yazarı yapan gazete, makaleyi derhal manşete çeker: “Ay’da petrol bulundu!”
“Eleman televizyonlar” devreye girer. “Eleman gazete”ye atıfta bulunarak, ana haber bültenlerinde verir, flaş, flaş, flaş... Objektif habercilik ayaklarıyla, açık oturumlar tertiplenir, “saçmalamayın birader, petrol için bitki fosili lazım” diyenler, ekrana çıkarılır, “sen hiç Ay’a gittin mi, madem Ay’da petrol yok, iddianı kanıtla o zaman!” sorularıyla sıkıştırılır. Ertesi gün... Eleman gazetede şu manşet çıkar: “Ay’da petrol yok dediler ama, kanıtlayamadılar!”
İnternet siteleri tıklanma şehvetiyle üstüne atlar, hadise gündeme bomba gibi düşer.
Malum... İnternet sitelerinde çıkan haberlerin altında “okur” yorumları yer alır. “Sözde okur eleman”lar, aynı adreslerden, farklı isimlerle, bu haberin altına destek yorumları yağdırır.
Öbür eleman gazetelerdeki, öbür eleman köşe yazarları devreye girer. “Ay’da petrol olamaz” diyenlere karşı infazlar başlar. “Bunlar statükocu... Ay’da petrol yok diyenler, insanlığın ilerlemesini engellemeye çalışıyor. Alaska’da da yok diyorlardı ama, çıkmadı mı?” yazarlar.
Biri birine atıfta bulunur, öbürü öbürünü referans gösterir, birbirlerinin makalelerini işte belge diye ekranda sallarlar. Haysiyet cellatlığı öylesine şiddetlidir ki, Ay’da petrol olamaz diyenler, neme lazım diyerek, yavaş yavaş susmaya başlar. Bu sefer, “bak gördünüz mü, utandılar, tükürdüklerini yaladılar, seslerini kestiler” derler. Böylece, meydan bunlara kalır.
“Eleman sivil toplum kuruluşları” devreye girer. “Bizim ahali”nin Ay’daki petrol gerçeğini öğrenme hakkı için “ecnebi fonlar”dan “sevabına” paralar ödenir. Sipariş kitaplar yazılır. “Uzman yabancılar” peyda olur, eleman ekranlara çıkarlar, “bizim ülkede de inanmıyorlardı, derin güçler bu gerçeğin öğrenilmesini engellemeye çalışıyor”
diye şahitlik yaparlar.
Sanatçılar devşirilir. Cukkayı kapan “Yetmez ama evet... Mars’ta
bile vardır” der.
Hâlâ inanmamakta direnenler “yazıklar olsun, bu çağda bu kafa, gözleri var görmezler” diye aşağılanır. İnanmayanlar çoğunlukta olduğu halde “yalnızlaşma” başlar. “Galiba bi tek ben inanmıyorum” düşüncesi hâkim olur. Aklı başında insanlar, akıl tutulması yaşar, Ay’da petrol olduğuna inanmadığını, eşine, arkadaşlarına bile söyleyemez
hale gelir. Hatta, girdiği ortamlarda eleştiriye maruz kalmamak için, mecburen
“niye olmasın?” demeye başlar.
Linç edilmeyi göze alıp “madem Ay’da petrol var, çıkarsanıza o halde” deme cesaretini gösterenlere...
Bağırılır: “Demagoji
yapma! Ay’da petrol var mı
yok mu, sen onu söyle!”
İşte tam o sırada
“eleman anketçiler”
devreye girer. Anketin yapılıp yapılmadığı meçhuldür ama,
yüzde 99’un Ay’da petrol bulunmasını “gönülden desteklediği” açıklanır.
Böylece... Her seçim öncesinde memleketin dört bir yanından yüksek graviteli petrol fışkırdığına inanan ahali, Ay’da petrol bulunduğuna da ikna olur.
CIA’in eğitim kitabında var bu.
|