Anormal ülkede normal doğum

02 Ağustos 2012 Perşembe, 09:34

Aslı Aydıntaşbaş /Milliyet

asli.aydintasbas@milliyet.com.tr
asli.aydintasbas@milliyet.com.tr
Tüm Yazıları »
Yazarı Facebook'tan takip edebilirsiniz!
Yorum Yaz

0
inShare.Diğer


Doğum, bir hastanede yapabileceğiniz müdahalelerin en güzel ve belki de en kolay olanı. Peki bu çağda, 40 yaşındaki Şükran Tuğ’un, 3 hastane dolaştıktan sonra doktorların normal doğum ısrarı nedeniyle hayatını kaybetmesinin hesabını kim verecek?
Şükran Tuğ, doğum için önce Başakşehir Devlet Hastanesi’ne, oradan Halkalı Kanuni Süleyman Hastanesi’ne gidiyor. Hastanelerin sürekli hastaları dolap beygiri gibi sevk etmesi, doğum gibi basit bir işlemi bile gerçekleştirememesine ne demeli? Yoksa sevklerin nedeni, ‘normal doğum’ yapabilecek beceride doktorların henüz yetişmemiş olması, kalanların da yeni düzenleme nedeniyle sezaryen yapmaya çekinmesi mi?
Tuğ, gittiği üçüncü doğumevinde, riskli yaş grubunda olmasına ve bebeğin zehirlenme kuşkusuna karşın, normal doğuma sokuluyor. Doğumda 2 defa bayılıyor ve sonunda acil sezaryene alınıyor. Aradan 7 saat geçtikten sonra, ameliyat masasından cansız bedeni kaldırılıyor.
Neresinde başlayayım bilemiyorum. En hafifini söyleyeyim: Siyasilere “Elini kadınların bedeninden, rahminden çek” derken, tam da bunu kastetmiştik.



Gül ve Erdoğan rakip olmaz
Haftanın, hatta belki sezonun siyasi bombası, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözcüsü Ahmet Sever’in Vatan’da Ruşen Çakır’a ettiği sözler.
Sözcüsü aracılığıyla Abdullah Gül cephesinden özetle iki mesaj var:
1. ‘Kırgınım’
2. ‘2014’te yeniden aday olabilirim.’
Hemen söyleyelim: İkinci seçeneği unutun. Abdullah Gül’ün 2014’te, Tayyip Erdoğan’ın bu kadar alenen niyet ettiği bir makama, hem de Tayyip Erdoğan’a rağmen aday olması gibi bir olasılık yok. Her ne kadar Cumhurbaşkanı, Ak Parti tabanı dışındaki kesimlerden daha kolay oy alan bir figür olsa da, son dönemde siyasi tabanı zayıfladı. Gül’e yakın isimlerin bir bölümü milletvekili olamadı. Erdoğan’ın iktidarı “paylaşmayan” güç kullanımı, Gül’ün manevra alanını daralttı. Israrcı olmayacaktır.
Ancak Cumhurbaşkanı’nın ”kırgın” olduğu, ikinci defa aday olmasını engelleyen anayasa değişikliğinin yapılış şeklini tam bir ”nezaketsizlik” olarak algıladığını biliyoruz. Zaten Sever de bunu açıkça ifade ediyor.
Peki ne olacak? Ben hâlâ, Abdullah Gül’ün 2014’te ısrarcı olmamakla birlikte, 2015’te başbakanlık için en güçlü aday olduğunu düşünüyorum. Seslerini çıkarmasalar da Ak Parti’de de ”en iyi çözümün” Gül’ün başbakanlığında bir Putin-Medvedev formülü olduğunu düşünenler hayli fazla. Cemaatle yaşanan kriz, bazı partililerde ‘başkanlık sistemi’ ya da ‘emanetçi başbakan’ gibi konularda ”Şimdi gereksiz maceraya girmeyelim” hissi yarattı. Erdoğan Çankaya’ya çıktıktan sonra, Gül’ün partinin başına geçip 2015’te başbakan olmasını istiyorlar.
Ak Parti dışında da, Erdoğan’ın çatışmacı üslubu yerine Gül’ün daha uzlaşmacı üslubunun Türkiye’yi rahatlatacağını düşünenler var.
O yüzden, yaz sıcağında gereksiz heyecanlara gerek yok. Bence eninde sonunda üzerinde anlaşacakları formül budur.