Adamlar, giderek Başkenti Ankara’dan İstanbul’a taşıyorlar, herkesin gözü kör, yüreği nasır mı bağladı? Uyanın be, uyanın artık. Bunun sonu nereye varacak farkında mısınız?
Bu hazırlık yeni başlamadı, ama hızlandı.
Cumhurbaşkanı, Köşkü Başkent Ankara’da, ama çalışmalarını İstanbul’daki saraylar ve Osmanlı’dan devir alının Köşk veya Kasr’larda yürütüyor. Keyfi kıyak, sanki hükümdar! Büyük sefalar Saraylarda sürdürülüyor. Dolmabahçe Sarayında davet ve kabuller gırla.
Sanırsınız Cumhurbaşkanı değil de adeta Osmanlı Padişahı(!)
Hükümdar böyle hükmederse(!) Sadrazam ne yapar?
Adamın devlete ait mesaisinin yarısından fazlası İstanbul’a kaydı.
Ankara Başkent, ama yabancı temsilcileri bile İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’ndaki ofisinde kabul buyuruyor, Haşmetli böyle emrediyor(!)
Zaten sistemli şekilde, yıllardır Başkentte olması gereken kurumlar birer ikişer elden uçup İstanbul’a taşınmıştı. Şimdi sıra Merkez Bankası’na geldi.
Ancak bu da yetmiyor. Artık müneccimlerin tarihi söylemleri tercüme ediliyor ve iki yıl içinde Başkentin İstanbul’a nakledileceği dile getiriliyor. Esaretten kurtulmak için millete dönen vatanseverlerin izleri tümüyle siliniyor ve milletimizin maşallahı var, gıkı çıkmıyor! Eh, ellerinde refah ve gönüllerinde ümit (!) başlarında da Haşmetl^u Recep Tayyip var. Daha ne olsun? Görüyorsunuz, her attığı adımda başarılar yerlere dökülüyor.
Sıfır sorunlu komşumuzla KANKA olmuştuk, şimdi savaşın kapımıza dayandığı bir noktadayız. Kuzey Irak yetmiyormuş gibi, şimdi de Kuzey Suriye’de bir “Kürt Devletçiği” oluşturuldu. İzlenin dış politika sonunda, birilerinin hayali olan Büyük Kürt Devleti, galiba kurulacak. Hem de PKK güdümünde. Nasıl becerdi, nasıl başardı, hayret!
İç kargaşadan kaçan Suriyelilere kamp kurduk, yetmedi, isyan ettiler.
Suriye sınırında Türk TIR’ları yakıldı, yağma edildi.
Ne olacak, diye merak ederken, gümrük kapılarını kapadık.
Ve bir anda kimyasal silah korkusu başladı. Suriye adına Rusya güvence veriyor bize, “Korkmayın, Suriye garanti veriyor, kimyasal kullanmayacak” diye açıklama yapıyor.
İyi de, Suriye’de garanti verecek Devlet mi kaldı? Yarın ne olacağı belli değil. Bir de bakarsınız, o tehlikeli kimyasal silahlar terör örgütlerinin eline geçivermiş. Hale bakın. Güya Ortadoğu’daki değişimin öncüsü ve yönlendiricisi (!) olacaktık. Ama biz yönlendirildik.
Bırakın Ortadoğu’yu, Başkentimiz üzerine oyunlar oynanıyor, Başkentimiz üzerine!
Ha unutmayalım ve soralım: Düşürülen uçağımıza ne oldu Allah aşkınıza?
-------------------------------------------*********-----------------------------------
YÜZ YIL SONRAKİ TAYYİP(!)
Taraf Gazetesi’nde yıllardır Türkiye’de gazetecilik yapan Andrew Fnkel’inCHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı söyleşi yer aldı. CHP lideri, “Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olacağına inanmıyorum. Kendi kendine gelin güvey oluyor” deyince Fnkel, “Tarih kitapları yüz yıl sonra Erdoğan ile ilgili neyi anlatacak?” diye soruyor.
CHP Genel Başkanının yanıtı tarih kitaplarına geçecek türden olmuş:
“Yüz yıl sonrasına gitmeye gerek yok. Kısa süre içinde de çok şey anlatılacaktır. Özgürlük ve demokrasi vaat eden ve bu amaçla iktidara gelen birinin, iktidar olduktan sonra toplumu nasıl baskıcı bir hale getirdiğini, basılmamış kitaplarla ilgili yargı kararları çıktığını, yargıya müdahale ettiğini, kendi istediği mahkemeleri kurduğunu,
o mahkemelerin aydınlar, gazeteciler üzerinde nasıl baskı kurduğunu, onları hapse attığını,bunu yasacaktır tarih.
Bu bilinen, görülen, bugün de yazılan çizilen şey ama yazan çizenlerin bedeller ödediği bir Cumhuriyet yaşıyoruz biz.”
100 yıl sonra bunlar yazılacak, ama o zamankiler okurken anlam veremeyecekler.
U
|