CHP, Bursa Milletvekili Sena Kaleli’nin siyasete hızlı girişi bir o kadarda hızlı yükselişi çok tartışıldı. Parti içi eğitimden sorumlu genel başkan yardımcılığı görevi tecrübesiz oluşu nedeniyle çok eleştirildi.
Bursa’da Partisi’nin İl Danışma Kurulu toplantısında yaptığı bir konuşma sırasında sarf ettiği talihsiz sözler veya yanlış anlaşılmaya sebep olan açıklamaları nedeniyle yerel ve ulusal basında günlerce eleştirilerin hedefi oldu.
Sena Kaleli, TRT Haber kanalında gazeteci Nuriye Akman’ın ‘Akılda Kalanlar’ adlı programında; tarikatları “sivil toplum örgütü”, dini de “bilim” olarak adlandırınca, birçok yerde olduğu gibi; Bursa Bağımsızı’nda oldukça sert eleştirilerine muhatap oldu.
Neticede milletvekili Sena Kaleli’nin bu koşullar içinde bulunduğu ortam adeta onun için dikenli bir gül bahçesi gibi oldu.
Siyasetin bu zorlu ve acımasız yarışında yol almaya çalışırken; bu bahçenin güzel kokulu, insanın içini açan, mutlu eden güllerini de derdi, canını acıtan, hatta kanatan dikenlerinden de nasibini aldı.
Büyük şair Mevlana Celaleddin Rumi, tüm yaşamını üç kelimelik bir cümle ile özetlemiştir: “Hamdım, Piştim, Yandım”.
Bu sözleri Sayın Sena Kaleli içinde kullanabiliriz. “Hamdı, Pişti, Yandı” Şimdide “Tüm Zorlukları Aştı…”
Tüm insanlar her alanda ve her platformda hata yapabilir. Eksikte yapabilir… Bunun için eleştiride alabilir. Hele ki önde ve herkesin heves ettiği bir yerde ise, birde üstüne kadın ise; Allah yardımcısı olsun…
Aynı konumda olan erkek vekillerin her türlü hatasına göz yumulurken; hatta bilgisizlikleri, ilkesizlikleri, yetersizlikleri, kabalıkları, hoyratlıkları, tembellik ve çıkarcılıkları görmezden gelinirken, suçları, haksızlıkları ve her türlü hukuk dışı davranışlarının üstü örtülürken gösterilen hoş görü ve tolerans ne yazık ki kadınlarımızın semtine uğramaz.
Bu açıdan bakıp, CHP Bursa Milletvekillerinin karnesini çıkarmak gerekirse zamanında eleştirdiğimiz Sayın Sena Kaleli’nin, hakkını teslim etme zamanının geldiğini görürüz.
Çünkü Sena Kaleli, gerçekten zoru başardı. İlk günlerde yaptığı gibi kendisini her eleştirene yanıt vermeyi ve onları kınamayı, kendi sözlerinin doğruluğunu zorla kabul ettirme arzusunu bir kenara bıraktı.
Kendisini asli görevi olan; ülkesinin ve halkının dertlerini çözebilmek için gece gündüz çalışıp, dağ- bayır koşturup çare olmaya adadı.
Üstelik öyle bir çalışma temposu ve metodu uyguladı ki bu koşullarda kendisini takdir etmeyen taş olur.
Sena Kaleli, işe ilk önce eksiklerini giderip, bilgi donanımını geliştirip, çok çalışıp; tecrübelerden ve yaşanmışlıklardan yararlanıp, güç ve güven kazanarak başladı.
CHP’de geçen her günü ve her anını kendisi için bir okul olarak kullandı ve yukarıda da belirttiğim gibi “Hamdı, Pişti, Yandı, Sonucunda da “Tüm Zorlukları Aştı…”
Bir zamanlar kendisini ne kadar eleştirdiysek şimdi de kendisini ve çalışmalarını o kadar takdir ediyoruz.
Çünkü Sena Kaleli, gerçekten çalışıyor ve oldukça emek veriyor. Bazı vekiller gibi bülten vekilliğine ve şova ihtiyaç duymuyor. Artık CHP’ye ve sol düşünen bir aydına yakışır şekilde davranıyor.
Halka giderken; bir kadının inceliği, hassasiyeti, duyarlılığı, hoşgörüsü, mütevazılıği ve anaçlığın verdiği sıcaklıkla gidiyor ve onlarla gönülden kucaklaşıyor.
Sena Kaleli, sadece Bursa’nın ilçelerini, köylerini, mahallelerini, sokakalarını gezmiyor. Sadece kendi ilindeki insanların dertlerini dinlemiyor. Başlıkta da dediğim gibi Sena Kaleli zoru seçiyor ve bunu da başarıyor.
Ülkesinin her yöresine, her şehrine koşuyor ve insanların derdini kendi derdi sayıp yardımcı olmaya çalışıyor. Ama en önemlisi, o zor bölgelerdeki her acıya, her feryada adeta kopup gidiyor.
O acılı ve zorlu bölgelere ilk gittiği günlerde kendisinin buralara giderek dikkat çekmek istediği ve şov yaptığı düşünülüp önemsenmedi.
Hatta bu gayret ve özverisi görmezden gelindi.
Sena Kaleli, şov yapmadığını, rol çalmadığını defalarca kanıtladı. Çünkü Doğu ve Güneydoğuyu adeta mesken tuttu. Çoğunlukla unutulan, ihmal edilen, birçok zaman görmezden gelinen acılı ve çileli insanların yoldaşı oldu.
Bazı kendilerinden çok umulan, umutlanılan, (!) ancak çabuk unutulan lafebesi milletvekilleri gibi içki masalarında veya buldukları kalabalıklarda kendilerine uzatılan mikrofonlara boş boş konuşup şov yapıp ahkâm kesmedi.
O insanların yaşadıkları zorluklara gönül gözüyle tanık oldu. Onların acılarına ortak oldu. Onlarla halayda çekti ağıtta yaktı. Yani ötekileştiremeye çalışılan bölgelerin halkına, insanca sevgiyle ve dostça gitti ve kucaklaştı.
Ben kendisini izledim ve takip ettim. Geçmişte eleştirdim bu gün ise kutluyorum.
Sena Kaleli, yeni bir göreve getirildi. Daha doğrusu bu göreve alnının akıyla ve hakkıyla seçildi.
CHP Bursa Milletvekili Sayın Sena Kaleli, TBMM Çevre Komisyonu üyeliğine seçilince kendisini kutlamak ve bu alanda varsa yaptığı çalışmaları ve ilgisini öğrenmek istedim.
Kendisine bu konuyla ilgili birçok soru sordum. Sena Kaleli çok mutlu oldu.
Kendisine bu güne kadar bu alanda kimsenin bu tür sorular yöneltmediğini ve bunun için çok şaşırdığını söyledi.
Bana kısaca Bursa’da TOKİ’nin yaptığı; “Doğanbey, Kozağacı, Başköy” gibi çevreye yönelik birçok projede aktif olarak sorumluluk aldığını söyledi.
Yine TBMM’de çevre konusunda sorunlu birçok durumu soru önergesi ile gündeme taşıdığını anlattı.
Ayrıca “Size bu alanda daha önce yaptığım, çalışma ve hazırlıkları göndersem ilgilenir misiniz” dedi.
Bende kendisine, “memnuniyetle göndereceğin çalışmaları yazar ve en geniş kesimlerce de okunmasını, sahiplenilmesini ve takip edilmesini sağlamak için gayret gösteririm” dedim ve bu gün bunu yapıyorum.
Siz sevgili okurlar ve duyarlı dostlara Milletvekilimiz Sayın Sena Kaleli’nin çevre konulu çalışmalarını paylaşıyorum:
Sena Kaleli
Çevre Konulu Çalışmalar
Aktif Siyaset Öncesi Dönem
1987 yılında sağlık ve çevre etkenleri nedeni ile, sigara kısıtlaması ve yasağı uygulaması,
Çevre kaynaklarının etkin kullanımı adına internetten bilet satışı projesi başlatılması,
Euro standartlarında araçlar kullanılması yönü ile karbon salınımı azaltma çalışmalar,
Çevreci bir yöntem olan Tren yolu ile entegre ulaşım çalışması,
1988-9 yıllarında Yeşiller Partisi Bursa örgütü için çalıştım, hava kirliliği ile eylemlere katıldım ve çözümüne katkı sundum.
Çevre konulu etkinlik sponsorlukları,
Su tüketimi ve sularımızın korunması bilinci yaratabilmek için ilköğretim öğrencilerine sempozyum düzenlenmesi
Bursa’da birçok çevre sorununa ilişkin konularda derneklerle ortak çalışmalar, sponsorluklar yaptım.
2008 yılında Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler sözleşmesine imza atarak Kamil Koç adına çevresel taahhütlerde bulundum
Bursa Terminali’nin çevreci şekilde inşa ettirilmesi,
Ağaçlandırma Projeleri
o Bursa
o Ankara
o Antalya
o İzmir
o Balıkesir
o Eskişehir
Yerel Yönetim Seçimleri
Tabakhanelerin Islahı Projesi
Tüm çevre dernekleri ile ortak projeler geliştirilmesi
Köylerin kalkınması için kırsal kalkınma çalışmaları
BESOB Sanayi Sitesi Çalışmalarına Karşı Protesto
Yerel Seçim Çalışmalarım Sırasında Gerçekleştirdiğimiz Bursa Yerel Yönetim ve Bölgesel Gelişmişlik Kongresi Sonuç Raporu’ndan Çevre İle İlgili Çıktılar
Bursa denizi, dağı, ovası olan bir şehir. Sahip olduğu bu kaynaklara sahip çıkılmalıyız.
Bursa’da çöp toplama sürecinde çok önemli sıkıntılar var. Çöplüğün gömülmesi, çöp santralinin AB standartlarına uygun oluşturulması, çöplerin ayrıştırılarak toplanması, sanayi atıklarının arındırılması konularının ele alınması ve çözümler üretilmesi gerekmektedir. Çöpler küçük araçlarla toplanıp daha sonra büyük araçlara nakledilebilir. Aynı zamanda toplanan bu çöpler geri kazanımdan uzak bir şekilde depolanmaktadır. Evsel atıklarla enerji elde etme, ısınma ve elektrik imkânları sorgulanmamaktadır. Entegre ve geliştirilmiş katı atık tesisleri ve düzenli bir ayrıştırma sistematiği bu konuda çözüm olacaktır.
Bursa’da kentin konut alanları, nazım planı, AVM ‘ler, eğitim alanları kentin temel taşları niteliğinde olmalı, planlama içinde çevre ile ilgili olarak ele alınmalıdır.
Çevreye yönelik, çevreye duyarlı ürüne yönelim sağlanabilir. Bunun için de, Bursa’nın sanayileşme yapısında bazı değişiklikler gerekecektir. Yüksek teknoloji gerektiren teknopark gibi atıksız sanayi özendirilmeli, Büyükşehir Belediyesi bu konuda öncülük görevini yerine getirmelidir. Yatırım odaklı üretim çok önemli, AR-GE temelli sanayi mantığını ilke edinmeliyiz.
Mevcut sanayi yapısı açısından bakıldığında ise, organize sanayi bölgelerinin alt yapısının çağdaş ve modern bir hale getirilmesi için koordinasyon görevini Büyükşehir Belediyesi yürütebilir. Ayrıca Organize Kimyasal Atıklar Sanayisi kurulması da gündeme getirilmelidir.
Bursa’da 500 ‘e yakın kimyasal kaplamacı var. Bu firmaların atıkları konusunda çözüm üretilmeli, ortaya çıkan çevre kirliliğinin tedbiri acilen alınmalıdır. Kirlilik konusunda bir kentlilik bilinci oluşturulmalı ve siyasi iradenin de bu bilince hizmet etmesinin gereği sağlanmalıdır. Ayrıca tarım arazilerine su da taşıyan Nilüfer deresinin ikinci etabındaki kirliliğin önüne geçilmesi için gerekli arıtma tedbirlerinin alınması önemlidir.
Bursa tarım arazileri bakımından her zaman zengin bir kent olmuştur. Tarım arazilerinin verimi hem çevre ile hem de bu konuda yapılacak yatırımlarla birebir ilişkilidir. Tarım alanlarına imkân ve soğuk hava deposu işletmelerinin kendi ihtiyaçlarını karşılayacağı ambalaj sanayinde yasal kolaylık sağlanması gerçekten ön açan uygulamalar olacaktır. Toprak kirliliğinin önlenmesi, Bursa genelinde master bir toprak planının oluşturulması, toprak kirlilik haritasının çıkarılması, tarımla ilgili bilgilendirme çalışmalarının yapılması, yer üstü sularının ölçümlenmesi gerçekten Bursa’nın toprağına sahip çıkması açısından çok önemli ve hayati çalışmalar olacaktır. Her türlü kurumu ve şirketi kuran Büyükşehir Belediyesi’nin toprak analizi yapan kurumlar da kurması, bu konuya verdiği önceliği göstermesi anlamında önemlidir.
Deprem:
• İnsanların can güvenliği dikkate alınmalı,
• Deprem güçlendirmeleri yapılmalı, bunlar için kredi alınmalı,
• Kent yapılarının envanteri çıkarılmalı,
• Toprağa sahip çıkılmalı,
• Verimli topraklara konut, fabrika yapılmamalı,
• Organize sanayi siteleri çorak, taşlık alanlara kurulmalı
Su:
• Suya sahip çıkılmalı,
• Su kaynakları atıklardan korunmalı,
• Baraj, gölet yapılmalı,
• Su şebekesindeki kaçaklar önlenmeli,
• Yeni sulama sistemlerine geçilmeli (Örn: Damlama),
• Kanalizasyon ve yağmur suyu ayrıştırılmalı,
• Sitelerin altına yağmur sularının birikebileceği depolar yapılmalı,
• Sulama yağmur sularıyla yapılmalı,
• Su tasarruflu kullanılmalı, bu konuyla ilgili eğitimler verilmeli,
• Suyun 10 m3’ ü ücretsiz olmalı
Milletvekilliği Dönemi
• Araştırma Önergeleri
o Uludağ’la ilgili Meclis Araştırma Önergesi
o Bursa’nın içme suyuyla ilgili Meclis Araştırma Önergesi
Soru Önergeleri
o Bursa’nın su kaynaklarıyla ilgili soru önergesi
o Bursa’daki Orman Yangınlarının Önlenmesi Konulu Önerge
o Kestelek Bor Madeni İle İlgili Önerge
o Bursa'daki tarihi ve kültürel değer taşıyan yapıları koruma, yenileme ve restorasyon çalışmalarına ilişkin önerge
o Bursa’daki Orman Arazileri ile ilgili önerge
o Yenişehir'de Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi Kurulmasına Yönelik soru önergesi
o Muş’un Tekyol köyündeki taş ocağıyla ilgili soru önergesi
o TOKİ Dışkaya konutlarının yapıldığı verimli tarım arazileri ile ilgili soru önergesi
o İznik’in tarihi ve kültürel mirasının korunmasıyla ilgili soru önergesi
o Bursa’daki taş, mermer ve maden ocaklarının denetimi ve çevresel etkileriyle ilgili soru önergesi
o Türk Gıda Koteksi ambalajlama standardıyla ilgili soru önergesi
o
Ziyaretler ve Programlar
o Doğanbey TOKİ Mağdurları ve Çevre Katliamı
o Yunuseli Havaalanına Karşı Çevre Sorunlarının Dile Getirilmesi
o Bursa’da Depreme Karşı Alınması Gereken Önlemler İle İlgili Sempozyumlar
o Kestelek Ziyaretleri
o Gürsu TOKi ve Çevre Katliamı İle İlgili Bilgilendirme Çalışmaları
o Dağ Köyleri ve Bilgilendirme Çalışmaları
o Kozaağacı Vadisi Ziyaretleri
o Kozaağacı Yürüyüşlerine Katılım
o Kozaağacı Vadisi Ankara Eylemine Katılım
o Kozaağacı Vadisi Köylüleri ile Türkiye Taş Kömürü İşletmelerine Ziyaret
o Yeni Balçık Köyü Çalışması - Eti Bor İşletmesinin köyümüz arazilerine oluşturduğu tumba yatakları nedeniyle köyümüzde büyük bir tehlike oluşmuştur.
o Bursa’nın betonlaşmasına karşı Yeşil Mahallesinde ziyaretler
o Fıstıklı Sahilinde Kaçak Otel Yapılaşmasına Karşı Ziyaret
o Suyuna Sahip Çık Eylemi
o Mustafa Kemalpaşa Kabulbaba Köyü Etkinlikleri
o Maden Ocaklarına Karşı Yapılan Etkinlikler
o Başköy Köylülerine Destek Eylemleri
ULUDAĞ’LA İLGİLİ MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULMASINA İLİŞKİN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Ülkemizdeki 41 Milli Park içinde ilk 10’un arasında yer alan Bursa’nın ve ülkemizin gözbebeği Uludağ, 2543 metre yüksekliği ile Türkiye’nin en büyük kış ve doğa sporu merkezidir. Antik çağın ilk tarihçilerinden Herodot’un (MÖ 490 – 420) yazdığı Herodot Tarihi isimli kitapta “Olympos” olarak geçen Uludağ, Marmara Bölgesi’nin en yüksek dağıdır. Roma İmparatorluğu’nda resmi din olarak Hıristiyanlık kabul edildikten sonra keşişlerin yaşamaya başladığı Uludağ’da 28 manastır kurulmuştur. Orhan Gazi’nin Bursa’yı almasından sonra bu manastırlardan bazıları Doğulu Baba, Geyikli Baba, Abdal Murat gibi Müslüman dervişlerin inziva yerleri olmuştur.
Uludağ’ın yüksek yerlerinde eski buzullara ait izlere rastlanmaktadır. Karatepe’nin kuzeyindeki Aynalıgöl, Karagöl ve Kilimligöl buzul gölleri bu izlerin en önemlileridir.
Etrafındaki çöküntü sahalarının çevresinde yükselen Uludağ’da tabakalar arasında yer yer maden ve maden damar yataklarına rastlanmaktadır. Türkiye’nin önemli volfram yatakları buradadır. İklimi yüksek dağ özelliğindedir. Uludağ’dan kaynaklanan derin vadiler içindeki pek çok dere, Göksu’ya ulaşır.
Uludağ, bitkisel zenginlik bakımından ülkemizin ender yerlerinden biridir. Özellikle orman kuşağının üzerinde yer alan ve pek çok kişi tarafından kıraç olarak bilinen dağda, çok zengin ve bu bölgeye özgü nadir bitki türleri yayılış göstermektedir.
1925 yılında Bursa Vilayeti Coğrafya Cemiyeti’nin girişimleri ve Osman Şevki Bey’in önerisiyle “Uludağ” adını bölge, Bursa’nın yanı başında olması nedeniyle dağ ve kış turizminin merkezi olmuştur. Doğu ve kuzey eteklerinin Bursa’ya yakın yerlerinde sıcak su kaynaklarının bulunmasından dolayı bölge kaplıca turizmi açısından da büyük bir cazibe merkezidir. Bursa’nın Çekirge semtindeki bu kaplıcalar, birçok hastalığa şifa olmaktadır.
Bütün bu tarihsel, kültürel ve coğrafi zenginliğinin yanı sıra Uludağ, Bursa’nın su kaynağı havzasını oluşturmaktadır.
Uludağ, bu zenginliklerine karşın her geçen gün önemini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Ulaşım ve yol sorunu başta olmak üzere, otel ve misafirhane yerleşkelerinin gelişigüzel yerlerde bulunması, kayak pistlerinin standartı, düzensiz kentleşme, teleferiklerin modernizasyonu ve ilavesi, yetki karmaşası Uludağ’ın zamanla insan eliyle yok olmasına neden olacaktır.
Bu bağlamda;
Bursa ve Marmara Bölgesi’nin ikliminin oluşumunda büyük önemi olan Uludağ’ın sahip olduğu doğal zenginliğin korunması ve bu kaynakların gelecek kuşaklara da aktarılabilmesi amacıyla acil eylem planının oluşturulması,
Tarih, termal ve kış turizmi potansiyelinin belirlenmesi ve bu potansiyelin ülke ekonomisine kazandırılması,
Uludağ’ın sahip olduğu volfram ile maden yataklarının ve rezerv durumlarının belirlenip ekonomiye katkı sağlar hale getirilmesi,
Ciddi yapılaşma ve gelişme tehdidine karşı önleyici tedbirlerin alınması,
Orman dokusu ve tarihi yapının korunarak, restore edilerek doğa ve tarih turizmine açılması,
Çevre kirliliğinin önlenmesi ve gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların bugünden tespit edilerek gereken önlemlerin alınması amacıyla, Anayasanın 98. TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla Sena KALELİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı
Bursa Milletvekili
BURSA’NIN SU KAYNAKLARIYLA İLGİLİ ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULMASINA İLİŞKİN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Bursa’nın su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi konusunda, mevcut alanların daha fazla tahrip olmasını önleyici projelerin saptanması, boyutları gittikçe büyüyen kirlenmenin yarattığı tehdidin ve bu tehdidin nasıl giderileceğinin kapsamlı olarak araştırılması için Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Sena KALELİ. Bursa Milletvekili
GEREKÇE
21. yüzyılın stratejik kaynaklarından biri olan su konusu ülkemizin de en önemli sorunlarından biridir. Tüm dünyada titizlikle korunan, üzerinde hiçbir yapılaşmaya izin verilmeyen su havzaları ülkemizde bilinçsizce yok edilmekte ve kirletilmektedir. Ülkemizde izlenilen yanlış politikalar sonucu son 40 yılda 1 milyon 300 bin hektar sulak alan kuruma ve kirlenme gibi nedenlerle ekolojik ve ekonomik işlevini yitirmiştir. İzlenen yanlış yönetim ve kullanım uygulamalarına küresel iklim değişikliğinin etkileri de eklenince önümüzdeki yıllarda yaklaşık 1,2 milyon hektar sulak alanın da risk altında olduğu görülmektedir. Bu durumun en çarpık örneklerinden biri Bursa’dır.
Bursa sahip olduğu verimli topraklar ve zengin su kaynaklarıyla yalnızca bölge için değil, ülkemiz için de önemli bir doğal ve ekolojik yaşam kaynağıdır. Uludağ ise hem Bursa’nın, hem Bursa Ovası’nın, hem de bu bölgedeki doğal yaşam kaynağının merkezidir. Bursa, sahip olduğu verimli toprakları Uludağ’a borçludur. Uludağ’dan doğan kaynakların yanı sıra buradan beslenen yeraltı suları, yalnızca Güney Marmara’nın değil ülkemizin de en zengin ve en kaliteli sularını oluşturmaktadır. Ancak su şirketleri, Milli Parklar Kanunu’na göre, her türlü ticari etkinliğin yasak olduğu Uludağ’ın zirvesine kadar uzattıkları borularla, buradaki su kaynaklarını ve doğal yaşamı rant uğruna heba etmektedir. Ayrıca Uludağ Milli Parkı'nda bulunan otel ve kamu tesislerinin, Kaplıkaya ve Balıklı derelerine bıraktıkları kanalizasyonlar, bu dereleri kullanılmaz duruma getirmektedir. Uludağ’daki su kaynakları, Milli Parklar Yasasıyla koruma altında olmasına rağmen, Çayırlıdere Yaylası, Koğukdere Yaylası, buzul göllerinin içinde bulunduğu Karagöl Yayla ve son olarak da Uludağ Milli Parkının doğu sınırını oluşturan Büyükdere’nin (Kocadere) kaynağı su firmalarına tahsis edilmiştir.
Uludağ Milli Parkı’nın doğu sınırını oluşturan Kocadere batıya doğru Deliçay, Kapıyayla Deresi, Koğukdere, Çayırlıdere ve Büyükbalıklı Dere sularıyla Bursa ovasında birleşerek Nilüfer’e karışmaktadır. Uludağ’dan beslenen Nilüfer Deresi etrafına kurulu sanayi tesislerin kirletmesi sonucu yaşanan kirlilik ise artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Kestel‘in güneydoğusunda ise Alaçam Köyü, Umurbey Yayla ve Kocadere kaynağına döşenen su boruları ve yaratılan kirlilik Kocadere Vadisinin yüzlerce yıllık kayın ve göknar ağaçlarını tahrip etmekte, doğal yaşam alanlarını zarara uğratmaktadır.
Önemli bir tarım şehri olmasının yanı sıra Bursa, önce tekstil ardından oto sanayi ile birlikte zamanla sanayi kenti durumuna dönüşmüştür. Bunun sonucunda zengin ova toprağı üzerinde yükselen küçük atölye ve sanayi tesislerinin gereksinim duydukları suyu yeraltı kaynaklarından karşılamaları sonucu en temiz ve damıtılmış durumdaki kaynaklar gittikçe kimyasal kanalizasyon deposuna dönüşmekte ve kirlenmeye yol açmaktadır.
Öte yandan Bursa’nın içme suyunun yüzde 85’ini karşılayan Doğancı Barajı’nın üst tarafında faaliyet gösteren taş ve maden ocakları, Sarıbıyık ve Başköy’de bulunan kaynakların azalmasına ve suyun bulanıklaşmasına yol açmaktadır. Çınarcık Barajı yakınlarındaki tesislerin arıtmalarının yeterli olmaması da ikinci barajdaki kirliliği gözler önüne sermektedir. Kabulbaba mermer ocağı Uluabat gölünü, Eti Bor işletmeleri Kirmastı çayını, yargı kararlarına rağmen su havzalarına yakın kurulan küçük sanayi sitesi Alaşar deresini kirletmektedir.
Uludağ’daki canlı yaşamını besleyen suların doğrudan kaynaklarından alınmasının yanı sıra, taş, mermer ve maden ocaklarının yarattığı kirlilik, arıtmadan yoksun sanayi ve küresel ısınma gibi nedenlerle gelecek 10 yıl içinde dereler kuruma, Uludağ’ın doğal ekosistemi de büyük zarar görme riski altındadır.
Su konusu aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Sağlıklı yaşam hakkı gereği herkesin, her canlının temel ihtiyacını karşılayacak miktarda temiz suya erişim hakkı vardır. Bu hakkın yerine getirilmesinde merkezi yönetim kadar, yerel yönetimlere ve yörede yaşayanlara da önemli sorumluluklar düşmektedir.
Bütün bu gerekçeler ışığında Bursa’nın su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi konusunda, mevcut alanların daha fazla tahrip olmasını önleyici projelerin saptanması, boyutları gittikçe büyüyen kirlenmenin yarattığı tehdidin ve bu tehdidin nasıl giderileceğinin kapsamlı olarak araştırılması yalnızca bölge açısından değil ülkemiz açısından da yaşamsal değerde önem taşımaktadır.
ÇEVRE KONULU SORU ÖNERGELERİ
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. Maddesi gereğince İçişleri Bakanı Sayın Muammer GÜLER tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Bursa sahip olduğu verimli topraklar ve zengin su kaynaklarıyla yalnızca bölge için değil, ülkemiz için de önemli bir doğal ve ekolojik yaşam kaynağıdır. Uludağ ise hem Bursa’nın, hem Bursa Ovası’nın, hem de bu bölgedeki doğal yaşam kaynağının merkezidir. Ancak su şirketleri, Milli Parklar Kanunu’na göre, her türlü ticari etkinliğin yasak olduğu Uludağ’ın zirvesine kadar uzattıkları borularla, buradaki su kaynaklarını ve doğal yaşamı rant uğruna heba etmektedir. Öte yandan Bursa’nın içme suyunun yüzde 85’ini karşılayan Doğancı Barajı’nın üst tarafında faaliyet gösteren taş ve maden ocakları, Sarıbıyık ve Başköy’de bulunan kaynakların azalmasına ve suyun bulanıklaşmasına yol açmaktadır. Çınarcık Barajı yakınlarındaki tesislerin arıtmalarının yeterli olmaması da ikinci barajdaki kirliliği gözler önüne sermektedir. Oysa su konusu aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Sağlıklı yaşam hakkı gereği herkesin, her canlının temel ihtiyacını karşılayacak miktarda temiz suya erişim hakkı vardır. Bu hakkın yerine getirilmesinde merkezi yönetim kadar, yerel yönetimlere ve yörede yaşayanlara da önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu bağlamda;
1. Milli park yasası kapsamında olmasına rağmen Uludağ’da su kaynakları işletim ruhsatı verilen ve halen faaliyette bulunan kaç şirket ya da firma bulunmaktadır? Bu ruhsatların yasallığı denetlenmekte midir? Ruhsatlar kaç yıllığına, ne kadar bedelle verilmiştir?
2. Halen büyükşehirlerde uygulanan 10 metreküp üstü su tarife miktarları ne kadardır? Su kaynaklarının bolluğuna rağmen 10 metreküp üstü suyun metreküpü İzmir’de 2.82 TL iken, Bursa’da neden 4.95 TL’dir. Bu fiyatın aşağı çekilmesine dair bir çalışma yapılmakta mıdır?
3. Sağlıklı yaşam ve temiz suya erişim hakkı gereği BUSKİ kent içinde hangi tarih aralıklarında ve kaç noktada su analizleri yapmaktadır. Bu analizlerde sağlığa zararlı maddelere ve kirliliğe rastlanılmış mıdır?
4. Ambalajlı su satma ruhsatına sahip olan şirketlerin piyasaya sundukları suların denetimi nasıl ve hangi aralıklarla yapılmaktadır? Denetimler sonucu gerekli koşulları taşımadığı gerekçesiyle ruhsatı iptal edilen firma veya su şirketleri var mıdır? Varsa bunlar hangileridir?
5. Başta Nilüfer olmak üzere Kirmastı ve Başköy gibi kirlenen dere ve kaynaklar acilen çözüm beklerken, BUSKİ neden suyu ambalajlayıp satma ihtiyacı içindedir?
6. Bursa’daki yer altı su kaynaklarının, derelerin, çayların, göllerin ıslahı ve kirlilikten arındırılması konusunda bugüne kadar BUSKİ tarafından hangi çalışmalar yürütülmüştür? Bu çalışmalar hangi aşamadadır?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. Maddesi gereğince Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner YILDIZ tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Ülkemizde en önemli çevre sorunlarından birisi de hiç şüphesiz “taş, mermer ve maden” ocaklarıdır. Halen ülkemizin değişik yerlerinde faaliyet gösteren 5000 üzerinde ruhsatlı taş ve maden ocağı bulunmakta olup, 20 binin üzerinde yeni ruhsat başvurusunun olduğu da kamuoyunun bilgisi dâhilindedir. Genel olarak ormanları, tarım alanlarını, su kaynaklarını, çevredeki yerleşim birimlerini, yabani yaşamı, jeolojik yapıyı, tarihi eserleri doğrudan etkileyen bu ocaklar, doğal afetlere davetiye çıkarmasının yanı sıra turizm, karayolları gibi çok değişik alanlarda da tahribata neden olmaktadır. Taş ocaklarına verilen ruhsatlar sonucu tarımsal su kaynakları tahrip olduğu gibi tarımsal bitki ve meyve ağaçları da tozdan büyük zarar görmektedir. Mermer ve taş ocaklarında yapılan patlatma, kırma ve eleme, taşıma, tıraşlama ve kazı işlemleri, canlı yaşamı tehdit ettiği gibi etki alanındaki fauna ve florayı yok etmektedir. Doğası, tarihi, havası ve suyuyla çok zengin kaynaklara sahip Bursa da, bu tehdit ve kirlilikten nasibini fazlasıyla almakta, rant uğruna doğal yaşam ve gelecek feda edilmektedir. Bu bağlamda;
1. 2002 yılına kadar Bursa’da taş, mermer, kum ve maden ocaklarıyla ilgili “ruhsat safhası arama”, “genel arama”, “ işletme”, “ön arama”, “ön işletme” ruhsatına sahip kaç işletme vardı? Bugün itibariyle aynı başlıklarda ruhsat sahibi kaç işletme vardır? Ruhsat için beklemede olan kaç başvuru vardır?
2. Bursa’da halen “ruhsat safhası arama”, “genel arama”, “ işletme”, “ön arama”, “ön işletme” ruhsatına sahip işletmelere tahsis edilen alanların işletme bazında ve toplam olarak yüzölçümü ne kadardır? Bu tahsislerin bedeli toplam olarak kaç TL’dir?
3. Bursa’da halen faaliyet gösteren taş, mermer, kum ve maden ocağı işletmelerinin ruhsata konu bölgeleriyle, sektörel bazda dağılımı nasıldır?
4. Bursa’da faaliyette olan taş, mermer, kum ve maden ocaklarının şartnameye uygun çalışıp çalışmadıkları, kimler tarafından, nasıl ve hangi aralıklarla denetlenmektedir?
5. Bursa’da faaliyette bulunan taş, mermer, kum ve maden ocaklarının su havzaları ve tarım alanları ile çevre ve doğal yaşama verdiği zararlar konusunda bir çalışma yapılmakta mıdır?
6. “Madencilik Faaliyetleri Sonucu Bozulan Arazilerin Doğaya Geri Kazanımı Yönetmeliği”, “Orman Rehabilitasyon Projeleri” ile “Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği” kapsamında ocak sahalarının doğaya uygun hale getirilmesi konusunda Bursa’da bugüne kadar hangi çalışmalar yapılmıştır.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Saygılarımla
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Bursa, Uludağ'ın eteklerindeki topografik yapısı, iklimi ve verimli topraklarıyla İ.Ö.7. yüzyıldan daha eskilere uzanan bir geçmişten, günümüze ulaşabilmiş bir kentsel yerleşmedir. Bursa tarihiyle ilgili en eski kalıntılar ise, ancak Bitinya, Roma ve Bizans dönemine tarihlendirilebilmektedir. Bursa'yı gerçek kimliğine ulaştıran ise Osmanlılar olmuştur. Selçuklu döneminin kültürel yoğunluğunun bu bölgelere varamamış olması ve Osmanlı uç beyliğinin kısa sürede devlet olarak Bursa'ya ulaşması bu yörelerde Türk kültürünün hızla yaygınlaşması sonucunda gelişmiştir. Bu nedenle Anadolu - Türk evinin en eski ve en özgün örneklerini son otuz yıl öncesine kadar Bursa'da bulmak mümkündür. Ancak yoğun yapılaşmaya açılan Bursa'nın yerleşim alanlarında tarihsel özelliklerle yüklü görkemli evler hızla tüketilmektedir. Geçmişten günümüze miras olarak kalan ahşap ve kagir evler, konaklar, ibadethaneler ve yapılar ya yeni imar yapılarına kurban edilmekte ya da olanaksızlıktan kendi kaderine terk edilmektedir. Müze kent niteliğindeki Bursa’daki bu değerlerin kaybolmaması ve gelecek kuşaklara miras bırakılması için kamulaştırma ve restorasyon çalışmaları büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda;
1- Bursa sınırları içinde kültür ve tarih mirası konumunda olan ahşap – kagir ev, konak, ibadethane ve benzeri yapılarla ilgili bir envanter çıkarılmış mıdır? Bunların toplam sayısı ne kadardır?
2- 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde Bursa için özel bir planlama yapılması doğrultusunda bakanlığınızca bir çalışma başlatılmış mıdır? Bu doğrultuda bir ödenek ayrılmış mıdır?
3- Bursa’da bugüne kadar tarihi ve kültürel değer taşıyan kaç yapının restorasyonu yapılmıştır? Halen devam eden çalışmalar nelerdir?
4- Özellikle ilçe ve köylerde bulunan ve maddi olanaksızlıklar sebebiyle kendi kaderine terk edilen ya da merkezlerde imar çalışmalarına kurban edilen tarihi yapılar ve değerlerin korunması ile ilgili hangi önlemler alınmaktadır?
5- Koruma, yenileme ve restorasyon çalışmaları konusunda Bursa Valiliği, Vakıfla Genel Müdürlüğü ve Bakanlığınız arasında bir eşgüdüm sağlanmış mıdır? Bu doğrultuda nasıl bir planlama yapılmıştır?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. Maddesi gereğince Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
6831 sayılı Orman Kanunun 17 inci maddesine göre; “Savunma, ulaşım, enerji, haberleşme, su, atık su, petrol, doğalgaz, altyapı, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerinin; baraj, gölet, sokak hayvanları bakımevi ve mezarlıkların; Devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın Devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı ve zaruret olması halinde, gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Devletçe yapılan ve/veya işletilenlerden bedel alınmaz. Bu izin süresi kırkdokuz yılı geçemez. Bu alanlarda Devletçe yapılanların dışındaki her türlü bina ve tesisler iznin sona ermesi halinde eksiksiz ve bedelsiz olarak Orman Genel Müdürlüğünün tasarrufuna geçer. Söz konusu tesisler Orman Genel Müdürlüğü veya Çevre ve Orman Bakanlığı ihtiyacında kullanılabilir veya kiraya verilmek suretiyle değerlendirilebilir. İzin amaç ve şartlarına uygun olarak faaliyet gösteren hak sahiplerinin izin süreleri; yer, bina ve tesislerin rayiç değeri üzerinden belirlenecek yıllık bedelle doksandokuz yıla kadar uzatılabilir. Bu durumda devir işlemleri uzatma süresi sonunda yapılır. Verilen izinler amaç dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkrada belirtilen bina ve tesislerin hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanlarda veya hususi ormanlarda yapılmak istenmesi halinde de Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Bu takdirde kullanım bedeli, süresi, yapılan bina ve tesislerin devri gibi hususlar genel hükümlere uygun olarak taraflarca tespit edilir.” Bu bağlamda;
1- Bursa’da son 5 yılda ormana ait kadastro harici görünen toplam kaç parsel arazi kiralanmıştır? Bu kiralamaların toplam bedeli ne kadardır?
2- Bu araziler kimlere kiralanmıştır? Kiralanan arazilerin yerleri, metrekareleri ve kiralama bedelleri ne kadardır?
3- Özel ormana ve ağaçlandırmaya konu edilemeyecek sahaların kiralanması kanuna göre ancak “kamu yararı” gerekçesi ile mümkün olduğuna göre bu yerler hangi amaçla kiralanmıştır?
4- Bursa Nilüfer’deki Demirci ve Üçevler mahalleleri arasındaki imarla alanla sınır olan 831 dönümlük arazinin 49 yıllığına gerçek kişilere kiralandığı doğru mudur? Kiralandıysa kimlere hangi amaçla, hangi yöntemle ve hangi bedelle, niçin kiralanmıştır?
5-4 üncü soruya konu olan 831 dönümlük arazinin kiralanması, kamu yararı doğuracak hangi plan ve proje esasına göre gerçekleştirilmiştir?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. Maddesi gereğince Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Muş’un Tekyol köyü civarında bulunan taş ocakları faaliyetlerinden ve patlamalardan dolayı köyde bulunan evlerin birçoğunda çatlaklar ve yarıklar oluşmuş, zemin kaymaları ve kırıklar nedeniyle evlerin temellerinde hasar oluşmuş ve maddi zarar meydana gelmiştir. Patlamalar sırasında köy içerisinde Jandarma tarafından muhtarlığa uyarı yapılarak anons edildiği, köy sakinlerinin dışarı çıkmalarının istendiği ve fırlayan taşların evlere kadar girdiği maden mühendisi, inşaat teknikeri ve köy muhtarı tarafından tutanakla tespit edilmiştir. Konu Başbakanlığa ve Valiliğe iletilmesine rağmen bir önlem alınmamış olması, can ve mal güvenliği açısından büyük risk taşımaktadır. Bu bağlamda;
1- Muş’un Tekyol köyü civarında faaliyet gösteren kaç adet taş ocağı bulunmaktadır? Bu taş ocaklarının ruhsatı var mıdır, varsa kime aittir?
2- Tekyol köyü civarında faaliyet gösteren taş ocaklarının patlatma yaptıkları alanların köy meskun mahalline mesafeleri ne kadardır? Bu ocakların patlatma ruhsatı var mıdır?
3- Tüm köy halkının evlerinde huzurlu bir şekilde oturup uyuyamamalarına karşın bugüne kadar neden önlem alınmamıştır?
4- Köy muhtarının ve köylülerin bütün itirazlarına karşın, taş ocakları üzerinde denetleme neden yapılmamaktadır?
5- Patlatmalardan dolayı oluşan hasarların yaratacağı can kaybından ve oluşan maddi zararlardan kim sorumludur? Bu zararların karşılanması konusunda bir çalışma yapılacak mıdır?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Anayasa’nın 98 ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. Maddesi gereğince Başbakan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Yenibalçık köy sınırları içerisinde kalan Kestelek Eti Bor Madeni ocağından çıkan hafriyatın oluşturduğu baskı ile toprakta kaymalar ve bazı evlerin duvarlarında çatlaklar oluşmuştur. Konunun yetkililere iletilmesi sonucu detaylı bir çalışma yapılacağı ve gereken önlemlerin alınacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda;
1- Kestelek Eti Bor Madeni ocağından çıkan hafriyatın oluşturduğu tehdide karşın, maden ocağı başmühendisliği, kaymakamlık ve valilik tarafından bugüne kadar neler yapılmıştır?
2- Bigadiç Bor İşletmelerine bağlanan Kestelek Eti Bor Başmühendisliği’nde dekopaj ihaleleri neden iptal edilmiştir?
3- Kestelek Eti Bor Başmühendisliği’nde üretim devam ettiği halde işçi sayısında yaşanan azalmanın gerekçesi nedir?
4- Kestelek Eti Bor Başmühendisliği’nde tüm idari binalar yenilendiği halde işletme neden müesseseye düşürülmüş ve idari personel neden taşınmıştır?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan BAYRAKTAR tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Bursa’nın planlama yönünden “anayasası” durumundaki 1 / 100 bin ölçekli “Metropolitan Alan Planına” göre Gürsu’nun da dahil olduğu kentin doğu bölgesi, verimli tarım arazileri, su kaynakları ve doğal yapısıyla korunarak kentsel kullanımların dışında tutulmuştur. Ancak TOKİ tarafından bu planın ana kararları göz ardı edilmek suretiyle Dışkaya bölgesinde 41 bin kişinin yaşayacağı toplu konut projesi için plan değişikliğine gidilmiş, verimli tarım arazileri ile su kaynaklarının bulunduğu bölge, sit alanından çıkarılarak konut alanına çevrilmiştir. Bu proje, yerel paydaşlarla görüş alışverişinde bulunulmadan, katılımcı planlama anlayışından, planların bütünlüğünden, çağdaş şehircilik anlayışından ve şeffaflıktan uzak, “ben yaptım oldu” mantığıyla yaşama geçirilmiş ve yeni bir “hayalet kent” oluşturulmuştur.
Bu proje çerçevesinde bölgede yaşayan ve tarımla uğraşan insanlar, girdi maliyetlerinin artmasına bağlı olarak yaşam koşullarının ağırlığı, borç, işsizlik ve ürünlerinin maliyeti karşılamaması gibi nedenlerden dolayı, TOKİ’nin sunmuş olduğu rant ve konut vaatleri karşılığında yerlerini devretmişlerdir.
Ancak yer sahiplerine sözleşmeyle tahsis edilen yerlerle ilgili mağduriyetler doğmuş, arazilerine karşılık daire alamayanların yerlerine Ahıska Türklerine hak tanınmış, onlar da bu haklarını başkalarına sattıkları için köylüler kandırıldıkları düşüncesiyle bu insanlarla karşı karşıya getirilmişlerdir. Bu bağlamda;
1- Bütün dünya, geleceğin sorununun açlık ve susuzluk olacağını öngörerek planlama yaparken, sit alanlarının imara açılması yoluyla verimli tarım arazileri ve su kaynaklarının göz ardı edilerek TOKİ’nin inşaat alanına çevrilmesinin mantığı nedir?
2- Gürsu Dışkaya bölgesinde devam eden konut projesiyle kaybedilen verimli tarım arazileri ve su kaynaklarının tekrar kazanılması konusunda TOKİ’nin bir çözüm önerisi veya yaklaşımı var mıdır?
3- Gürsu Dışkaya’da devam eden konut projesi hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır? Bu projeyle ilgili talep bölge halkından mı, yerel yöneticilerden mi yoksa TOKİ’den mi gelmiştir?
4- Dışkaya’da TOKİ projesi kararı alınırken 1 / 100 binlik “Metropolitan alan planı” neden göz ardı edilmiştir? Projenin yaşama geçirilmesi aşamasında yerel paydaşlarla görüş alışverişinde bulunulmuş mudur?
5- Dışkaya TOKİ projesiyle heba edilen tarım arazisi ne kadardır? Bu alana kaç konut yapılması planlanmış, ne kadarı tamamlanmıştır? Bu konutlardan sözleşmeler doğrultusunda arazi sahiplerine ne kadar düşmektedir?
6- Projenin tamamlanması için öngörülen takvim nedir? Bugüne kadar kaç konut teslim edilmiştir? Halen oturulan konutlardan kaçı araziden dolayı hak sahibidir?
7- Arazilerine karşılık hak sahibi olamayanlar mağdur edilirken, bölge dışından insanları hak sahibi yapmanın gerekçesi nedir?
8- Dışkaya’daki konut projesinde köylüler ile hak sahibi kılınan Ahıska Türklerini karşı karşıya getiren ve bölgede huzursuzluğa neden olan uygulamalardan dolayı TOKİ, kendini ne kadar sorumlu hissetmektedir?
9- Dışkaya TOKİ inşaat alanında alt yapı çalışmalarına ne zaman başlanacak ve ne zaman tamamlanacaktır? Altyapı çalışmalarında yetki ve sorumluluk TOKİ’de mi yoksa belediyelerde midir? Belediyeler de ise Bursa Büyükşehir’de mi yoksa Gürsu’da mıdır?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.
Saygılarımla
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Doğa, tarih, kültür ve sanatın yan yana durduğu birçok güzelliği içerisinde barındıran ve topraklarından tarih fışkıran İznik, inanç turizmi açısından evrensel bir öneme sahiptir. İznik, Hristiyanlığın bugünkü şeklini aldığı 1. Ve 7. Konsüllere ev sahipliği yapmış, Kudüs ve Vatikan’dan sonra üçüncü kutsal kent ilan edilmiştir. İznik, Roma ve Bizans ile Selçuklu ve Osmanlı gibi dört büyük imparatorluğun eserleriyle dolu bir açık hava müzesi durumundadır. Bölge bu yönleriyle Türkiye Turizm Stratejisi (2023) eylem planında, kültür turizmi gelişim bölgesinde yer almaktadır. Türkiye ile İspanya’nın birlikte eş başkanlığını yaptığı medeniyetler ittifakı projesi bağlamında ön hazırlıklarına başlanmış olan İznik – Kurtuba (Bursa–Endülüs) medeniyetler ittifakı köprüsü projesi de İznik’in önemini daha da arttırmıştır.
Müze kent niteliğindeki bu değerin kaybolmaması ve ileride telafisi güç durumlarla karşı karşıya kalınmaması için İznik’in planlanmasının özel bir proje bazında ele alınması ülkemiz geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konuda Bursa Valiliğinin 06 tarih ve 400 sayılı talebi de Kültür ve Turizm Bakanlığına sunulmuştur. Bu bağlamda;
1- 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde İznik için özel bir planlama yapılması doğrultusunda bakanlığınızca bir çalışma başlatılmış mıdır? Bu doğrultuda bir ödenek ayrılmış mıdır?
2- İnanç, doğa ve kültür turizmi açısından dünyaca önemli bir merkez olan İznik’teki değerlerin korunması ve dünyaya tanıtılması açısından ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?
3- İznik gölü çevresinde faaliyet gösteren ve gölde yaşayan canlılar ile doğaya zarar veren tesis ve işletmelerin yarattığı kirliliğin önlenmesi konusunda ilgili bakanlıklarla birlikte bir işbirliğine gidilmesi düşünülmekte midir?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel EROĞLU tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
1- Bursa’da 5 Aralık Pazartesi başlayan ve Uludağ eteklerinde 70 hektar alanda etkili olan orman yangınına ilk gün neden havadan müdahale edilmemiştir?
2- Bölgenin dağlık ve engebeli olması nedeniyle yangın söndürme uçaklarıyla müdahale edilmesi konusunda Türk Hava Kurumu’na ne zaman başvuruda bulunulmuştur?
3- Yapılan açıklamalarda “Yağacak yağmura” umut bağlandığı şeklindeki ifadeler, yangına hazırlıksız yakalanmanın ve yangınla mücadelede yetersizliğin itirafı değil midir?
4- Yalnızca kendi sınırlarının değil bölgenin de oksijen dengesine etki eden orman alanlarında çıkacak yangınlara karşı daha etkin ve hızlı müdahale konusunda, Bursa ve benzeri merkezlerde amfibik yangın söndürme uçakları bulundurulması konusunda bir çalışmanız var mıdır?
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Aşağıda yazılı sorularımın Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sayın Mehmet Mehdi EKER tarafından yazılı olarak yanıtlanması konusunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Sena KALELİ
Bursa Milletvekili
Geçen yıl çıkartılan Türk Gıda Koteksi Yönetmeliğine göre gıda ve tarım ürünlerinin ambalajlanması ve etiketlenmesi işlemi, günümüz koşulları ve sağlıklı muhafaza gereği yeniden tanımlanmıştır. Yeni düzenlemeye geçiş konusunda ise 6 ay ile 1 yıl arasında bir zaman öngörülmüştür. Bu bağlamda;
1. Yeni yönetmelik ile belirlenen geçiş süresinin uzatılması ve eldeki stokların eritilmesine yönelik yeni bir zaman dilimi belirlenmesine yönelik bir çalışmanız var mıdır?
2. Ancak daha önceki düzenlemelere göre üretilen ve stoklanan ambalaj ve muhafaza malzemelerinin bu süre zarfında tüketilememesi ve doğuracağı maliyet göz önüne alınarak, bu malzemelerin kullanılma süreleri ve geri dönüşümle kazanılmaları için sektör temsilcileriyle bir araya gelerek bir çözüm geliştirmeyi düşünüyor musunuz?
|