Bu kahrolası dünyada ender bulunan ve zamansız kaybedilen bir eşe, bir yoldaşa, bir dosta, sırtını dayayabileceğin, ölümüne güvenebileceğin bir insana duyulan özlem bu.
Yaşam boyu bana destek olan, gerek siyasi mücadelemde, gerekse inandığım davalarda verdiğim kavgalarımda hep arkamda ama öne çıkmadan dimdik duran Mehmet Buğday’ı gerçekten çok özlüyorum.
Uzun yıllar beraber yapılan bu onurlu, sevgi, saygı dolu yol arkadaşlığında; yaşanılan ve yaşatılan güzellikler asla unutulamıyor. Yeri de hiçbir şekilde doldurulamıyor.
Çünkü acımasızlık, hoyratlık, sahtekârlık, vefasızlık, bencillik, sevgisizlik ve saygısızlığın egemen olduğu bir ortamda onun gibi beyefendi, gerçek demokrat, insanoğlu insan, pozitifliğin ve hümanizmanın, sevgi ve saygının gerçek temsilcisi bir insan unutulabilir mi?
Daha doğrusu özlenmez mi?
Bu gün 5 Şubat… Benim canlarım, biricik yavrularım; Eylül ve Deniz’in ‘Beyaz Kalpli’ dedeleri Mehmet Buğday’ın yaş günü…
Ancak o güzel, o saygın insan ne yazık ki yanımızda yok.
Eğer aramızda olsaydı bu gün 70. Yaş gününü kutlayacaktık.
Maalesef 5. Yıldır bu günü mezarı başında kutluyordum. Ne yazık ki bu sene bu olanağa da sahip değilim.
Tüm yaşamım boyunca yanlışlara, hatalara, haksızlıklara, yolsuzluklara, adaletsizliklere ve eşitliksizliğe karşı mücadele ettim.
Her zaman dik durdum, eğilip bükülmedim.
Çünkü bu mücadelemde beni yalnız bırakmayan, tüm kalabalıklar karşımda olsa bile; onun benim yanımda ve arkamda olduğunu bilerek yoluma devam ettim.
Artık o sevgili yanımda yok bende artık çok yoruldum!
Sevgili eşim, dostum, can yoldaşım, dava arkadaşım, eğer gittiğin yerden geri dönmen, mümkün değilse; artık çağrın bana olsun.
Çünkü ben seni çok özledim.
|