BAŞLANGIÇTA ideolojik temeli bulunan bir ayrılık. 1960’ların sonu, 70’lerin başında CHP’de Ortanın Solu ideolojisine karşı çıkan ağır toplar var, örneğin Turhan Feyzioğlu, örneğin Kemal Satır. Onlar CHP’den kopuyor ve ayrı partiler kuruyor, sonra da yok olup gidiyor.
70’lerin ikinci yarısından sonra CHP’de ciddi etkinlik gösteren Mülkiye Cuntası ideoloji dozu düşük, kişisel hırsları yüksek bir ekip. Mülkiye Cuntası ve ona karşı ekiplerle birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyet Hizip Partisi’ne dönüşüyor. Her kurultay savaş alanı. Her olağan kurultayı, altı ay geçmiyor, olağanüstü bir kurultay izliyor. Hizip aşkını 12 Eylül darbesi bile durduramıyor.
Hizip, ülkedeki iktidarı boş ver, sen asıl partiyi ele geçir, anlamında. Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na, 1960’lardan 2010’lara yaklaşık elli yıl, CHP, Haçlı Seferleri gibi hizip savaşlarını yaşıyor. İç kavgalar nedeniyle, tam Fetret Devri, CHP sadece bir kez tek başına iktidar olabiliyor. Buna rağmen, CHP’nin hizipçileri hiç akıllanmıyor.
İKİNCİ ADAM YOK
Son kurultayın ve yeni seçilen Parti Meclisinin fotoğrafını çekersek:
- CHP’de elli yıllık hizipçilik tarihe karışıyor. Ufak tefek hizip artıkları kalsa da, onlar artık bir şey ifade etmiyor.
CHP’nin yeni yönetiminde geleneksel yapı da temsil ediliyor, sola açılımı temsil eden değişim de. Yeni yönetimin arkasında, bu iki ana akıma sahip çıkan örgütler var. Hepsinin başında Kılıçdaroğlu var. Değişim parti bütünlüğünü koruyarak, dengeli biçimde gerçekleşiyor.
- İkinci adam efsanesi sona eriyor. Hizipçiliği yok eden başka bir gerçek.
- Kılıçdaroğlu gücünü örgütten alıyor, yine çok uzun yıllardır askıya alınan parti içi demokrasiyi işletiyor.
Parti içi sürtüşme sona erdiğine göre, bundan böyle hedef iktidarı ele geçirmek.
DEĞİŞEN ÜSLUP
Yeni yönetimi ile birlikte, CHP’de muhalefet tarzının, üslubunun, biçiminin değişeceğini beklemek mümkün.
İktidarın her kararı karşısında “istemezük” nutukları atarak, soluğu Anayasa Mahkemesinde almak yerine, Kürt Sorunundaki gibi, yeni tezlerle iktidara dayatma yolunu seçmek. Topluma seçenekler sunmak.
İktidar olabilmek için bütün bunların yankısını yakalamak gerek. Halka yansımasını sağlamak. Bunu yeni yönetimle el ele verecek olan örgütler yerine getirecek.
LİDERLİK SINAVI
Bunları başarmak, CHP gibi köklerinden bir türlü arınamayan bir partide, çok güç. Kemal Kılıçdaroğlu bu güç işin üstesinden geliyor.
Ecevit’i CHP Genel Başkanlığı’na taşıyan 1972 Kurultayı’ndan bu yana CHP’de ilk kez değişim rüzgarları esiyor. Kırk yıldan bu yana, az şey değil. Ama, Kılıçdaroğlu’nun asıl sınavı şimdi başlıyor.
O partide tartışmasız lider. Parti içi liderliğini ülke liderliğine taşımak görevi ile karşı karşıya. Artık mazereti yok.
Muhafazakârlar dahil, hepimizin çok ihtiyacı olduğu iktidar değişikliğini sağlamakla görevli.
Evler yapıldı, tuuuh, zemin çürük çıktı
ESKİ Afet İşleri Genel Müdür Yardımcısı Ali Zafer Topşir günlerdir birbirinden çarpıcı açıklamalar yapıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar dahil, pek çok yetkiliyi kamu oyu önünde açık tartışmaya çağırıyor. Aktardığı bilgiler müthiş. İşte, onlardan bir demet.
Baraj yapılacak, çok güzel. Baraj nedeniyle, Yusufeli ilçesi taşınacak. İlçeyi başka yeri taşımak, yeni yerde yeni yerleşme alanı kurmak, yeni binalar dikmek demek. Öyle de, yapılıyor.
Ne var ki, yeni yerde zemin bozuk çıkıyor. Haydaaa, başka yere. Milyonlarca lira çöpe gidiyor. Neden?
Çünkü, yeni yer için zemin raporu, gerekli jeolojik ve jeofizik rapor sonradan geliyor.
Zemin raporu arazinin yerleşime uygun olup olmadığını, orada bir tehlike bulunup bulunmadığını belirliyor. Önce zemin raporu şart ki, yerleşime uygunsa, yola devam edilsin, yoksa tek kuruş harcamadan, vazgeçilsin. Doğru yönetim budur. Ama, öyle yapılmıyor. İstim arkadan geliyor.
Sadece Yusufeli mi? Erzurum ve Adapazarı’nda benzer maceradan sonra, son bozukluk Van’da yaşanıyor. Van depremi ardından Van’ı yeni bir yere taşımak için yeni bir arazide 5 bin 600 konut yapılıyor. Konutların bir ay sonra hak sahiplerine teslimi söz konusu.
O da ne? Ciddi sorun var, yeni konutlar fay hattı üzerinde, yeni yer tehlikeli. Hikaye aynı ve akıl almaz, zemin raporu sonradan düzenleniyor.
Bu mu Türkiye’yi yönetmek? Boşa giden milyonlarca liranın hesabını kim verecek?
|