Artık sözlerimize “binlerce tutuklu...” diye başlıyoruz. Binlerce politik tutuklu var içerde. Metropoldeki ilk büyük “KCK” davası İstanbul’da 2 Temmuz’da başlıyor. Şimdi Edirne, Kandıra, Tekirdağ ve Bakırköy’deki tutuklular geçici olarak Silivri’ye nakledilecekler. 10 günlük duruşma süresince orada, 16 kişilik koğuşlarda kalacaklar.
2 Temmuz Türkiye tarihinde özel bir öneme sahip. Sivas Katliamı’nın yıldönümünde, henüz o katliamla yüzleşememiş, o katliamın suçlularını tam olarak yargılayamamış Türkiye’nin emniyetinin hukuk dışı delil toplama yöntemleriyle gözaltına aldığı, Özel Yetkili Mahkemeleri’nin de o hukuk dışı delilleri kendi ideolojik yaklaşımıyla yorumlayarak tutukladığı arkadaşlarımız, duruşmaya çıkacaklar.
Pek çok “KCK” duruşmasına izleyici olarak katıldım. Nerdeyse katıldığım bütün duruşmalarda “ne işimiz var burada” duygusuna kapıldım. Saçma sapan, hukuk dışı, sinir bozucu, sıkıcı bir tiyatro izliyor gibi hissettim hep. Duruşmaların tek iyi yanı aylarca, yıllarca göremediğin arkadaşlarla selamlaşmak oluyor. Onun dışındaki her şey gerçekten çok sinir bozucu.
Sanık sandalyesinde olan siyasetçiler, kendi ana dillerinde savunma yapmalarına izin verilmediği için, adil yargılamanın en temel ilkesi olan savunma haklarını kullanamıyorlar. Avukatlar, bütün uluslar arası sözleşmelerinin ve hatta eksik demokrasili Türkiye’nin yasalarının bile ihlal edildiğini, hukuk dışı delil toplamaları, delillerin geçersizliğini ve yetersizliğini, tutuklama şartlarının sanık aleyhine kullanılmasını, şunu, bunu, en tumturaklı biçimde kanıtlamalarına rağmen değişen bir şey olmuyor. Her defasında hakimin sözü aynı oluyor: “Tutukluluk hallerinin devamınaÖ”
Hakimler avukatların tek bir talebini bile kabul etmiyor. Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da BDP MYK üyelerinin de yargılandığı bir davayı izledim. Arkadaşlarımızdan birisinin tutuklanmasının en önemli gerekçesi bir telefon görüşmesi. Telefonda Kürtçe konuşmuş, çeviren de yanlış tercüme etmiş. Avukat “yeniden tercüme edilsin” diyor. “Reddedildi” diye yanıtlıyorlar.
BDP Parti Meclisi üyelerinin, il eşbaşkanlarının, ilçe başkanlarının, il ve ilçe yöneticilerinin, komisyon üyelerinin yargılandığı İstanbul “KCK” davasında da büyük bir ihtimalle aynı şeyler olacak.
Ama İstanbul davasının önemi büyük. Dediğim gibi İzmir’deki davayı saymazsak ilk büyük metropol davası. Ve bu davada, iddianameyi bile görmeden tanıyan ve hatta tanımayan herkese “artık bu kadar da olmaz” dedirten iki isim yargılanıyor. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu hakkında çok yıllı cezalar talep ediyor mahkeme. İddianameyi okuyanlar, şu anda tutuklu bulunan diğer arkadaşlarımızın da neden tutuklu olduklarını anlayamıyorlar. O kadar mesnetsiz ve saçma bir iddianame. Yargılananların büyük bir çoğunluğu partinin yasal eylemlerine katıldığı, yasal çalışmalarını yürüttüğü ve bunu açık açık, gizlemeden, basına açık yaptığı için, “gizli terör örgütü” üyeliğinden ve yöneticiliğinden yargılanıyor.
Başından beri, “KCK” nedeniyle cezaevinde yatan arkadaşlarımızın rehin olduklarını söylüyorduk. Onlar Kürt sorununun, Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin kazanımıyla çözülmesine ayak direyenlerin, Kürt sorununun çözümünden “PKKínin silah bırakmasını” anlayanların rehin aldıkları siyasetçiler. Onun için bu davada da hukuk, adalet filan göremeyeceğiz. Ama orada olarak, Türkiye kamuoyunun ve dünyanın dikkatini İstanbul “KCK” davasına çekeceğiz.
Yurtdışından heyetler, gazeteciler, akademisyenler, aydınlar ve halk 2 Temmuzída Silivri’de olacak. Tutuklular ve bizler siyah giysilerimizle Sivas Katliamı’nda yitirdiklerimizi anıp, aynı zamanda bu davanın aslında bir siyasi partiyi ve bir halkı yargılama davası olduğunu anlatacağız.
BDP İstanbul İl Örgütü şimdiden hazırlıklarını tamamladı. Çadırlar, seyyar tuvaletler, aileler için evler, her şey hazır. Ve duruşmanın başladığı ilk gün kitlesel olarak orada bulunup arkadaşlarımızın yanında olduğumuzu bütün dünyayla paylaşacağız.
Belki duruşmaya da girebilir, aylardır göremediğimiz arkadaşlarımızla selamlaşma fırsatı da bulabiliriz. Şimdiden hepsine sevgiler ve selamlar..
|