Suriye’nin, hava sahasını ihlal eden bir Türk savaş uçağını düşürmesinden sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Meclis’te grubu bulunan siyasi parti genel başkanları ile görüşmeler yapması, bundan sonra meydana gelebilecek daha vahim olaylar karşısında milli bir kararlılık oluşturmak, aynı zamanda “sorumluluğu paylaşmak” olarak değerlendirilebilir.
Bazı konular vardır ki tek başına iktidar olsanız da tek başına hareket edemezsiniz. Tıpkı “Yeni Anayasa” yapmak gibi.. Peki ama Tayyip Erdoğan, Suriye’nin bir Türk uçağını düşürmesine kadar varan Arap Baharı hadisesinin düğmesine, 30 Nisan-1 Mayıs 2005 günlerinde, Topkapı’daki Eresin Otel’de “Uluslararası İslam Dünyası Sivil Toplum Örgütleri Toplantısı” düzenleyerek basarken, Libya’nın bombalanması sırasında Türkiye’yi harekat merkezi olarak kullandırırken veya son bir yıl içinde Suriye’yi düşmanlaştırma politikasını takip ederken, Meclis’te grubu bulunan siyasi parti genel başkanları ile görüşmüş mü idi? Veya Tayyip Erdoğan, Büyük Orta Doğu Projesi Eş Başkanlığı görevini, ABD Başkanı George W. Bush’tan alırken Meclis’te grubu bulunan siyasi parti genel başkanlarına sormuş muydu?
***
Suriye’nin Türkiye üzerinden karıştırılmasının, Rusya ve Çin’i harekete geçireceğini, olayın Atlantik ve Avrasya eksenleri arasında büyük bir mücadeleye dönüşeceğini, dolayısıyla iktidarda kalabilmek adına, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi “kendisini kullandıran ülke” statüsüne düşürmemesi gerektiğini, belki yüz defa bu sütundan hatırlatmadık mı?
Şimdi olan olmuş.. Elbette bütün Türklere, Türkiye’nin onurunu ve çıkarlarını korumak düşer. Yalnız, gerçeklerin altını da çizmeliyiz ki hatalar zinciri bir yerde kırılsın..
Tayyip Erdoğan, mayınlı arazileri temizletmek bahanesiyle, 510 kilometrelik Türkiye-Suriye sınırına bir İsrail firmasını yerleştirmek için yasa çıkarmamış mıydı? CHP’nin başvurusu üzerine o zamanki Anayasa Mahkemesi, yasayı iptal etmemiş miydi? Genelkurmay ise ihalenin NATO NAMSA’ya verilmesi görüşünün hükümete bildirildiğini açıklamamış
mıydı?
Suriye ile başlatılan kriz büyüyünce biz, “Erdoğan, Suriye işine bulaşarak mayının üzerine basmış oldu. Ayağını çekse, mayın patlayacak, yani iktidardan gidecek, çekmese, kim gelip kendisini oradan kurtaracak” diye uyarıda bulunmamış mıydık?
İşte Türk uçağının düşürülmesi ile o mayınlardan birisi patlamıştır. Olayların nasıl gelişeceği artık size bağlı değildir. Çünkü Suriye sorununu sadece bir taraf kontrol etmiyor. Sorun çok taraflıdır ve Rusya, Çin ve İran da karşı tarafta devrededir. Sorun, Avrasya’daki enerji kaynaklarını kimin kontrol edeceği sorunudur.
Türkiye, sadece kendi milli çıkarlarını değil, bölge ülkeleri, yani Türk-İslam coğrafyasında yaşayan, Türklerin, Arapların, Farsların ve diğer kavimlerin çıkarlarını esas alan bir dış politika üzerinde çalışsaydı, ABD çıkarları adına kendisini kullandırmasaydı, bugün içeride de milli birliğini sağlamlaştırmış olurdu..
***
Ve 5 Kasım 2007’de Beyaz Saray’da, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının düğmesine basılmasına evet denilmeseydi, hemen öncesinde özel yetkili savcılarla toplantı yapmak için Amerikalı savcı Susanne Hayden Türkiye’ye gönderilmeseydi, Türk Silahlı Kuvvetleri, bugün milli stratejiler geliştirip uygulamak imkânına sahip olurdu.
Bunun yerine ne yapıldı? Yahudi asıllı CIA danışmanı Henry Barkey’in söylediği gibi “Türk ordusu kafese kapatıldı!” Yine 12 Haziran genel seçimlerinden tam on gün önce, ABD Ankara Büyükelçiliği Siyasi Müsteşarı Berna Keen’in, merkeze çektiği “acil” ve “çok gizli” kriptoda belirttiği gibi “Türk Silahlı Kuvvetleri muvazzaf personeli ile ilgili plan uygulamaları ve profesyonel ordu çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Genelkurmay eski başkanlarının yargılanmaları hususunda hukuki alt yapı hazırlıkları tamamlanmak üzeredir. Yargılamalar hızlanacaktır. Profesyonel ordu çalışmaları tamamlanmak üzeredir.”
Siz kendi ordunuzu Amerikan taleplerine göre tasfiye ederken, aynı müsteşar, ülkenizi bölmek için de “Bağımsız Kürt milletvekilleri çok sert muhalefet yaparak bölgesel özerklik konusunda etkili bir konumda tartışmalı; yerel özerklik, mahalli idareler planlarına işlerlik kazandırılmalıdır” diyordu..
Suriye’nin bir Türk uçağını düşürebilme cüretinde bulunabilmesi, TSK’nın milli ordu niteliğinden çıkarılıp, Amerikan projelerinin keşif ve acil müdahale gücü haline getirilmesi girişimleri yüzündendir..
|