Fiilen tek partili bir demokrasiye doğru hızla evriliyoruz. İktidar, lider ve kadro değişimlerinin tek parti içinde yaşanması ihtimali her geçen gün daha yakınlaşıyor.
Sorun aslında iktidar değil, muhalefet meselesi...
Nitekim BDP'nin salt Kürt meselesini, MHP reaksiyonu, CHP'nin ulusalcısından liberaline \'karma solu\' temsil edeceği bir muhalefet dokusu da adım adım kemikleşiyor.
Kürt meselesi nihai bir çözüme kavuşmadıkça, MHP ve BDP saflarında değişiklikler ancak görece olacak gibi görünüyor.
Geriye muhalefet açısından tartışılması gereken \'sol\' kalıyor.
Ve o sol, en azından parlamenter düzeyde ve çoğunluk algısında CHP'nin tekelinde bulunuyor.
O zaman karşımıza yıllardır sorulan iki soru çıkıyor.
CHP çağdaş bir dile, çoğulcu demokratik bir algıya, kemalizm dışı bir alana doğru yol alıp dönüşebilir mi?
Sol fikri ve grupları parlamentoya taşıyacak yeni bir anlayış, temsil tekelini CHP'nin elinden alabilir mi?
İlk sorunun yanıtı önemli ölçüde belli...
Bu tür dönüşüm hamleleri sıkça yapılmış ve her seferinde başarısız olmuştur.
Bugünden yarına başarılı olması için ortada yeni hiçbir girdi ve neden yoktur. Zira CHP tarzı bir tür yaşam biçimine endekslenmiş, beyaz ve resmi sol, iki olumsuz bagaja sahiptir.
1. Bu anlayış, demokrasinin, bir prosedürler bütünü olmaktan önce, bir \'tavır\'a bir \'siyasi varoluş\'a işaret ettiği, toplum-siyaset bağlarının bu çerçevede oluştuğu gerçeğinden hâlâ çok uzaktır.
2. Bu anlayış hayali bir toplum algısına sahiptir. Gerçek toplum ve toplumsal değerle kavga içindedir. Varolanı reddetmek üzerine kurulu bu siyasi duruş, onu bir tür siyasetsizliğe mahkum eder. \'Simgesellik üzerine kurulu sınıfsal yakınlıkların varlığı\'nı bu nedenle görmez. \'Simgelerin, simgesel algıların kültür ve ekonomiyi ya da eziklik ve faydayı üst üste oturtan belirleyiciliği\'ni bu nedenle anlamaz.
Bu anlayışın dönüşüm geçirmesi kendini imha etmesi anlamına gelir ve en azından bugünün koşullarında mümkün değildir.
Dolayısıyla asıl önemli soru ikinci sorudur.
Yeni bir sol doğabilir mi, daha doğrusu \'demokratik bir sol\', Türkiye'nin iç dinamikleriyle barışık, bunların farkında olan bir sol mümkün müdür ve kitlesel bir güce ulaşabilir mi?
Kitlesel güce ulaşma kısmından başlayacak olursak, bugüne kadar bu ihtimalin yanından bile geçilmedi.
CHP, ona bağlı olarak endişe ve yaşam biçimi meselesi bir yanda, Kürt sorunu, ona bağlı olarak Kürt siyasi hareketinin demokratik solu emmesi ve kuşatması öte yanda, bu açıdan iki büyük engel oluşturdu.
Buna karşılık gerçek topluma değmeye gayret eden, onunla barışık bir dil üreten, simgesel ve kültürel ayrım ve unsurların farkında olan, mağduriyeti ekonomik olanın tekelinden kurtarıp kimliklere doğru iten sol bir düşünce uzunca zamandır var ve son yıllarda örgütlenmeye çalışıyor.
EDP ile DSİP örneğin...
Her iki siyasi parti de 12 Eylül referandumunda \'evet\' kararı alarak farklı siyasi arayışlarını dile getirmişlerdi.
Pazar günü bu siyasi partilerden EDP'nin, Yeşiller Partisi'yle birleşmesini ilan eden toplantıyı takip ettim. Kültürel, dinsel, cinsel, etnik mağdur kimlikleri, insani olanı tahrip metalaşma karşıtlığını, çevreye saygıyı merkez alan siyasi duyarlılığı bir araya getiren açıklamalarını izledim.
Fikri olarak kuvvetli, olgun ve iddialı bir çıkış yaptı, yeni parti...
Şöyle diyorlar:
\'Dünyayı değiştirmek için birlikte mücadele edeceğimiz; ilkelerini ve hayallerini paylaştığımız, politik önerilerini önemsediğimiz; herkesin eşit, herkesin farklı olduğu, çoğulcu bir siyasi partiye ihtiyaç duyulduğunu tespit ettik. Bütün dünyada adaletsizliğin derinleştiği, şiddetin yükseldiği, demokrasinin tahrip edildiği bir zamanda; iklim değişir, doğa tahrip edilir, ekolojik yıkım insan uygarlığını ve hatta üzerinde yaşadığımız gezegenin varlığını tehdit ederken, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü, barıştan ve doğadan yana, ekolojist bir seçenek yaratmak için çalışmalara başladık.,.\'
Umarız derde deva olurlar, en azından yeni açılan bir yola ilk taşları dizerler...
Türkiye'nin muhalefete, sola, sese ihtiyacı var...
|