“Bilgisini kendisine saklayan LİDER olur,
bilgisini başkası ile paylaşan BİLGE olur”
Gündemin değişmezleri, yaşamını kabusa döndüren mutsuzlukların olunca tekrar düşünmelisin.
İdeolojilerin, saplantıların kör kuyularında değilsen kendini yenileyebilirsin.
Değişmekten korkmadan, bozulmadan, dik bir omurga ile ruhunu ve aklını satmadan, hiçbir “düşünce tarikatının” zincirlerine vurulmadan tek başına kalmanın korkulu ıssızlıklarına razı isen, sabırla ve kararlılıkla doğru bildiğin, inandığın yolda ezilip büzülmeye hazır olacaksın…
İnsanlığın varolması ile başlayan bir kavganın, bir ömürlük oyuncusu olduğunu unutma.
Bu kavga karşıtlar arasında hep olacaktır…
Akil adamlar ile aklı yetmeyip başkalarınca doldurulanlar arasında, düşünüp kendi geliştirenler ile aktaranlar arasında, gücü kimliğinde tutarlı yürekli adamlarla, makamlara, liderlere, ideolojilere, kulüplere, devlete, partiye, “düşüncenin her türlü tarikatlarına” güvenen korkak adamlarla süren bir kavga bu…
Bu insanları iyi tanıyacaksın…
Kendi insanları, kültürü, toprakları, coğrafyası ve insanlığın temel kavramları kavgalı adamlardır bunlar…
Sevmekten korkmanın acılarını çekerler. Sevgisizliklerinin kamuflajını yaparlar. Ya acımasızca hak ve adalet adına bilir bilmez, olur olmaz eleştirirler, saldırırlar ya da ağızlarından sevgi, adalet,hak,hukuk sözcükleri hiç düşmez…
Ya omurgasızdırlar sülük gibi her türlü iktidar organlarına yapışıp kan emerler, ya da omurgalı olmak adına spastik düşünceleri ile her şeye karşıdırlar…
İnsanı, saygıyı, nezaketi, adaleti, iyi niyeti ve emeği gözardı eden bu yeteneksiz ve çapsız insanlar aynıdır aslında. Bakmayın başka kamplarda, ideolojilerde, partilerde olduklarına…
Kendi kapları boş olduğu için hangi çevrede yetiştiyse, ilk gelen kaplarını neyle doldurduysa “o” olur bunlar…
Üretimden, emekten kopuk ideolojilerinin askeri (maşası) olarak insan kullanmanın ya da yaslandıkları, çöreklendikleri kurum, kuruluş ve topluluklarda artı değer yaratmadan statükonun devamını isterler…
Bu insanlar...
Bu insanlar 45 yıldır ülkenin aynı gündemde, aynı kavgalarda sıkışıp kalmasının nedenidir… Hepsi “tutuculuğa” karşıdır, hepsi “ilerici”… Ne gariptir ki sağcı veya solcu ortak paydaları “tutuculuktur”…
Ya beyazdırlar ya siyah…Gökkuşağını görmezden gelirler.
Ya “onların sevdiklerini seveceksin ya da bu diyardan gideceksin” ortamı yaratırlar…
Hoşgörüsüzdürler… Yalnızca “kendileri ile dolu insanlardır”…
Onlar gibi düşünmezsen, dünyayı dar etmenin her türlü yolunu denerler…
İktidarda değillerse aşkla, şevkle “demokrasi” ve “adalet” isterler.
Temel anayasaları “İnsan Hakları Beyannamesi”dir. Ama iktidarda hep “bir kısım insanın” sözcüsü olurlar… Tüm insanları kucaklayan projeleri yoktur.
İktidarda iseler “en doğru, en güzel, en…en…” onlardır, karşılarındaki herkes ya gericidir ya da kızıl komünist, emperyalist ve aklına ne gelirse…
Sevgili Kızım, 40 yaşını geçtiğim şu yıllarda sana öğüdüm;
Senin ve ülken için kurulan tuzaklara düşme…
Kendi aklın ve duyguların ile hareket et.
Dedikodulara itibar etme… Araştır, soruştur, ispatlamadan anlatma, aktarma…
İnsanların, çevrenin, kentinin, ülkenin, dünyanın iyi yanlarını gör…
Olumsuzluklara kilitlenme.. Olumlu düşün…
Sorunları dinle, anla ama emek harcamadan, çabalamadan devamlı eleştirip, yıkıcılardan olma…Sorunların çözümü için fikir üret, emek harca yoksa sende o sorunların bir parçası olursun…
Son 100 yıldır sömürgecilerin yoğun saldırısı altındaki bu coğrafyanın fakir, ezilmiş ve haksızlığa uğramış insanlarını tanı, anla…Çalışan, emek harcayan, üreten kim olursa olsun sosyal statülerine bakmadan destekle…
Sorunların çözümüne onları ortak et…
Çok bilmiş ve halkından, sokaklardan, köylerden habersiz aydınlar gibi onlara tepeden bakma, kurtarıcı rolü oynama…
Ne önlerine geç, ne arkalarında kal. Onlarla yanyana omuz omuza yürü…
Üniversitelerin , devlet katlarının, makamların sırça köşklerinde fantastik, yaşamla bağdaşmayan, halka deyip dokunmayan düşünceleri, projeleri, çalışmalara itibar etme…
Bedeli ne olursa olsun eğilip bükülme…Tehdit, şantajlara boyun eğme…
Tekrar, tekrar sıfırdan başlaman gerekiyorsa başla…
Söz verdiysen tut…
Zarar göreceğini bile bile sözünün, haksızlığa uğrayanın yanında ol…
Haksızlığa uğrayanların az, çok, zengin, fakir, güçlü ve güçsüz olması ile ilgilenme…
Ne zengin diye baş tacı et, ne fakir diye gözardı et…Ne cahil diye küçümse, ne de alim diye baş tacı et…Önce dinle, anla ve doğruyu bul…
Unutma “gerçek” ne zengin, ne fakir, ne akıllı, ne cahildir…”Gerçek gerçektir…”
Haksızlığa, iftiraya uğradığında sabırlı ol… Zaman iyi bir ayraçtır…
Omurgan dik fırtınalarda güneşli baharları düşle… Haklılığını ispat için ömrün yetmeyebilir.
Zaman ve ortam seni yalnız bırakırsa yılgınlığa düşüp, yaltaklanma…
Kaybetme korkusu ile kendinden taviz vererek makamlarda, koltuklarda, mekanlarda yapışıp kalma…
Yanlışlarından, pişmanlıklarından, yanılgılarından utanma…
İnsan olan ve üretme kaygısı ile çalışanlar her zaman hata yapabilirler. Özür dilemekten, fikirlerini değiştirmekten korkma…
Çevrende her zaman seni kıskanan, çekemeyen ve yıpratmak isteyenler olacaktır. Onlara kulak asma… Onlar başkalarının yaşamları ile beslenen , “kendinden başka herkes ile uğraşan” parazitlerdir.
Parazitlerin senin frekansına girip “yaşam senfonini” bozmalarına izin verme…
Dostlarının, arkadaşlarının kıymetini bil…
Emek harcanmamış ilişkilere güvenme…
Hoşgörüsüz, saygısız, nezaketsiz, düşüncesiz ve bencil insanlardan uzak dur…
Artı değer yaratmadan sadece konuşan “tutucu”,“dedikoducu” ve “sözünü tutmayan” insanlarla asla yola çıkma…Yola çıktığın insanlarda bu belirtileri görürsen, bu insanlarla yollarını ayırmaktan çekinme…
Ömürboyu acı çekmektense , bir gün ölmek evladır.
Zalimler ile işbirliği yapma… Zalimler ile birlikte olanlar zalimler kadar suçludur.
Hoşgörüsüz ve önyargılı acımasız insanlara karşı anlayışlı olma, ama sabırlı ol…
Onların seviyesine inerek mücadele etme…Onların kendi yaşadıkları çukurlara seni çekme çabalarına karşı gerekirse sahip olduğun tüm ayrıcalık ve makamlardan, ünvanlardan vazgeç… “Kaçıyor” desinler…
Ahlaksızca seviyesiz kavgaların içinde olmaktansa, sessiz ve erdemli ayrılışları tercih et.
Hoşgörülü ol…Unutma herkesten öğrenebileceğin bir şey vardır. Her fikre, inanca saygılı ol…
Sözde saygılı olma, davranışların ve duruşun ile saygını göster…Seni saygı ile ve önyargısız eleştirenleri dinle…Değişmekten korkma…
Karşı olduğun fikirleri eleştirmekten ve düşüncelerinin arkasında durmaktan asla çekinme…Ama karşı olduğun fikirleri, insanları eleştirirken saygı ve nezaketi elden bırakma…
İnsanlarla ve kişilikleri ile uğraşma… Onları yaşamın içinde bir renk olarak, zenginlik olarak görmelisin…
Konuları ve olayları kişiselleştirme…
Asla ve asla dedikodu yapma…Düşüncelerini yüzüne söylemediğin bir kişi ile ilgili hiçbir şeyi başkası ile paylaşma…Yüzüne söyleyebildiysen, her yerde söyleyebilirsin…
Bilgini, enerjini, elindekileri, varlığını başkaları ile paylaşmaktan sakınma…
Paylaştıkça güzelleşeceksin ve paylaştıkça çoğalacaksın…
Unutma… “Bilgisini kendine saklayan LİDER olur , bilgisini başkası ile paylaşan BİLGE olur”
|