TÜRKİYE’ye dönmesi uzak olasılık. Dört yıl önce bir gurup gazeteci ve bilim adamı Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen’i ziyaret ediyor.
Türkiye’ye döner mi, dönmez mi, soruları karşısında Gülen:
“Benim gelmem acaba huzursuzluk yaratır mı? Bir provokasyona yol açar mı? Mesela Azerbaycan’a gitsem, oradan kara yoluyla Erzurum’a geçerim, oradan da İstanbul’a. Ama, olur mu?”
Geçen akşam Başbakan Erdoğan cemaatin lideri Gülen’e, cemaat içindeki titriyle “Hocaefendiye” Amerika’dan dönmesi için çağrıda bulunuyor. “Bu hasret dinsin”, gibi sıcak mesajlarla.
Çağrı cemaatte büyük yankı uyandırıyor, gece yarılarına kadar tartışılıyor, sadece gelir mi, gelmez mi, değil, aynı zamanda Erdoğan’ın neden böyle bir çağrıda bulunduğu da çok konuşuluyor.
DAVASI YOK
Fethullah Gülen 1999’dan bu yana Amerika’da yaşıyor. O sırada hakkında “terör örgütü kurmaktan” dava açılıyor. Sekiz yıl süren dava sonucunda aklanıyor. Yasal açıdan, dönmesinde bir sakınca yok. Buna rağmen, neden dönmüyor?
Cemaatin önde gelenleriyle dün uzun uzun konuşuyorum, onlara göre:
“Dünyayı Amerika yönetiyor. Cemaat de, Amerika’da etkili. Hocaefendinin Amerika’da kalması cemaat açısından daha hayırlı, diye düşünüyor”.
Burada dikkatimi çeken, “cemaat için daha hayırlı” sözü, Türkiye için değil. Nedeni var.
KÜRESEL HAREKET
Yine cemaatin önde gelenlerinden:
“Cemaat hareketi yöresel bir hareket olarak başladı, Erzurum, İzmir ve İstanbul’da. Sonra ulusal harekete dönüştü, yurt çapında etkili hale geldi. Şimdi artık küresel bir harekettir”.
Hangi anlamda küresel? Aynı kaynaklar:
“Bir misyon hareketidir. Referansı İslam olan, ama kimseye İslam’ı dayatmayan, ekonomik güce sahip, uluslararası ilişkilerde rol oynayan, barışa hizmet eden bir misyondur”.
Küreselliğe örnek olarak, okulları gösteriyorlar. Gülen okulları halen dünyada 135 ülkede yaygın. Sadece Amerika’da 200 okul var. Irak’ta 24 okul ve bir üniversite var. Hareket her alanda iyi eğitilmiş kadrolar yetiştirerek kendini yeniliyor.
Gülen’e Türkiye’den sürekli gidip gelenler var. Onlardan biri:
“Hocaefendi Amerika’dan sonra Güney Afrika’ya, oradan da Çin sınırında bir ülkeye yerleşmeyi düşünüyor, bir daha Türkiye’ye geleceğini sanmıyorum”.
OOOO, BİNGO
Neden gelmez? Yanıt çok çarpıcı, çok iddialı:
“Cemaat özgür ve demokratik bir ülke ister”.
Tersinden okuyalım, demek ki, cemaate göre, Türkiye özgür ve demokratik bir ülke değil. Bir anda, cemaatle bizler aynı yerde buluşuyoruz, iyi mi? Haydi bakalım, kolay gelsin.
İşte, cemaat ile AKP arasındaki çatışma burada yatıyor. Cemaat Erdoğan’ın otoriter yönetiminden rahatsız.
Ya Erdoğan neden rahatsız? Cemaatin devlet içinde her alanda kadrolaşmasından. Bunu kendine karşı görüyor ve güvenmiyor.
Özgür ve demokratik ülke meselesinde cemaat biraz daha ileri gidiyor:
“Özgürlükleri ve demokrasiyi CHP vaat etsin, bizi inandırsın, biz CHP’yi de destekleriz”. Ooooo! Bingo.
ÇAĞRIDA ZAMANLAMA
Erdoğan Gülen’e dönmesi için çağrıda bulunurken iki yere mesaj veriyor.
AKP içinde cemaatle çatışanlara: “Ben cemaatle çatışmıyorum, siz de bundan vazgeçin”.
Cemaate: “Size ihtiyacım var”.
Nerede? Cumhurbaşkanlığı seçiminde. CHP’yi bile desteklemeyi düşünen cemaat kime daha yakın? Abdullah Gül’e. Erdoğan, Gülen’i çağırarak bu yakınlığı geri plana atmayı tasarlıyor. Ve şunu iyi biliyor:
Cemaat Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasına sıcak bakmıyor, en azından ilk tercihi Erdoğan değil. Dön çağrısının altındaki en büyük neden bu buzu kırmak. Cumhurbaşkanını halk seçecek, cemaatin gücü ortada ve o güç Erdoğan’dan yana değil.
Bu çağrı buzları kırabilir mi? Belli ölçüde kırabilir. Fethullah Gülen döner mi? Sanmıyorum.
Cemaat parti kursa kök söktürür
AKP karşısında iki ayrı muhalefet var. Biri muhalefet partileri CHP, MHP, BDP ve Meclis dışındakiler. Öteki cemaat.
Cemaatin AKP’ye karşı muhalefeti, AKP içinde diğer partilerin muhalefetinden daha etkili. Diğer partiler, zaten “diğer” ve zaten “muhalefet”. Ama, cemaat AKP kadroları içinde ve devlette geniş yer bulan bir hareket. AKP ile içli, dışlı.
Bir süredir cemaatin etkin kişileriyle uzun görüşmeler yapıyorum. Dikkatimi çeken nokta, Erdoğan cemaati hayli yormuş. Yorgunluğun temelinde, onun otoriter kimliği rol oynuyor.
Yine temel bir nokta, cemaat AKP’nin dış politikasından kaygılı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun cemaat içindeki prestiji eskiye göre daha zayıf. Bakanlar arasında en çok eleştirilenlerden biri Davutoğlu.
Teorik bir görüş, cemaat siyasal parti kursa, AKP’ye kök söktürür
|