Bugün 12 Eylül darbesinin 32. yıldönümü. Üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen darbe uygulamaları olduğu gibi sürüyor. Kürt gazeteciler, siyasetçiler, toplu olarak mahkeme salonlarına dolduruluyor, Kürt basın kurumlarının yayınları darbelere maruz kalıyor.
HUKUKSUZLUĞA HEMEN SON VERİN
Siyasi soykırım operasyonları kapsamında rehin alınan arkadaşlarımızın duruşması dün de devam etti. 12 Eylül’ün yıldönümünde yapılan duruşmadaki manzara, darbe dönemini aratmadı. Toplu yargılamalar, Kürtçe inkarı ve hukuksuzlukların diz boyu olduğu duruşmada, avukatlar bu hukuksuzluğa son verilmesini istedi.
İNKARCI YAKLAŞIM DEVAM EDİYOR
Devletin apoletli basın istediğini, bu yüzdenden Kürt basınına yöneldiğini söyleyen avukatlar davanın temelinde imhacı ve inkarcı yaklaşım olduğuna dikkat çekti. Mahkeme heyeti de bunu teyit etti ve duruşmanın seyircisiz yapılmasına, karar verdi. Ancak avukatlar bugün karara itiraz edecek ve seyircilerin almasını sağlayacak.
Avrupa’dan yoğun ilgi
Avrupa basını da gazeteci arkadaşlarımızın davasını gündemine taşıdı. The Guardian gazetesi, dünya haberleri bölümünün manşetine taşıdığı haberde, Türkiye tarihinin en büyük medya davası yorumunu yaptı. Alman Frankfurter Rundschau gazetesi de, Erdoğan’ın yanında yer almayan gazetecilerin cezaevine konulduğuna dikkat çekti.
Hukuksuzluğa son, tutuklu gazetecilere özgürlük
Tutuklu gazeteci arkadaşlarımızın ikinci duruşmasında konuşan avukat Hüseyin Boğatekin, bir bulgunun değerlendirme konusu yapılması için hukuka, akla, maddi gerçeğe uygun olması gerektiğini söyleyerek, ‘Ortadaki hukuksuzluğa son verilmeli ve gazeteciler derhal özgür bırakılmalıdır’ dedi
Avukat Ercan Kanar, ‘İddianamenin kökeninde Kürt sorunu, imhacı ve inkarcı yaklaşım vardır’ dedikten sora mahkeme de bunu teyit edercesine duruşmayı seyircisiz yapmaya karar verdi. İlk tepki BDP’li Kürkçü’den geldi. Kürkçü, ‘Gizli yargılamadır. Herkes bugün orada, Çağlayan’da olmalıdır’ dedi
Gazeteci arkadaşlarımızın yargılandığı davanın ikinci duruşması dün İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, avukatların talepleriyle devam etti. Avukat Hüseyin Boğatekin, dosyanın baştan sona kadar “hukuka aykırı delillerle” donatıldığını belirterek, iddiaların, gizli tanık, aleyhte beyan, telefon tapeleri ve soyut deliller üzerine kurulduğunu söyledi. Tutanakların da hukuka aykırı düzenlendiğini belirten Boğatekin, aralamalarda elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu ifade etti. Bir bulgunun değerlendirme konusu yapılması için hukuka, akla, maddi gerçeğe uygun olması gerektiğine dikkat çeken Boğatekin, “Bu nedenle delil olarak değerlendirilmemesi gerekiyor. CMK’ye göre delil hukuka aykırı olunca reddedilmesi gerekiyor. Dosyada kesin ve inandırıcı tek bir delil bulunmuyor. Gizli tanık, silahların eşitliği ve adil yargılanma ilkesinin açık ihlalidir. Tanığa soru sorma alanı tanınmaması AİHM ihlalidir” dedi.
Gizli tanıkların doğrudan dinlenilmemesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirten Boğatekin, bu nedenle gizli tanık beyanlarının delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini söyledi.
‘Gizli sanık DİHA Ankara’
Ev aramalarında usule uyulmadığını ifade eden Boğatekin, polislerin suç işlediğini söyledi. Boğatekin, “DİHA Ankara diye bir arama kararı olmaz. DİHA Ankara isimli bir örgüt üyesi işlemi yapılmış. Gizli sanık DİHA Ankara’da yapılan aramada, sanıklar yerlerinde değil. Fatma Koçak, Ömer Çelik ve Zuhal Tekiner’in evindeki aramalar da polisin cep telefonuyla çekilmiş. Aramaya katılanlar imza atmamış. Kolluk kendi kendine tutanak tutmuş. Gazetecilik faaliyeti dışında bir şey yok zaten. El bombası yok, silah yok. Tutanakların tamamında ‘PKK KCK örgütü üyesi içinde faaliyette bulundu’ deniyor, arama yapılıyor. Bunun açıklamasının yapılması gerekiyor. Arama kararının gerekçesi en anlaşılır şekilde beyan edilmeli. Usule aykırı delillerdir bunlar” diye konuştu.
Usule aykırı
Boğatekin, telefon dinlemelerinin de hukuka aykırı olduğunu, telefon görüşmelerinin, şifreleme yöntemiyle yapılmadığını, muhabirin haber müdürüyle, birbirleriyle sohbetleri, ajans çalışanlarıyla görüşmelerinin yer aldığını, bu görüşmelerin kayda alınmasının usule aykırı olduğunu söyledi. Bu delillerin elde ediliş biçimlerinin yasaklandığını ifade eden Boğatekin, delillerin hukuka aykırı şekilde elde edildiği için CMK kararlarına göre ikame edilemeyeceğine dikkat çekti.
Avukat Boğatekin, 45 yıllık gazeteci Hacı Boğatekin’in duruşmaya gönderdiği yazıyı okurken, “Burada tarih yazılıyor. Apê Musa’nın çocukları yargılanıyor” dedi.
İddianame kara bir sayfadır
Kürt gazetecilerin yargılandığı davanın iddianamesinin hukuka göre değil, siyasal, şoven ve konjonktürel bir zihniyetle hazırlandığını belirten avukat Ercan Kanar, davanın hukuk tarihi, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü en önemlisi de halkın gerçekleri öğrenme, bilgiye ulaşması açısından kara bir sayfa olduğunu söyledi. Kanar, “Devlet apoletli basını istemektedir. İddianamenin kökeninde Kürt sorunu, imhacı ve inkarcı yaklaşım vardır” dedi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin de, “Bu haberleri kimse bilmez, yazmaz ama buradaki gazeteciler suçlanmak pahasına, her şeyi göze alarak yazarlar” diye konuştu.
Duruşma seyircisiz sürecek
Daha sonra avukat Baran Doğan’a, mahkeme başkanının söz vermemesi üzerine izleyiciler, alkışlarla mahkeme başkanını protesto etti. Protesto sırasında mahkeme heyeti, salonu terk etti. Tutukluların ve seyircilerin mahkeme heyetini protesto ederek, yuhaladıkları ve alkışladıkları gerekçesi ile duruşmanın bugün seyircisiz yapılmasına, mahkeme heyetini protesto edenler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilerek, duruşmaya bugün saat 10.00’da devam edileceği belirtildi.
Herkes Çağlayan’a
Davayla ilgili konuşan BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Kürt gazetecilerin davasında hakimin aldığı kararlara sert tepki gösterdi. Hakimin bugünkü duruşmayı izleyicisiz yapma yönündeki kararına da Kürkçü, “Bu, duruşmanın aleniyetinin ayaklar altına alınmasıdır, gizli yargılamadır. Bir diktatörlük sözkonusu. Bunu kabul etmiyoruz. Avukatların da, hakimi HSYK’ye şikayet etmesi gerekiyor. Avukatların da böyle bir istemde olduğunu düşünüyorum. Yarın orada olmalı. İstanbul’da olan vekillerimiz, parlamento üyeleri, insan hakları savunucuları ve ailelerle birlikte herkes, bugünkü duruşmanın seyircisiz yapılmasına izin vermemeli; Çağlayan’da bulunmalı.”
Baskılara boyun eğmedik, eğmeyeceğiz
Colemêrg’de (Hakkari) tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için açıklama yapıldı. Açıklamaya Dicle Haber Ajansı (DİHA), Fırat Dağıtım, Azadiya Welat çalışanları, Colemêrg Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu’nun aralarında bulunduğu çok sayıda kişi ve kurum temsilcisi katıldı. DİHA Colemêrg muhabiri Hamza Gündüz, özgür basın tarihinin baskı ve zorluklar tarihi olduğunu hatırlatarak, “Sokak ortasında katledilen onlarca gazeteci, havaya uçurulan basın büroları bunun somut örnekleridir. Ancak, doğru haber yapmanın ve gerçekleri halka ulaştırmanın da toplumun vicdanı olmayla eşdeğer olduğu bilincindeyiz. Bunun için, doğru haber yapmak, halka gerçekleri yansıtmak, sessizlerin sesi olmak nasıl ki her gazetecinin en temel görevi ve sorumluluğu ise, bizim de en temel görev ve sorumluluğumuzdur” şeklinde konuştu. Özgür Basın çalışanlarının serbest bırakılmasını isteyen Gündüz, baskılara boyun eğmeyeceklerini ifade etti.
Uluslararası tepkiler sürüyor
Davaya İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi ve Almanya’nın yüksek tirajlı gazetelerinden Frankfurter Rundschau da yer verdi. Frankfurter Rundschau, gazetecilerin yargılanmasının basın özgürlüğüne vurulmuş büyük bir darbe olduğuna dikkat çekti. “Basın düşmanlığında dünya rekoru Türkiye’nin” başlığını kullanan gazete, 100’den fazla tutuklu gazeteciyle Türkiye’nin Çin ve İran’ı geçtiği ve dünyada rekor kırdığına yazdı. Türkiye’de gazetecilerin artık ikiye ayrıldığını savunan Frankfurter Rundschau bunları şöyle sıraladı: “Birinci grup cezaevinde, diğer grup da Başbakanın yanıdaki gazetecilerdir.”
Guardian: Açılım söndü
Guardian gazetesi ise davayı, “Türkiye tarihinin en büyük medya davası başladı” sözleriyle duyurdu. Yargılananların Kürt gazeteciler olduğunu vurgulayan gazete insan hakları gruplarının bu davayı, “hükümetin medyayı sindirme ve Kürt-yanlısı eylemcileri cezalandırma girişimi” olarak nitelediğini yazıyor. Guardian ayrıca Başbakan Erdoğan ile partisinin başlattığı Kürt açılımının sönüp yok olduğunu, onun yerine binlerce şiddet karşıtı Kürt siyasetçinin ve sempatizanlarının tutuklandığını belirtiyor.
Sanatçılar da hakim karşısındaydı
Adana’da “KCK” operasyonları adı altına yürütülen operasyonlar kapsamında 16 Ekim 2011 tarihinde gözaltına alınan Şair Veysi Yiğit, Koma Pel solistleri İlyas Arzu ve Cumali Sömer, Koma Şitlên Azadi solisti Barış Tezkorkmaz ve Nezir Algel’in yargılandığı davanın üçüncü duruşması görüldü. Duruşmada tahliye talepleri reddedilirken, dava 13 Kasım’a ertelendi.
Bağlar ‘KCK’ bugün devam edecek
BDP’li yöneticilerin de aralarında bulunduğu 47’si tutuklu 95 Kürt siyasetçisinin yargılandığı “KCK Bağlar” davasına bugün devam edilecek. Dün görülen duruşmada, tüm itirazlara rağmen iddianamenin okunmasına devam edildi. “KCK yapılanmasına” ait olduğu belirtilen şemanın okunmasının ardından dün de iddia edilen suçlamalar ile ilgili ortam dinlemeleri TRT spikeri tarafından okundu. “KCK Kent Meclisi” toplantıları olduğu iddia edilen kimi toplantılar ile toplantı dışı yapılan konuşmalara ait ortam dinlemelerinin okunduğu duruşmada, 12 Haziran milletvekili seçimlerinin de dinlemeye takıldığı görüldü.
Gazeteci Akyol tahliye edilmedi
Aralarında DİHA muhabiri Ahmet Akyol’un da bulunduğu 4’ü tutuklu 22 üniversite öğrencisinin yargılandığı dava dün görüldü. Adana’da 6 Mayıs’ta gözaltına alınan ve aralarında gazeteci Ahmet Akyol’un da bulunduğu 22 Çukurova Üniversitesi öğrencisinden 15’i “Örgüt üyesi olmak” ve “Örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla tutuklanmıştı. Önceki duruşmalarda tutuklu yargılanan 11 kişi tahliye edilirken, davanın 6’ıncı duruşmasında mahkeme heyeti, tutuklu Mehmet Ali Bozdal’ın tutuklu kaldığı süreyi göz önüne alarak tahliyesine, Akyol ve diğer iki öğrencinin ise tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.
22 ay sonra 2 tahliye
Ankara’da 27 Kasım 2010 tarihinde Mithat Paşa caddesinde bulunan Gençlik Kültür Merkezi’ne (GKM) “27 Kasım kutlaması yapılıyor” iddiası ile polis tarafından yapılan baskın sonucu 4’ü tutuklu 41 öğrencinin yargılandığı davanın 11. duruşması, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada söz alan avukatlar, “3. Yargı Paketi”ni hatırlatarak tutuklu sanıkların tahliyesini istedi. Mahkeme tutuklulardan Emre Karataş ile Mehmet Akyer’in tahliyesine, Mehmet Salih Erşari ve Okan Basat’ın ise tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı 8 Kasım tarihine erteledi.
|