“Bugün, emperyalizmle çelişmeyen bir İslam algısı egemen ise, bu tamamen ‘abdestli kapitalizmin’ eseridir. Çünkü; pratik düzlemde yaşama dikte ettiği din algısı, okumanın, sorgulamanın ve düşünmenin yasak olarak kabul edildiği bağnaz bir putperestlikten ibarettin.
Dinin gerçeklerinin üzerini örtmek suretiyle oluşturulan bu bağnaz tahakküm, yine Hazreti Resul tarafından yıkılmış, ancak Kerbela Harbi ve sonrasında ‘abdestli kapitalistler’ eliyle tekrar hegemonya haline dönüşmüştür.
Kuran’ın öncelikli emri olan ‘infak / mal paylaşımı’ emrinin üzerini örtmek suretiyle oluşturulan bu tahakküme bina edilen din, şekillerin ve ataperest ezberlerin dinidir. Bu dinin mensupları şu ayetten bihaberdirler: ‘Sana neyi infak edeceklerini / dağıtacaklarını sorarlar; de ki: Kazandıklarımızın ihtiyaçtan artanının tamamını... (Bakara Suresi, 219. ayet)
Bugün din, cami içindeki vakitli ibadetler, kurban adına kesilen hayvanlar, çevresinde onca sefalet varken hac için harcanan yüz binler, zekatı verilip alınmış cipler, emperyalist müttefikler, açlık boy gösterirken dikilmiş camiler, huriler, gılmanlar, anlamı bilinmeden uygulanan ritüeller, kutsal bezler, türbeler, hoca efendiler, risaleler, cüppeliler ve sarıklılar, katılım bankaları, faizsiz kazanç iddiaları, hilafet fetişistleri ise; bunun yegane nedeni ‘afyon dinini” toplumlara entegre ederek, onları sömürme arzu ve hevesinden’ ileri gelmektedir. İslam’da ritüel mekanı olmadığı gibi, yukarıda saydığımız hiçbir unsur “Kuran’ın dininde” yoktur.
Abdestli kapitalizm, Ortaçağ Kilisesi’nin modern (!) çağda şekil değiştirip, İslam içine yerleştirilmiş bir dinamitidir. Çünkü beslendiği kaynaklar genellikle Kurani ve Muhammedi değildir.
***
Yukarıdaki sözleri Eren Erdem’in gözden geçirilmiş dördüncü baskısı yapılan ‘ABD’ESTLİ KAPİTALİZM isimli kitabın önsözünden aldım...
Belli ki Eren Erdem; İslam dini konusunda oldukça iyi bir eğitim almış...
Çünkü İslam’ı öne sürerek para, kariyer, ilişki ve başka çıkarlar peşinde koşanların ‘dinden nasıl çıktıklarını’ ayetlerle anlatıyor.
Bazı çevrelerin görmezden geldikleri ayetlere bol bol yer vererek, onların “işledikleri günahları” sergiliyor.
***
İçeriği gereği bu kitap hakkında çok fazla ahkâm kesemem...
Ama şu kadarını söyleyebilirim ki; yazarın, dinin mevcut algılanış ve uygulanış şekline ciddi itirazları var!
Bu yüzden, “Hangi İslam” diye sormaktan çekinmiyor ve kendisine göre “abdestli kapitalistlerin oynadıkları İslamcılık oyununun iç yüzünü” anlatıyor.
***
Hemen baştan söyleyeyim; kitabın dili günümüz Türkçesinin yanında oldukça ağır...
Anlamak için aynı cümleyi bazen iki-üç kez okumak zorunda kalıyorsunuz...
Üstelik “geliştirilmiş dördüncü baskı olmasına” rağmen, sayısı oldukça fazla olan yazım yanlışları da rahatsız ediyor...
Ama yine de okuyup bitirdiğinizde, “İşte ben de bugünkü din bezirgânlarına tam bu yüzden itiraz ediyorum” diyorsunuz...
Ve elbette “çok şey” öğreniyorsunuz...
***
Parasını “faizsiz kazanç hesaplarına” yatıran, kul ya da kamu malını çalıp adına “ihale oyunu” diyen sözde Müslüman arkadaşlara ise kesinlikle bu kitaptan uzak durmalarını tavsiye ediyorum...
Çünkü eğer bir kez okurlarsa; bugüne kadar işledikleri günahların hesabını nasıl vereceklerini bilemeyecekleri için uykusuz kalırlar ve sağlıkları bozulur.
***
‘ABD’ESTLİ KAPİTALİZM ****
SİZ ALLAH’A DİNİNİZİ Mİ ÖĞRETİYORSUNUZ?
Türü: Araştırma
Yazarı: Eren Erdem
Yayınevi: Destek Yayınevi
Baskı tarihi: Gözden geçirilmiş 4. Baskı, Mayıs 2012
Sayfa sayısı: 256
Fiyatı: 14 lira
İnternet (İdefix) fiyatı: 11.90 lira.
Kişisel not: Yazarla ve yayınevi yöneticileriyle tanışmadım.
*****
Paşa torunuyla çoban...
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, kuşkusuz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en renkli simalarından biri...
Meclis’teki on yılına damgasını vuran yirmi olayı kaleme almış...
Duyduğumuz ama perde arkasını bilmediğimiz o kadar çok şey anlatıyor ki; kitap, su gibi akıp bitiyor.
Beni en çok etkileyen hikâye ise; kendi hikâyesi... Özetle şöyle:
İsmet İnönü, 1973 yılında ailesiyle birlikte Yalova’ya gider. Elmalık köylüleri, Paşa’nın geldiğini duyunca, bir sepet kiraz toplayıp kaldığı termal otele gönderir. İnönü bu jeste teşekkür etmek için, küçük kız torununu da yanına alarak Elmalık köyüne gider. Köy kahvesinde köylülerle sohbet ederken; sekiz ineği otlamaya götüren bir çocuğa takılır İnönü’nün torunun gözleri...
İşte; o torun Gülsün Bilgehan Toker, küçük çoban ise Muharrem İnce’dir...
İnce bu anekdotu anlattıktan sonra şöyle diyor:
“Şu demokrasi ne büyük erdem ki, şu Cumhuriyet ne yüce bir rejim ki bir Cumhurbaşkanı’nın torunuyla bir çoban aynı meclis çatısı altında, hatta aynı sırada, aynı sıfatla oturuyor.”
***
Muharrem İnce, iddialı bir siyasetçi...
Belli mi olur; belki “başbakan” ya da “cumhurbaşkanı” olan ikinci “çoban” olmayı da başarır...
Bu kitabı keyifle okuyacaksınız...
Elbette; her zaman olduğu gibi, “çok sayıdaki yazım yanlışını” görmezden gelmeyi becerebilirseniz!
***
‘BUYURUN SAYIN İNCE’ ***
Türü: Anlatı
Yazarı: Muharrem İnce
Yayınevi: SOBİL Yayıncılık
Baskı tarihi: Mayıs 2012
Sayfa sayısı: 213
Fiyatı: 15 lira
İnternet (İdefix) fiyatı: 12.75 lira.
Kişisel not: Size ilginç gelecek ama Muharrem İnce’yle bugüne kadar sadece bir kez telefonda konuştum
|