Kürt sorununun çözümüne katkı yapmak amacıyla, Meclis’te Toplumsal Mutabakat Komisyonu, Meclis dışında da Akil Adamlar Grubu kurulmasını öneren CHP, önerilerini yarın Başbakan Erdoğan’la konuşacak.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Başbakana, daha önce TBMM Başkanı Çiçek’e sunduğu 10 maddeden oluşan önerilerini götüreceği biliniyor.
CHP’nin on maddede topladığı önerilerin özeti şöyle: Önerideki her iki komisyon da sekizer üyeden oluşacak. Meclis içinde kurulacak Toplumsal Mutabakat Komisyonu, Meclis’te grubu olan partilerden verilecek ikişer milletvekilinden oluşurken, Meclis’te Kürt sorunuyla ilgili her tür öneri bu komisyonda toparlanıp değerlendirilecek. Akil İnsanlar Grubu da yine partiler tarafından verilecek sekiz üyeden oluşacak. Ama bu grup, Meclis dışındaki kişilerden oluşacak ve konuya ilişkin olarak Meclis dışından (kişiler, siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütleri, çeşitli kitle örgütleri, …) gelecek önerileri toparlayıp Toplumsal Mutabakat Komisyonu’na iletecek!
Bu konuda son bir haftadan beri yapılan açıklamalara bakılırsa; AKP ve BDP, CHP’nin bu girişimini olumlu karşılarken, MHP tahmin edileceği gibi CHP’nin önerisine karşı çıkmaktadır. Kuşkusuz ki, CHP’nin önerisi nihayet bir öneridir ve elbette komisyonların kuruluşu, işleyişi çeşitli yönleriyle eleştirilebilir. Ancak ülkenin içinden geçtiği koşullar dikkate alındığında CHP’nin bu önerisi önemlidir.
Önerinin önemi;
1-) Uzunca bir zamandan beri hükümet tarafından, Meclis ve toplumun dışında, kamuoyuna tamamen kapalı, “terörle mücadeleyle ilgili devlet kurumları”, ABD ve Kuzey Irak yönetimi gibi sorunun doğrudan muhatabı olmayan güç odaklarıyla tartışılan bir sorun haline getirilen Kürt sorununun çözümü tartışmalarının bu vesileyle Meclis zeminine çekilmesinden,
2-) Komisyonda BDP’nin yer almasıyla, bu vesileyle sorununun tarafı olarak BDP’ye masaya oturma imkanı da sağlanırken, en azından sorunun gerçek muhatabı olan bir odağın açıkça müzakereye katılmasından,
3-) CHP, Kürt sorununun çözümünde ilk kez olumlu anlamda bir inisiyatif alarak Hükümetin bu konuda, keyfince davranma zeminini daraltıcı bir siyasi ortamın oluşmasına katkı sağlayacağından gelmektedir.
Bugün elbette bu önerilerin yaratabileceği başka bazı olumlu imkanlar da sayılabilir. Ve eğer bu önerilerin hayata geçirilmesinde adımlar atılabilirse girilecek sürecin, pek çok bakımdan sorunun barışçıl çözümüne katkı yapacak girişimlere imkan tanıyacağına tanık olabiliriz.
Aslına bakılırsa Kürt sorununun Meclis zemininde tartışılması ve soruna kalıcı ve barışçıl bir çözüm bulunması için, 2007 yılında Öcalan’ın, 2008’de DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün, Meclis’te “Bir Akil İnsanlar Komisyonu” bir de “Hakikatleri Araştırma Komisyonu Kurularak” sorunun çözümü için çeşitli girişimlerin yapılmasına dair çağrıları olmuştu. CHP’nin bugün yaptığı öneriler bu açıdan da ayrıca bir önem taşıyor görünmektedir.
Ne var ki, burada önerinin olumlu karşılanmasından daha önemli olan, bu önerinin hayata geçirilmesinde adım atılmasıdır. Ve burada AKP ve hükümetinin, sorunun barışçıl çözümü için bu öneriden yararlanmak istemesi, sorunun Meclis zeminine çekilmesi ve halkın önünde açıkça tartışılması için samimi olarak adım atmayı istemesi belirleyici olacaktır.
Aslına bakılırsa bu öneri, hükümetin Kürt sorununun çözümünde sürüklendiği “açmazdan” çıkması için de sunulmuş bir fırsattır. Çünkü hükümetin girdiği yolda, sorunun çözümü için bir ilerleme olmayacağı açıkça ortay çıkmıştır.
MHP zaten baştan karşı çıkarak, komisyonların dışında kalacağını açıklamıştır. (Ama elbette ilerleyen aşamalarda da dışında kalmayabilir.) Ancak AKP’nin burada tutumu önem kazanacaktır ve eğer AKP; barışçıl bir çözüm için adım atma niyetini gösterirse BDP ve CHP’nin de açık desteği ile konunun çok boyutlu olarak toplum gündemine girmesi, çözümün imkanlarının açıkça tartışılması da olanak dahiline girmiş olacaktır. Bu da sorunun çözümü açısından, çok yönlü olarak önemlidir
Peki AKP, sorunun böyle şeffaf tartışıldığı, ABD’nin, Barzani’nin dışında kaldığı ama CHP’nin BDP’nin, diğer Kürt siyasi odaklarının, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin öne çıktığı demokratik bir “çözüm arayışı” ortamını ister mi?
Bunu da yakında göreceğiz.
|