BEN kadınım.
Bu topraklarda yaşayan bir kadınım.
Bu topraklarda yaşamak isteyen bir kadınım.
Bir kız çocuğu annesiyim.
Çocuğum da bu ülkede yaşıyor, bu ülkede yetişiyor.
Kalır mı, gider mi bilmiyorum.
Gelecek onun geleceği, kararı o verecektir.
Ama bu topraklar, sadece sizin değil, bizim de evimiz, yurdumuz.
* * *
Başbakanın, “Kürtaj cinayettir” açıklaması kanımı dondurdu.
Ben meseleye erkekler gibi bakamıyorum, “Gündemi değiştirmek için bu tür lafları etti” diyemiyorum.
Üzerinden atlayıp, o kadar kolay geçemiyorum.
Tamam bu ülke, günden güne muhafazakârlaşıyor.
Ama yine de böyle bir cümle duyunca, kanın donuyor.
* * *
Bu nasıl bir şeydir?
Nasıl bir demokrasidir?
Nasıl bir ileri demokrasidir!
Ben hamile kalıyorum ve ne yapacağıma ben karar veremiyorum, Başbakan veriyor...
Yok artık!
Kürtaj, benim meselem.
Kadınların meselesi.
Normal doğum da öyle, sezaryen de.
Bir erkek, Başbakan da olsa, kadını ilgilendiren konularda yorum yaparken iki kere, üç kere dikkat etmeli.
Daha hassas olmalı.
* * *
Bu ülkede, açın gazeteleri bakın, her gün kadınlara şiddet uygulanıyor, her gün kadınlara tecavüz ediliyor.
Kadınlar cinsel istismara uğruyor, aile içi şiddete maruz kalıyor.
Siz bir gün, Başbakan’ın şiddete uğrayan, tecavüze uğrayan kadınlar hakkında bu şiddette bir laf ettiğini duydunuz mu?
Kürtajı, Uludere’ye benzetiyor da...
Uludere hakkında, “Cinayettir” dediğini duydunuz mu?
Okudunuz mu?
Kulağınıza çalındı mı?
Evet, kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmamalı.
Ama kim tecavüzcüsünün çocuğunu doğurmak ister?
Babası tecavüz etmiş, amcası tecavüz etmiş, üvey abisi tecavüz etmiş, dayısının oğlu tecavüz etmiş...
Öğretmeni tecavüz etmiş...
Bütün bir şehir tecavüz etmiş...
Tık yok.
Ama kürtaj cinayet... Miş!
Yok artık.
Sezaryen cinayet... Miş!
Yok artık.
İstemeden hamile kalmışsa kadın, o çocuğu doğurmak istemeyebilir...
Hakkı...
Nereden cinayet oluyormuş.
Kadının, kendisine yapılan haksızlığa, isyan etme, itiraz etme, önlem alma hakkı yok, öyle mi?
Bundan daha saçma bir şey olabilir mi?
Vazifemiz onun için hayatı kolaylaştıracak, kanuni, düzenlemeleri yapmak; onu, istemediği şartlarda olan, istemediği çocuğu doğurmaya zorlamak değil...
Kim o kadının ne, neler yaşadığını bilebilir?
Kim onun yerine karar verebilir?
Kim onu yargılayabilir?
* * *
Kadınlar üzerinden siyaset yapmak yetmedi mi?
Bizi niye karıştırıyorsunuz politik oyunlarınıza?
Uzak durun kadınlardan, başörtülüsünden de, başörtüsüzünden de...
Başörtülü kadınlar da kürtaj yaptırıyor.
Tamam, doğum kontrol yöntemi öğretmek, propagandasını yapmak, yaygınlaştırmak doğru...
“Üç çocuk, beş çocuk yapın!” diye tutturmak yerine...
Bu bilinci yerleştirmek doğrusu...
Yiyecek ekmeği bile yoksa...
Ona sürekli şiddet uygulayan bir kocası varsa...
Allah aşkına, aile bile denemeyecek o ortama, bir çocuk daha getirmek, asıl “fenalık” değil midir?
Bunu gazlamak, bunu iyi bir şey gibi göstermek...
Akıl alacak gibi değil!
Kürtajı savunmuyorum.
Ama bazı şeylerin siyah-beyaz olmadığını, kalın çizgilerle ayrılamayacağını söylüyorum.
*
“Kürtaj cinayettir” yerine...
Söylenmesi gereken...
“Bundan böyle kadına şiddet uygulayanlar, hak ettikleri cezayı bulacaktır...”
“Tecavüzcüler, indirimden faydalanamayacaktır...”
“Aile içi şiddet uygulayanlar, affedilmeyecektir...”
“Kadınların kılına zarar verenler, afişe edilecektir...”
Kısacası, kadınların hayatını nasıl zorlaştırırız diye düşüneceğinize, onları nasıl koruruz diye çareler peşinde koşun!
*
Sezaryene gelince...
Evet, dünyadaki oranlara göre Türkiye’de çok fazla.
Gereğinden fazla.
Peki bunu azaltmanın yolu, “Nüfusun artmaması için kullanılan bir yöntemdir” mi demek?
Bir kere, bu mantık doğru değil.
Sezaryen sadece bir doğum yöntemi, nasıl oluyor da doğumu engelleyici bir şey olarak değerlendiriyor, kimse anlayamadı.
E o zaman da herkese, politikacılar bilmedikleri konularda konuşmasalar daha iyi olur deme hakkı doğdu.
Sezaryen mi, normal doğum mu tartışmasında hepimiz, bütün gazeteciler, normal doğumdan yana haberler yaptık, yazılar yazdık.
Hekimlerin görüşlerini yayınladık.
Ama netice de, bu da, o çocuğu dünyaya getiren annenin tasarrufudur.
Çok korkuyorsa, “Yok efendim, olmaz! Normal doğum yapmayacaksan, doğurma!” mı diyeceksiniz?
Yine onun kararıdır, onun bedenidir.
Erkekleri nah ilgilendirir!
* * *
Başa dönüyorum.
Gittikçe muhafazakârlaştığımızın farkındayım.
Ama bu kadar muhafazakârlık da fazla.
İnsanı korkutuyor.
Sonunda işler iyice çığırından çıkacak.
Karı-koca evde ne şekilde yemek yiyecek, nasıl sevişecek’e kadar gidecek.
Neredeyse, evlilik dışı ilişki hapisle cezalandırılacak.
Çok çocuk yapanlara teşvikler ve primler verilecek.
Böylelikle, bu işin de çivisi çıkmış olacak!
|