Türkiye Diyabet Vakfı, ülkemizde 10 milyondan fazla kişiyi etkileyen diyabetle mücadele amacıyla “Diyabeti Durduralım” projesi başlattı. Tanıtım toplantısı, Çankaya Köşkü’nde yapıldı.
(Sunuculuğu üstlenen şovmen Beyaz, Köşk’teki değişimden övgüyle söz ederek, “Gerçekten bir hanım eli değmiş” dedi. Daha önceki cumhurbaşkanları bekârdı demek ki... Neyse.)
Ahaliyi bilinçlendirme projesini himayesine alan Cumhurbaşkanımız, diyabetin ülkemizde “salgın” seviyesine ulaştığını belirterek, özellikle çocukların iyi eğitilmesi gerektiğini söyledi. Sonra da, “çocukların beslenmesinde hanımların söz hakkı daha çok” diyerek, först leydimizi kürsüye davet etti.
Först leydimiz “Abdullah Bey’in de söylediği gibi, bu konuyla yakından ilgileniyorum. Çünkü, bırakın artık işlenmiş gıdaları, meyveyi, sebzeyi çocuklarımıza yedirirken bile, acaba hormonlu mu, genetiğiyle oynanmış mı, diye endişe ediyoruz. Bizim neslimiz şanslıydı. Doğal ürünlerle büyüdük. Çocukluğunda o lezzetleri tadanların, şu an, ah nerede o mis kokulu sebzeler dediğini duyar gibi oluyorum. Maalesef artık tohumlarını bile yurdumuzda bulamıyoruz” dedi.
Altına imza atarım.
Ancak... Först leydimizin oğlu, bu ülkenin başkentinde ne satıyordu?
Malezya’dan ithal.
GDO’lu mısır.
Bardakta.
Henüz 16 yaşındayken 20 bin dolar ödeyip, Armada ve Cepa alışveriş merkezlerinde stant açmıştı. Bayilik veren ithalatçı, “18 yaşından küçük olduğu için bayilik alan şirketin ortağı görünmüyor, işleri çok iyi
gidiyor, üçüncü standı almak
için hazırlık yapıyorlar” demişti.
Gerçi, bu haber basına manşet olduktan sonra, först leydimizin oğlu, “o stantlar benim değil, amcama yardım ediyorum” demişti... Ki, amcası da,
först leydimizin kayınbiraderi.
Ve, aslına bakarsanız, o mis kokulu sebzeler dururken, GDO’lu ürünlerin memlekete girişine izin veren yasayı onaylayan da, först leydimizin eşi zaten.
Özetle...
Ahaliyi bilinçlendirelim.
Ki, diyabeti durduralım.
|