Bizde ülkenin ileri gelenleri caminin semtine bile uğramaz” (12 Temmuz 2004). Bu sözler, Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na aittir. Buna benzer çok şeyler söyledi Tayyip Erdoğan. Ancak bu sözler, derinliğine girildikçe boyutları ve açmak istediği toplumsal tartışma bakımından en tehlikelisidir. Çünkü ad vermeden birilerini hedef gösteriyor. Ad vermeden, “ülkenin ileri gelenlerini”, halkı ile yabancılaştırıyor ve onları, “Temiz yürekli inançlı insanlar katında mahkûm” ediyor.
Dedem Amasya Müftüsü ve aynı zamanda bir büyük caminin imamıydı. İmam Osman Çevikçe’nin arkasında onu taklit etmek en büyük çabamdı. Sanıyordum ki, “Fatiha”yı onun gibi okur, sesimi ona benzetebilirsem daha çok sevap elde edecektim. İlk tartışmayı dedemle “Vurun Kahpeye” filmini ağlayarak seyrettikten sonra eve geldiğimde yapmıştım.
Aliye öğretmenin (Sezer Sezin) saçlarından sürükleyerek “Vurun Kahpeye” diye bağıran Hoca Fettah'ı (Settar Körmükçü) seyrederken, kara cübbesi ile gözümün önünde sanki, Osman Dedem avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Bu satırları yazarken dedemin karşımda takındığı o günkü, korkulu ve savunmasız hâlini bu gün gibi anımsıyorum. Sanki Osman Hoca, Hoca Fettah’a hak veriyordu. Sanki sağduyusu, “Hoca kimliğince” esir alınmıştı. Büyüdükçe çok daha iyi anlayabilmiştim, rahmetli dedem Osman Çevikçe’yi. Çünkü o, sıradan bir insandı!
Demirel Başbakan olduğu günlerinde “laik”lik ile ilgili olan konuşmasının bir yerinde şöyle demişti, “Dünyada hemen çoğunu gördüğüm Müslüman ülkelerin hiçbirinde dinimiz, benim ülkemdeki kadar doğru ve gerçeği gibi yaşanmıyor.”
Doğrudur, ben de aynı gözlemi yapanlardanım. Babam hicazdan döndüğünde, 1970’lerde “Suudi-Arabistan, İslam’ın Kâbe’si derler, ama ben orada evimdeki, camilerimizdeki saygınlığı ve doyumu bulamadım” demişti. Ayrıca yine eski Cumhurbaşkanımız'ın sık sık verdiği bilgilere göre, Türkiye’deki cami sayısı, bütün diğer Müslüman ülkelerin toplamından daha çoktur.
Başbakan Erdoğan da ülkemizin bu gerçeğini çok iyi bilir! Onun “bu sözleri” ile yapmak istediği, “dini, siyasete alet etmektir!” Erdoğan’ın son zamanlarda ilk günlerine oranla daha sık bir şekilde ve yerli yersiz “halkın dini hassasiyetlerini” kullanarak, oyunu artırmak istediği açıkça görülüyor. Daha önceleri de halkın inançlarını ve değer yargılarını kullanarak benzer söz ve tavırlarla oy hesabı yapanlar oldu. Ancak, Başta Erbakan Hoca, hiçbirisi bu kadar ileri gitmediler.
Ne olacak şimdi, “ülkenin ileri geleni” dediği kimse, üstüne alınıp da Başbakana yanıt mı verecek! Verecek olan “ileri gelen”, “Ben camiye giderim” diyerek kendini mi aklayacak! Ya da “Beni mi işaret ettin” diye hedef dışına çıkma telaşı mı gösterecek!
* * *
Bu hafta için düşündüğüm konuyla ilgili geçmişteki yazılarımı karıştırırken, sekiz yıl önceki bu yazımda takıldım kaldım. Hemen aklıma Başbakan'la ana muhalefet lideri arasında bir süre önce geçen şu tartışma geldi: R. T. Erdoğan Kılıçdaroğlu için, “CHP Genel Başkanı, imam hatip liselerinden rahatsız, çünkü dindar insan yetişmesin istiyorlar” dedi. Başkan Kılıçdaroğlu da, “Neden rahatsız olayım. İmam hatip liselerini kuran CHP’dir” diyerek kendisini savundu!
Sekiz yıl önce, “ne olacak şimdi, ülkenin ileri geleni Başbakan'a yanıt mı verecek” diyerek, asla olmaz sandığım “soru-yanıt”, gerçek olmuş da bitmiş bile!
|