Pınarbaşı Karakolu’na HPG bir “fedai” saldırısı yaptı. Medyaya göre 1 Polis ile iki gerilla hayatını kaybetti.
Başbakan bağırıyor: “Uludere diyenler neden susuyor?”
Susan yok.
Uludere Katliamı’nın sorumlusu hükümettir diyoruz; Pınarbaşı Karakolu’nda çatışmanın da sorumlusu AKP’dir diye bağırıyoruz. Daha ne diyelim?
Uludere’de AKP hükümeti, emrindeki ordu vasıtasıyla sivil halktan 34 insanı katletti. Ardından da sözde “ettiği özre” ve bir de verdiği “tazminatın” içine, “özürse özür dilendi, paraysa para verildi, daha ne diyorsunuz” diyerek tükürdü. Böyle nobran bir tavırla sözü edilen özrü ve böyle tahkir edici bir tavırla verilen tazminatı kim kabul eder? Başbakan Kürt insanını öylesine aşağılamakta ki, 34 insanı bombaladıktan sonra “kesin sesinizi” demek için Kürdün önüne “bir özür ve üç buçuk paralık” tazminat fırlatmakta ve bununla 34 insanın öldürülmesindeki sorumluluğundan paçasını kurtaracağını sanmaktadır.
Manzara bu.
Kayseri çatışmasına gelince...
Medya ve BDP bu konuda ne diyecek? Bu AKP hükümetinin tırmandırdığı savaşın her gün yaşanan kanlı olaylarından biri değil mi?
Bu savaşı BDP mi devam ettiriyor? Yoksa hükümet mi?
Kim?
Ve soralım:
Bu savaşı alacağı tek bir kararla BDP mi durdurabilir, yoksa hükümet mi?
Savaşın durması için “Öcalan’ın duruma müdahale etmesine imkan tanımayan” kim? Tecridi sürdüren ve Öcalan’ın savaşı durdurma imkanlarını elinden alan BDP mi? Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaştıkça savaşın da ağırlaşacağını bile bile bu cinayeti kim işliyor?
Şu anda “savaşı sona erdirmenin koşullarını konuşmak üzere Oslo müzakere sürecini yeniden başlatmak” kime bağlı? BDP’nin “müzakere” talep ettiği, AKP’nin “müzakereyi” reddettiği açık değil mi?
Savaş neden devam ediyor? BDP Kürt sorununda çözüm talep ettiği için mi? Yoksa AKP Kürt sorununda çözüme var gücüyle karşı çıktığı için mi? Savaşı gittikçe tırmandıran kanlı operasyonların emrini kim veriyor? Kitlesel tutuklamaları kim yapıyor? BDP mi, hükümet mi?
Çok açık bir şekilde, her ölümlü çatışmadan, ölenler ister polis ve asker olsun, ister gerilla, bıkmadan usanmadan şu soruyu sormak ve yanıtlamak şart:
Bu savaşın sürmesinden kim sorumlu? Hükümet mi yoksa BDP mi? Savaşın sürmesinden AKP hükümeti sorumludur ve o nedenle dökülen kanların vebali Erdoğan ve arkadaşlarının sırtındadır.
Savaşta can verenlerin ailelerinin “içi yanmaktadır.” Onlar kayıplarına ağlamaktadırlar.
“Siyaset” denilen ucubenin görevi “içimiz yandı” diye ağlamak, bağırmak, çağırmak, inlemek, hıçkırmak değildir. Kan dökülmesini ve dökülen kanlar yüzünden halkın “içinin yanmasını” önlemektir.
Bu hem AKP için, hem de BDP için şarttır.
Hükümet kana doymuyor. Hergün ikişer, beşer, altışar gerilla cenazesi kaldırılıyor. Geçenlerde DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’la bir panele katıldım. Bir haftada on gerilla cenazesine katıldığını söyledi.
Başbakan savaştaki bu “başarılarından” çok memnun. Askerini ve polisini tebrik ediyor. Sonra dönüyor BDP’ye, “Pınarbaşı karakolundaki ölümleri” kınamasını istiyor. Savaşı ve savaşın sürmesinden dolayı Başbakanı, onun partisini, hükümetini kınamak dışında ne BDP’nin, ne demokratik güçlerin ne de Kürt halkının bu savaştan dolayı hiç kimseye verilecek en küçük bir hesabı yoktur.
Çünkü onlar barış istiyor, hükümet tarafı ise “sonuna kadar savaşı” sürdürme yanlısı... Polis, ordu ve HPG bu savaşı sürdüren güçlerdir. Kayıpları onlar veriyor.
Savaş konusunda iki parti karşı karşıyadır; AKP ve PKK... AKP PKK’yle diyaloğu reddediyor; PKK AKP’yle diyalog ve müzakere istiyor.
AKP PKK’yi “yok etmek”, PKK ise AKP de içinde Türklerin bütün siyasi güçleriyle birlikte “yaşamak”tan söz ediyor. Durum bu. O nedenle bu savaşta AKP hükümeti “asıl” filan da değil. Tek, biricik sorumludur.
Sen milyonluk orduya, az sonra o ordu kadar büyüyecek olan polis gücüne hükmedeceksin, savaşı “sonuna kadar götürmekten” söz edeceksin, her beş gerillaya karşı on uçak, yirmi helikopter, elli tank, beş bin asker ve polisle “imha operasyonları” sürdüreceksin; sonra uğradığın kayıplardan dolayı, elinde çakı olmayan, yasal çalışan on bine yakın BDP’liyi, öyle “mağaralardan”, “sığınaklardan”, “bunkerlerden”, “mevzilerden” filan değil, kapılarını kırdığın evlerinde uykudayken bastırıp tutuklayacaksın ve sonra bir de onları uğradığın kayıplardan dolayı “konuşturmaya” kalkacaksın...
El insaf!.. Savaşın biricik sorumlusu hükümettir.
Hükümetin bu savaşta uğradığı kayıplardan dolayı onu bunu suçlamaya hiçbir hakkı yoktur.
Şu anda Öcalan üzerindeki tecrit kalksa, PKK önderinin müzakere için koşulları iyileştirilse ve Oslo süreci yeniden başlatılsa, o anda ellerin tetikten çekileceği, TSK ve HPG’nin aynı anda birbirlerinin kanını “boş yere dökmemek” için “mütareke” durumuna resmen ya da dolaylı olarak geçeceği, polis, asker ve gerilla ölümlerinin o anda duracağı açıktır. O halde suçlu tecridi, savaşı ve tutuklamayı sürdüren hükümettir. Biz ölen her insandan sonra ısrarla “kahrolsun savaş ve savaşı sonuna kadar sürdürme siyaseti” demekten vazgeçmeyeceğiz
|