Basın İlan Kurumu Samsun Bölge Müdürü Mustafa Bayraktar, ildeki yerel gazete sahipleriyle çarşamba günü bir toplantı yapmış ve aynen şunları söylemiş:
“Gazetelerinizin üçüncü sayfalarındaki cinayet, intihar gibi polis-adliye haberleri halkı geriyor ve rahatsız ediyor. Bunların yerine halka umut verecek, iyi haberleri koymanız daha iyi olmaz mı? Örneğin okulların yaptığı törenleri, kermesleri, yarışmaları, konserleri, açılışları yayınlayın bu sayfalarda. İnsanlarımız kötü haberleri okuyacaklarına bunları okuyup, huzur bulsunlar...”
İşte; yukarıdaki bu cümleler, “ileri demokrasi zurnasının” zırt dediği yerdir.
***
Haberi önce Medyaradar isimli internet sitesinden öğrendim. Sonra Samsun‘daki meslektaşlarımı aradım; ne yazık ki doğru!
Devamını anlatayım:
Toplantıya çok sayıda gazete sahibi davetliymiş...
Basın İlan Kurumu Samsun Bölge Müdürü‘nün bu sözlerine tepki vermelerini, “Sizin bu sözleriniz gazetelerin yayın politikalarına ve basın özgürlüğüne müdahaledir” demelerini beklersiniz değil mi?
Dememişler... Hatta aralarından sekizi, bu konuda bir anlaşma yapmaya karar vermiş ve anlaşma metni oracıkta yazılıp imzalanmış!
Bu öneriyi içlerine sindiremeyen gazete sahipleri ise imza koymamış ama susmayı tercih etmiş.
Ancak anlaşmaya imza koyan gazete sahipleri bu kararı gazetelerinin yöneticilerine anlatınca; neye uğradıklarını şaşırmışlar.
Çünkü basın özgürlüğüne ve meslek etiğine bağlı meslektaşlarımız, büyük tepki göstermiş.
Hatta bir gazetenin çalışanları hemen direnişe geçmiş ve perşembe günü çıkması gereken gazeteyi çıkarmamış.
Bunun üzerine olayın büyümesinden ve itibarlarını kaybetmekten korkan iki gazete sahibi, imzalarını geri çekmek zorunda kalmış.
***
Peki; Basın İlan Kurumu Samsun Bölge Müdürü Mustafa Bayraktar bu gücü nereden alıyor? Gazete sahipleri ona neden “biat” ediyor?
Bu sorunun yanıtı, “tamamen duygusal...”
Bilmeyenler için, Medyaradar‘dan aktararak yazalım:
“Basın İlan Kurumu, mahkeme ilamları ya da ihale ilanları gibi resmi ilanları gazetelere veren kurumdur. Bunu yaparken, yasası gereği hiçbir ayırım uygulayamaz ve tercihte bulunmaz. Yasal koşullara sahip olan tüm gazeteler de bu ilan gelirlerinden tirajlarına göre yararlanır.
Bu uygulama, ülkemizdeki yerel gazetelerin sayısının bu kadar çok olmasının da nedenleri arasındadır.
Öyle ki bazı illerde aynı kişi, sırf Basın İlan Kurumu’ndan gelir elde edebilmek için beş, altı ayrı gazete çıkarır. Çok düşük maliyetle çıkan birkaç yüz tirajlı bu gazeteler, Kurum’dan ayda 10’ar, 20’şer bin lira para alır. Yani bir medya patronunun ne kadar çok gazetesi olursa, o kadar çok para kazanır! Bu yüzden yerel gazeteler için en önemli kurum, Basın İlan Kurumu’dur...”
***
Basın İlan Kurumu Müdürü Mustafa Bey dün bir açıklama yapmış ve “Anlaşmayı ben yaptırmadım, gazete sahipleri kendiliklerinden imzaladı” demiş... Ama halkı geren polis-adliye haberlerinin yerine, “iyi haberler”in konulması önerisinin kendisinden geldiğini inkâr edememiş.
Mustafa Bey‘in açmaya çalıştığı yol belli:
İktidarın gözüne girmek istiyor.
Bunu yaparken de haddini ve yetkisini aşıyor, gazetelerin yayın politikalarına müdahale ediyor!
Polis-adliye haberleri halkı geriyor da... Bitip tükenmek bilmeyen zamlar, ülkenin kurucularına edilen hakaretler, İçişleri Bakanı‘nın kendisinden iş isteyen vatandaşa “Önce bir oyna ya da takla at da görelim” demesi halkı germiyor mu?
Bu durumda; bunlar da yayınlanmayacak mı?
Gelinen nokta bu:
Bir bölge müdürü; hukuk, yasa dinlemeden kafasına göre yasak öneriyor, sırf para için gazete sahibi olmuş bazı işverenler de teslim bayrağını anında çekiyor...
***
Bu ülkede yaşamak zor ama...
İnanın, gazetecilik yapmak çok daha zor!
Her gün yeni bir garabetle karşılaşıyoruz.
Durun bakalım; daha başımıza neler gelecek?
*****
Günün Sorusu
Günlerdir televizyonlarda bir kamu spotu izliyoruz. Ücretsiz yayınlanan bu reklamda, Fethullah Gülen Cemaati’nin yurt dışındaki okullarında yetişen yabancı çocukların katılacağı “10. Türkçe Olimpiyatları”nın tanıtımı yapılıyor... Sorum RTÜK’ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a:
Sonuçta bir özel okullar grubunun reklamından ibaret olan bu bantların “ücretsiz kamu spotu” olmasına kim, hangi gerekçeyle karar verdi?
****
Zeus’un, Afrodit’in, Hera’nın dağı, elden gitmek üzere...
İda ya da bugün kullanılan adıyla Kazdağları, Türkiye‘nin oksijen çadırıdır... Yüz binlerce hasta ciğer, orada şifa bulmuştur!
Ama şimdi kendi can çekişiyor!
Bir çevre mucizesidir Kazdağları...
Hera, Afrodit ve Athena‘’nın katıldıkları, Truva Savaşı’na yol açan o meşhur güzellik yarışması burada yapılmıştır. Zeus burada doğmuş, tanrılar Truva Savaşı’nı buradan izlemiş ve Afrodit ilk kez burada âşık olmuştur...
Neden mi böyle uzun uzun söz ediyorum Kazdağları’ndan?
Çünkü birileri bu dağa göz koydu!
Üç kuruşluk altın çıkarmak, termik santrallerle donatmak, çimento fabrikaları kurmak için harekete geçti...
Kazdağları’nın yöresindeki ilçelerde, köylerde yaşayan yurttaşlar aylardır bu kuşatmaya isyan ediyor ama bu karmaşada seslerini kimseye duyuramıyor...
Çanakkale Çevre Platformu, 3 Haziran saat 14:00’te Çan’ın Etili pazar yerinde “Ölüler Altın Takmaz” adı altında büyük bir miting yapmaya hazırlanıyor.
Eğer bu ülkeye sevdalıysanız, çevreye ve mitolojiye duyarlıysanız; iki eliniz kanda olsa o gün Etili’de olun...
Yağmaya, talana göz yummayacağınızı gösterin!
|