AKP siyasi ahlak bakımından bir enkazdır.
Şu ana kadar bu parti, üç temel meselede halka “hiçbir şey söylemeyerek” yalan söyledi.
Birinci “hiçbir şey söylemeden yalan söylediği” konu”açılım”dı. “Kürt sorununda açılım yapacağız” dedi ve yıllardan beri bu”açılım”ın içeriği hakkında tek bir söz söylemedi. “Nasıl bir açılım yapacaksın” diyenleri “açılıma” karşı çıkmakla da, yüzü kızarmadan suçladı.
Aslında “açılım” niyeti zaten yoktu. Ama açılım yapacağını söylüyor, buna karşılık açılımın ne olduğunu söylemiyordu. Bu yolla açılım talep edenleri kandırıyordu.
İkinci “hiçbir şey söylemeden yalan söylediği” konu “tutuklu vekillerin” durumuydu. CHP ve BDP vekiller serbest bırakılmadığı için Meclis yemin törenini boykot ettiği zaman Başbakan “bu sorunun çözüm yeri meclistir” demişti. Nitekim bir süre sonra Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan’la görüşüp anlaştıktan ve Cumhurbaşkanının da olurunu aldıktan sonra bir komisyon kurdu. Herkes AKP bu konuda demokratik bir tutum alacak sanırken, AKP Komisyon çalışmaları sonuçlanana kadar hiçbir zaman bu konuda nasıl bir çözüm önerdiğini söylemedi. Ve sonra utanmadan “Meclis komisyon masasını devirdi”Ö
Aslında “tutuklu vekillerin salıverilmesine” karşıydı. Ama vekillerin salınmasından yanaymış izlenimini veriyordu, buna karşılık salınmaları için ne yapılması gerektiğini söylemiyordu. Bu yolla vekillerin serbest bırakılmasını isteyenleri kandırıyordu.
Üçüncü “hiçbir şey söylemeden yalan söylediği” konu “yeni anayasa”dır. “12 Eylül anayasasını yerine yeni bir anayasa yapacağız” dedi ve aylardan beri hiç kimse AKP’nin “nasıl bir anayasa” önerdiği hakkında en küçük bir fikre sahip değil. AKP ise, sır gibi sakladığı kendi anayasasını “komisyon masasındaki muhalefetin mutabakat sağlayamayarak engellediğini”, yine yüzü kızarmadan iddia etmeye başladı bile.
Aslında AKP’nin “demokratik bir anayasa yapma” niyeti yokÖ Ama yeni anayasa yapacağım demekte, buna karşılık yeni anayasanın nasıl bir anayasa olduğunu söylememekte. Bu yolla yeni anayasa talep eden halkı kandırmakta.
“Hiçbir şey söylemeden üç temel konuda yalan söylemek” AKP yönetiminin içindeki ahlaki krizi çok iyi anlatıyor. Bu parti, liberal aydınların ona yakıştırdığı “değişimci” sıfatını işte bu yöntemle “korumaya” çalışıyor. Ama artık, “değişimcilik” üzerinden lime lime dökülmekte. AKP Kürt sorununda çözüme karşıdır; tutuklu vekilleri bırakmak şöyle dursun, “terör örgütünün uzantısı” suçlamasıyla, tüm BDP’li vekilleri tutuklama fırsatı kollamaktadır; 12 Eylül anayasasının şimdiki halini yeterli bulduğunu ise, ta Pakistanlardan artık ilan etmiştir.
“Hiçbir şey söylemeden yalan söylemek” AKP tarafından icat edilmiş en büyük siyasi sahtekârlıktır. Bu yöntem “beklenti” yaratmak, “zaman” kazanmak, “tuzak” kurmak ve sonunda her türlü demokratik talebi parlamento zemininde çürüterek, bir kenara atmak yöntemidir.
Bu durumda, artık hiç kimse AKP’nin bu sinik ve utanç verici oyunlarının aleti olmamalıdır.
Başbakan neyi tartışıyor? Anayasa önerilerini mi? Eşitlik ilkesini mi? Anadilde eğitim hakkını mı? Seçim barajını mı? Yurttaşlık tanımını mı? Merkeziyetçilik mi, adem-i merkeziyetçilik mi sorununu mu? Örgütlenme, düşünce, vicdan özgürlüğünü mü? Diyanetin lağvı ya da bütün ibadet kurumlarının devletin elinden alınıp, halka verilmesini mi? Sendika, toplu sözleşme, grev hakkını mı?
Hiçbirini tartışmıyor. Bu sorunların daha bir teki bile tartışılmadan, Başbakan diyor ki, “Komisyon masasından kalkmayız, ama eğer muhalefet mutabakata yanaşmazsa, biz BDP’yle değil, ama ya CHP ya da MHP’yle anlaşırız, o da olmazsa, referandumda cilaladığımız darbe anayasasıyla on yıldır nasıl yürüdüysek, öyle yürürüz”...
Başbakan neden anayasanın içeriğini tartışmak yerine böyle”taktik” sorunları gündeme getiriyor? Çünkü AKP Anayasa’nın içeriğine girildiğinde, nasıl statükocu bir parti olacağının açığa çıkacağını görüyor. O nedenle, “masadan kalktın, kalkmadın, mutabakat sağladın sağlamadın” laflarıyla konuyu gürültüye getiriyor.
Evet, AKP özellikle BDP’nin “sabrını” taşırmak ve onun masayı terke zorlamak için her türlü kışkırtmayı yapmakta... “Oslo’da masayı PKK, Meclis’te masayı BDP devirdi” diyecek ya, uğraşıp duruyor.
Oysa tutuklu vekillerle ilgili kurulan masayı bizzat Başbakan “bu yargının işi” diyerek devirdi. Herkesin gözü önünde Meclis Komisyon masasını devirmesi, gizli Oslo masasını da onun devirdiğini gösterdi.Şimdi Anayasa Komisyon masasının altından BDP’ye tekme atıyor.
Bu durumda Anayasa Komisyon Masası, demokratik güçler için “anayasa yazım” masası olmaktan çıkmış, AKP’nin iç yüzünü açığa vurmanın bir aracı haline gelmiştir. Her komisyon toplantısından sonra AKP’nin hangi konuda Kürt halkının haklarına itiraz ettiğini, hangi özgürlüklere karşı çıktığını duymak kamuoyu için önem taşıyor.
Medya elbette bu müzakerelere kulağını, gözünü kapamış, dilini bağlamıştır. Olsun.
Özgür medya var. Ve bir de siber âlemin yetenekli gençleri, bu Komisyon müzakerelerinin tutanaklarını uzayın derinliklerinden her AKP’linin, özellikle AKP’ye oy veren Kürt seçmenlerin evine kadar yayarsa, işte o zaman bu müzakereler “oyun” olmaktan çıkar.
|