|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
|
|
|
|
|
YAZAR YAZI |
|
Yeni CHP ve eskiyen AKP
01 Nisan 2011 Cuma, 10:24
Prof. Dr. Ahmet Özer/gerçek Gündem
|
|
İnsanı merkeze alan felsefi akımın öncülerinden sayılan Stoacılar üç çeşit insandan bahsederler: Kendini bilime, bilimsel faaliyete adayan “bilimciler”; kendini topluma adayan idealistler ve siyasetçiler; kendini kendine adayan hazcı hedonistler. Bir de vatan - memleket, Sakarya diyen “kutsal devletçiler” var bu tabloya eklenmesi gereken. Buradaki temel sorun kendini “kürreyi arzın merkezi” olarak gören birçok hedonistin bunu toplumculuk adı altında yapması, daha doğrusu gerçek amacı kendi kişisel çıkarıyken bunu gizleyerek kendini toplumcu idealist olarak topluma yutturmasıdır. Bunu da siyaset yoluyla yapmasıdır ki o zaman toplumsal çıkar adı altında öne çıkan kişisel çıkar görülmez, bu yutturmaca anlaşılıncaya kadar atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur ki o vakit olan topluma olur. Bu tipoloji son zamanlarda yeni projeleri ile ortaya çıkan yeni CHP ile buna direnen ve bu tavrıyla yeni kurulmasına karşı eskiyen AKP’yi düşündürttü bana. Anlatayım.
CHP Sn. Baykal zamanında hep “laiklik elden gidiyor, AKP şeriatı getirecek” söylemleriyle hem toplumun beklentilerine denk düşmeyen söylemlerle zamanı heba etti hem de bu yolla AKP’nin daha da güçlenmesine yol alçı. Buna karşın AKP ise Erbakan’ın önderliğindeki milli görüş hareketinden koptuktan sonra stratejik değişiklilik olarak topluma sunduğu ama zaman geçip de güçlenince daha ziyade taktiksel bir değişime işaret eden bazı değişimlerle toplumun karşısına çıkıp güç kazandı.
CHP yedi yıldı AKP’nin seçim başarılarını hep yanlış okudu: Efendim sosyal yardımlar sayesinde seçmenle bağımlılık ilişkisi kurulmuş. Cemaatlere kaynak aktarılarak arka bahçe yaratılmış ve nihayet Ergenekon operasyonları ile muhalifler susturulmuş. Tamam, seçimde sonuç almada bunların payı yok denemez, ama hepsi bu deyip diğer faktörler göz ardı edilirse doğru bir değerlendirme yapılmamış olur ve böylece doğru sonuçlara da ulaşılamaz. Peki nelerdir bu olgular?
Bir nevi Erbakan’ın çağın gerisinde kalan söylemlerinden sıyrılıp çağın ruhunu yakalayan bir mantaliteye oturduğunu ilan ederek ilerledi, iktidarı yakaladı, bununla kalmayıp ikinci kez iktidarını yeniledi. Peki, AKP’yi iktidara taşıyan, o dönemin kötü yöntemi, dış konjonktür ve siyasi boşluğun ötesinde nelerdi?
1) AKP, Erbakan’ın milli görüş ve adil düzen ekonomi politiğine karşın serbest piyasa ekonomisini savundu ve iktidara geldikten sonra da Kemal Dervişten devraldığı programı uyguladı.
2) Siyasi İslami referans alan söylem ve eylemlerden kaçınarak demokrasiyi bunun yerine ikame etmek istediğini deklere etti ve bu uğurda değiştiklerini, milli görüş gömleğini çıkardıklarını ilan etti. Bu meyanda Kürt sorununun çözeceklerini söyledi.
3) Erbakan’ın “Avrupa Birliği Hıristiyan kulübüdür” söylemine karşılık AB’nin ateşli bir savunucusu kesildi, hatta iktidarının ilk yıllarında içerde zayıf olan meşruiyetini bu dış dinamiklere dayanarak kuvvetlendirdi, onlarla ittifak kurarak içerde güçlenmeye çalıştı. Reformculuğu, sivilleşmeyi ve ileri demokrasiyi savunan bir pozisyon üstlenir göründü, bu nevi çabaları basındaki kalemlerden, liberallerden, hatta demokratlardan karşılık buldu.
Peki, sonra ne oldu? İktidar bozar mutlak iktidar mutlaka bozar söylemini doğrulayan gelişmeler peş peşe gelmeye başladı. Biraz güçlendikten sonra AB yolunda frene basıldı, bu konuda son bir iki yıldır dişe dokunur hiçbir şey yapılmadı, yapılmak da istenmiyor izlenimi var. (AB’ye girmenin gereklerini yerine getirmek yerine, tekrar Hıristiyan Kulübü söylemine geri dönüş var). Kürt sorununun adını koyup demokratik açılımla çözeceğim dediğinde başta Doğu-Güneydoğu olmak üzere Türkiye heyecanlandı. Birçok kesim artık bu sorunu çözüp ileri demokrasi seviyesine çıkacağız diye inandı. Ama zaman geçtikçe hiç de öyle olmadığı anlaşıldı ve bu beklenti içinde olanlar derin bir hayal kırıklığına uğradılar. (Çünkü sorunu çözmedi çözüyormuş gibi davranarak beklentileri boşa çıkardı, böylece siyasete olan güvenin bir kez daha sarsılmasına neden oldu.) İçki yasağı, ucube heykel tartışmaları, muhalifleri susturma girişimleri demokratik çoğulculuğa tahammül etmediklerini ortaya koydu, böylece eski tortuların yeniden gün yüzüne çıktığı izlenimi oluştu.
Sayıştay kanununda yaptığı değişiklikle askeri vesayeti geriletmek gibi görünmelerine karşın onlarla anlaşıp bütünleşti. Demokratik söylem ve eylemler bir kenara bırakılarak son zamanlarda milliyetçilik konusunda MHP ile yarışa girildi. Bu söylemlerle toplumu gerdi, kamplaşmayı körükledi. Uyguladığı ekonomi politika ile gelir dağılımındaki uçurum daha da açıldı, zengin daha zengin olurken fakir daha da yoksullaştı, 0n milyon insan yoksulluk bunun yarısı da açlık sınırına dayandı. Bu arada kendi zenginini yarattı, verdiği kömür makarna ile oyalanan fakir fukara yerinde saydı.
Sonuç olarak toplumun beklenti ve duyarlılıklarını iyi organize edilmiş politik propaganda ve mekanizmalarla iyi kullandı, sonuç aldı, düze çıktıktan sonra da birçok şeyi unuttu. Yoksulluğu kullandı; yardım dağıttı “Erdoğan bizden biri, derdimizi anlayan biri” algısını yarattı ama hiçbir zaman sosyal devlet anlayışını egemen kılacak girişimlerde bulunmadı. Sadaka kültürü ile sosyal devlet sarkacı arasında gidip geldi. Anti askerciliği kullandı, kendisine %47 oy almasını sağlayan 17 Nisan Bildirisinin mucidi Genel Kurmayın eski başkanı Büyükkanıt’la anlaştı, altına bir trilyon TL’lik lüks otomobil çekti, darbe girişimcisi diye bir çok kişi tutuklatırken muhtıra vermiş bu generale dokunmak bir yana Dolmabahçe’de gizli kapaklı yaptığı pazarlığı halktan sakladı. Dini kullandı, Müslüman muhafazakarlık ile alttakilere din iman söylemi pompalanırken üstekiler kısa sürede han hamam sahibi oldu. Yırtık ayakkabılarla siyasete girip kısıklıda villalarda oturulmaya başlandı. Eski arkadaşları Mehmet Bekaroğlu’nun deyişi ile “Musa olarak yola çıkıp Firavunlaştılar” Hasılı kelam AKP sistemi değiştireceğim vaadi ile oy alıp geldiği sistemi değiştirip demokratikleştirmek yerine (alacakları oy, sürdükleri saltanat ve gelecekte başkanlık hayalleri uğruna) kendisi değişerek sistemle bütünleşti ve statükonun bekçiliğine soyundu.
Peki, bu süreçte CHP de neler oldu?
Kılıçdaroğlu’nun önderliğindeki yeni CHP son zamanlarda yapmış olduğu ataklarla AKP’yi sıkıştırdıkça rollerin değiştiği izlenimi daha da güçlü biçimde ortaya çıkıyor. Daha önce sürekli CHP için dillendirilen bir algı vardı: Statükocu parti. Aynı şekilde AKP için de değişimden yana bir parti olduğu imajı çiziliyordu basında ve bazı entelektüel çevrelerde. 12 Mart 2011 tarihinde CHP’nın Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonunda yaptığı toplantıda Kılıçdaroğlu bu algının haksızlığını ortaya koymaya çalışırken kendilerinin değişimden yana getirmiş olduğu projeleri tek tek saydı ve bunların mecliste AKP tarafından nasıl engellendiğini bir bir anlattıktan sonra, şimdi soruyorum dedi, “kim değişimci kim statükocu?”, sonrada sorusunu cevaplayarak “değişimden yana olan parti CHP, statukodan yana olan parti ise AKP’dir, bu böyle biline”, diyerek kuvvetli bir değişim vurgusu yaptı.
Şimdi bu sözlerin izini sürerek karşılıklarını irdeleyelim. CHP’nin son zamanlarda değiştiğini gösteren, önerdiği üç önemli proje toplumda karşılık bulmaya başladı: Bunlar geniş kitlelere ulaşılabilirliği hedefleyen ve sosyal devlet vurgusunu öne çıkaran “Aile Sigortası”; rejimin vesayetçi yanına karşı sivil toplumu örgütlemeyi ve sivilleşmeyi amaçlayan “Sivil Toplum Reçetesi” ve nihayet Kürt sorununun askere havale eden militarist eğilimlere karşı orduyu terörle mücadeleden çekmeyi öngören, AKP’nin özel ordu girişimine karşı “küçük ama profesyonelleşmiş orduyu” öneren ve nihayet askerin karşı çıkmasına rağmen yüz binlerce genci ilgilendiren bedelli askerlik yasa teklifi. Bu üç girişim karşısında AKP’nin ileri sürdüğü dişe dokunur hiçbir argüman yok. Yok, çünkü bunlar toplumsal ihtiyaçlara denk düşen talepler ve daha da önemlisi politikayı boş laf olmaktan çıkarıp somut projelere indirgeyen bir tutumun sonucu, o nedenledir ki toplumda tuttu ve tartışılıyor. AKP ise burada kendisi ile çelişen bir telaş içinde.. Daha önce iktidarın sözcülerinden hep şunu duyardık: “CHP hep eleştiriyor, hiç proje üretmiyor” şimdi CHP proje ile ortaya çıkınca bu seferde bu ne biçim proje deyip geçiştirmeye karalamaya çalışılıyor. Bu tutarlı olmayan tutum gidererek rolleri değiştiriyor şimdilik ama iktidarı da değiştirecek mi bekleyip görmek gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|