Önceki gece (28 Mart 2011 Pazartesi) NTV’den de canlı yayınlanan “Yeşilçam
Ödül Töreni”nde, AKP iktidarının iki Bakan’ının (Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay ile Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın) gözlerinin içine
bakarak, “Yayınlanmamış kitapların yasaklandığı zor günleri yaşıyoruz…
Sinemamızın hayatın her alanına değindiği ve dokunulmayan konulara
dokunduğu bu günlerde, fikir özgürlüğü alanındaki baskıyı, tedirgin edici
buluyoruz. Arkadaşımız Ahmet Şık ve Nedim Şener'in adlarını anarak ve
yanlarında olduğumuzu hatırlatıyoruz” diyen sinemacı Sevilay Demirci’yi
ve Sevilay Demirci’yi “saygın sözler”inden ötürü dakikalarca ayakta
alkışlayarak, uygulanan “çağdışı”lıkları protesto eden, protestosunu AKP
iktidarına “ileti” olarak yollayan aydın seyirci kitlesini ben de ayakta
alkışlıyorum…
Kemal Bey ve arkadaşlarının, böylesi “etkili etkinlik”te bulunmalarını ne
çok isterdim!..
….
Kemal Bey, kendine güvenme yetisinden yoksun bırakılan topluma “kendine
güven”i aşılayacağına, ikide bir “Benim adım Kemal… Bana güvenin…” diyor.
Bu toplum, güven duyacağı insan, kurum aramıyor değil!.. Ama… Kemal Bey’e
neden, niçin, nasıl güvensin? Başka da seçeneği olmadığı için mi?..
Kemal Bey ve Kemal Bey’i böyle düşündürenler yanılgı içindeler…
Birkaç tane çok basit soru soracağım. Kemal Bey veya Kemal Bey’in ustan
(akıldan) yoksun hocaları yanıt versin:
“Atatürk devrim ve ilkelerinin bekçisi değiliz… CHP’nin iktidarını engelleyen,
Atatürk devrim ve ilkeleridir…” diyecek kadar CHP ekininden (kültüründen),
terbiyesinden, geçmişinden, tüzük ve programından habersiz…
Birkaç gün önce Haberturk televizyonunda, CHP’nin 2 numarası “kara çarşaf”
açılımcısı Gürsel Tekin ağzıyla konuşarak, türbanlı milletvekillerin olmasına sıcak
bakan, katkı veren…
Önceki gece de… AKP’nin yayını haline getirilen TRT’nin kanallarından Kanal
2’de, Zaman Gazete’nden Nuriye Akman “Akılda Kalan” programında, bir “bilim”
olmayan “din”i, “Din hayatımıza ışık olan, renk olan bir bilimdir” diye
tanımlamayan…
Tarikat ve cemaatlere, “sivil toplum kuruluşu” mantığıyla bakan…
Mustafa Balbay gibi “Ergenekon Davası”ndan kimi tutukluların, Milletvekili
aday adayı olmalarını “Dokunulmazlıkların kaldırılması için dilekçe
veriyoruz. Bu insanlara dokunulmazlık kazandırıyoruz. Onaylamıyorum…”
sözleriyle yeren…
Sena Kaleli… Hangi özelliklerinden dolayı ve kimin ya da kimlerin
istemleriyle, CHP gibi bir partinin, “Parti İçi Eğitimden Sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı” yapıldı?
Sena Kaleli’nin... Öncelikle… Uzun bir süre “parti içi eğitimden geçirilmesi
gerektiği” gerçeği… CHP ekini, etiği ışığında neden değerlendirilmedi?
Sena Kaleli… Parti İçi Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı yapıldığı
günden beri, parti içi eğitimi çalışmalarını gerçekleştirdi mi? Kimlere ne
zaman, nerede, kaç defa veeee… Nasıl bir eğitim verdi?
Kemal Bey… Başbakan’ın, CHP’deki benzeri Gürsel Tekin’lerle mi, Gürsel
Tekin’in CHP’deki ağzı Sena Kaleli’lerle mi ülkeyi, halkı, AKP iktidarından
kurtaracak, “halkın iktidarı”nı yaşama geçirecek?
Hiç gerçekçi, inandırıcı değil!
Kemal Bey yeter ki… AKP’ye, AKP iktidarına kök söktürecek, ilkeli, tutarlı
muhalefet yapacak kadroların önünü kesmesin!
Bunun da çok zor olduğunu söylemeliyim! Çünkü… Kemal Bey… Gürsel
Tekin, Sena Kaleli gibi, “CHP gerçeği”nden kopuk, ama CHP ve Atatürk,
Atatürk devrim ve ilkeleri karşıtı dinci cemaat ve tarikatlara çok daha
yakın duranlar tarafından adeta “esir alınmış”!.. Ya da… Kemal Bey
kendini, onarlın kollarına bırakmış!..
….
Yazımı bir öngörümle bitireceğim:
Olası CHP iktidarında… Gürsel Tekin’inin usundan “İçişleri Bakanı”, Sena
Kaleli’nin usundan da “Ulaştırma Bakanı” olmak geçiyor.
Dudak büküp burun kıvırmayın… Gülmeye de kalkmayın… Hele… “Bu
kadarı da olur mu?!.” diye söylenmeyin. “Olmaz, olamaz, olmamalı!..”
diyebileceğiniz her şey, Kemal Beygillerin “yeni CHP”sinde(!) olur!..
bakikarakol@hotmail.com
|