Aylardır sivil toplum örgütlerinin üzerinde çalıştığı “yeni anayasa” önerileri , tek bir cümleyle yok sayıldı... Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun anayasa yazım çalışmalarına başladığı dönemde, Başbakan ve yardımcısının gündeme getirdiği “başkanlık sistemi” sivil, çoğunlukçu, demokratik bir anayasa için umut besleyen, çabalayan herkesi büyük hayal kırıklığına uğrattı.
Kimsenin anayasanın “a”sından bahsetmediği günlerde, İstanbul Politikalar Merkezi’nin anayasa için yargı, yasama, siyasi parti ve seçim sistemi alanlarındaki önerilerini sunduğu toplantıya katıldım. Siyasi parti temsilcileri dahil olmak üzere, toplumun farklı kesimlerini temsil eden bir rapor, komisyona ve Cumhurbaşkanı Gül’e de sunulmuştu.
Rapor, parlamenter sistem üzerine önerileri içeriyordu.
Yine de “o soru”yu sordum: Başkanlık sistemi hiç mi gündeme gelmedi?
Hayır, gelmemişti! Ne siyaset bilimciler, ne hukukçular, ne AKP’liler, ne sivil toplum, başkanlık sistemini ağzına almıştı... Zaten mantığı da yoktu çünkü rejimi toptan değiştirmek gerekiyordu.
Sadece bu raporda değil, Anayasa Komisyonu’na farklı kesimlerden sunulan önerilerin hiçbirinde “başkanlık” isteyeni duymadım.
Oysa şimdi, zaten en tepede olan, en büyük yetkilerle donatılmış olan makamın sahibi, bizzat başkanlık sistemini öneriyor. Yardımcıları ve destekçileri, hiç sorgulamadan, dünyada uygulanan sistemler üzerinde kafa yormadan alkış tutuyor.
Ne seçimdeki baraj probleminden bahseden var, ne de nasıl daha özgürlükçü, daha eşitlikçi bir toplum olacağımıza dair bir fikir veya söz... Bu tavır, hem mevcut, hem ileride yapılacak anayasa tartışmalarına da balta vuruyor.
Başkanlık sistemi tartışması için seçilen yöntem ve önerilen formüller, 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulamayacağımızı... Yapılacak üç beş değişiklikle bize “işte buyrun, yeni anayasa!” denileceğini... Dahası, zaten Türkiye’nin en büyük derdi olan gücün tek bir merkezde toplanmasını daha da pekiştireceğini...
Hadi daha açık söyleyelim, tek adam rejimine odaklandığını, açık ve net gösteriyor.
En büyük endişe “AKP anayasası mı olacak?” iken, şimdi AKP’nin bile değil, “Erdoğan Anayasası” olacağı konuşuluyor. Yani o çok eleştirilen 12 Eylül Anayasası’ndaki iktidar yoğunlaşması, daha da pekiştirilmek isteniyor.
Başkanlık ciddiye alınamaz
Özgürlükçü Anayasa Platformu, başkanlık sistemiyle ilgili açıklamasında şöyle diyor:
“Bugün yaşadığımız iktidar yoğunlaşmasının nedeni parlamenter sistem değil; bir yandan 12 Eylül’ün getirdiği anti demokratik siyasal partiler düzeni, öte yandan 12 Eylül 1980’den beri parça parça yapılan değişikliklerle sistemin her gün biraz daha Başkanlık sistemine yaklaştırılmasıdır...
Türkiye’nin tarihsel ve güncel siyasi iklimi, parlamenter sistem dışı arayışların daha da otoriterleşmiş iktidar yoğunlaşmalarına yol açacağını göstermektedir.
Bu ortamda parlamenter sistemde yeterli denetim mekanizmaları olmadığı için başkanlık sisteminin tercih edilmesi gerektiği tezinin ciddiye alınmasına imkân yoktur.”
İfade ve örgütlenme özgürlüğü alanındaki ihlallerin arttığı, şiddet içermeyen protesto eylemlerinin dahi suç sayıldığı bir ortamda, Başkanlık sisteminin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alacağı iddiası ise maalesef hiç inandırıcı değil.
Hepimizin ihtiyacı olan en önemli şey, köklü siyasi reformlarla daha özgürlükçü bir anayasa yapmak. Var olan sistemin üzerinde yapılacak iptidai üç beş değişiklik, sorunları daha da derinleştirmekten öteye gidemez.
Başkanlığa heves edenler, kendini değil bu ülkenin geleceğini de düşünmekle yükümlü.
ETİK DAVASININ HÂKİMLERİ
- Şefika Etik cinayeti davasında mahkeme heyeti başkanı hâkimin adını vererek, kendisini tebrik etmiştim.
- Ancak ağırlaştırılmış müebbet kararını tek bir hâkimin değil, üç kişiden oluşan heyetin verdiğini hatırlatmakta fayda var. Bu kararı veren heyetin tüm üyeleri övgüyü hak ediyor.
- Sonuçta Türkiye’de bir ceza mahkemesi, savcının ve sanık avukatlarının iddialarına rağmen indirime gitmeden katile bu cezayı verebiliyorsa, herkes için örnek olmalı.
|