Tayyip Erdoğan’ın Salı günkü Meclis grup toplantısında acaba dili mi sürçtü?..
Konuşmasının Suriye bölümünde öyle bir laf etti ki; ya gözlerden kaçtı ya da kaçırıldı..
Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında, dikkati çekeceğim bölümün tamamını alacağım ki hem anlam kopukluğu olmasın hem de “çarpıtılıyor” denmesin;
“Şimdi burada şu çok önemli hatırlatmayı hem bölge ülkelerine, hem tüm dünyaya yapmak istiyorum: Suriye’deki krizi mezhepsel bir çatışma olarak değerlendirmek son derece yanlıştır. Bu, değerlendirmeyi yapanları da yanlış yerlere götürür. Buradaki mesele, insani bir meseledir. Buradaki mesele vicdani bir meseledir. Yüreğinde insanlık olan, yüreğinde merhamet olan insaf sahibi herkes, Suriye meselesine mezhep gözlüğüyle değil insan gözlüğüyle, kalp ve vicdan gözlüğüyle bakmalıdır. Bunu bölgedeki tüm ülkeler için söylüyorum. Bölgedeki tüm kardeş ülke halkları için söylüyorum. Bunu aynı zamanda Türkiye’den Suriye’ye bakanlar için söylüyorum. Suriye krizine mezhep boyutuyla bakanlar, mezhep yandaşlığı -altını çiziyorum- ya da mezhep karşıtlığı boyutuyla bakanlar insanlık dersinden sınıfta kalırlar, bunu böyle bilsinler.
Biz sadece hakkı, hukuku, insani değerleri öne çıkarırız. Kim olursa olsun mazlumdan yana tavır takınırız, kim olursa olsun zalime karşı çıkarız. Biz adalet ve merhamet gözüyle bakarken, mazlumun dinini, mezhebini, etnik kökenini, rengini, sınıfını asla görmeyiz. Sadece mazlum bir insan görürüz. Hadiseleri mezhep penceresinden, etnik köken veya ideoloji penceresinden görenler ona göre tavır takınanlar, çok büyük bir yanlış yaparlar. Böyle bir bakış açısı yangına körükle gitmektir ve Allah korusun bölgedeki kıvılcımı da, tahribatı da çok büyük bir yangına çevirir. Yüreğinde Kerbela’nın acısından zerre kadar ateş olan herkes, bu meseleye kardeşlik hukuku çerçevesinde bakmak zorundadır. Hazreti Hüseyin’in, Ehli Beyt’in sevgisini yüreğinde taşıdığını iddia eden herkes, Suriye meselesine sadece ve sadece kardeşlik gözüyle bakmak zorundadır. ‘La ilahe illallah’ diyen, aynı kıbleye dönen herkes, inananların kardeşliği ilkesini birbirine hatırlatmalıdır.”
Tayyip Erdoğan’ı dinlerken, “acaba yanlış mı duydum” dedim. AKP’nin resmi internet sitesinde konuşma metninin tamamını dikkatle okudum.
Evet!.. Aynen öyle..
Tayyip Erdoğan, Kelime-i Tevhid’in yarısını kaldırmış. Bu satırları yazdığım saatlere kadar başta Hüseyin Çelik olmak üzere herhangi bir iktidar mensubundan, “Başbakanın dili sürçtü” açıklaması da gelmedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinden:
Kelime-i Tevhid :
Okunuşu: “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlüllah.”
Anlamı: “Allah’tan başka tanrı yoktur. Hazreti Muhammed (s.a.s.) Allah’ın Peygamberidir.”
Hepimizin çok iyi bilip iman ettiği şeyi Diyanet’in internet sitesinden alıp niye mi tekrar ediyorum?
Batı-Haçlı zihniyeti ve onun yerli işbirlikçileri, diyalogculara teslim olan bir zihniyetin izlerini daha iyi sürün diye...
Kelime-i Tevhid’den “Muhammedün Rasûlüllah”ı kaldırmanın kimin dayatması olduğunu iyi biliyorsunuz. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesinde de Kelime-i Tevhid’in yarısı kaldırılırsa hiç şaşırmam. Diyalogcu akımın Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yürüttüğü kadrolaşma hareketi -başta büyük il müftülükleri- ile ilgili her gün yeni iddialar dinliyorum.
***
Aylar önce, CHP’nin müftü kökenli İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, 5. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabında Kelime-i Tevhid’in yarısının olmadığını ve ders kitaplarından kademeli olarak kaldırılacağını söylemişti. AKP’liler kıyameti kopartmıştı. Özkes, “Bu uygulamalar, iktidarın, AB’ye girme sevdasında olduğu geçmişteki süreçte, dini esasların da AB’ye uyumuna teşebbüs edildiğinin belgesidir” de
demişti.
Artık iş AB’yi de aşıp okyanus ötesine uzandı.
Tayyip Erdoğan diyalogculara tamamen teslim oldu da ne
oldu?
Yakın dostu Başkan Obama her halde Tayyip Erdoğan’a sırtını çevirdi.
Bu da nereden mi çıktı?..
Tüm Ankara ve AKP, 20 Mayıs’ta Chicago’da yapılacak NATO zirvesine Obama’nın daveti üzerine Tayyip Erdoğan’ın gideceğini söylüyordu. Dün Ankara’daki hava birden ters-yüz oldu. Abdullah Gül’ün 18 Mayıs’ta ABD’ye gideceği duyuldu. Cumhurbaşkanlığı kaynakları duyumu teyit etti. Abdullah Gül’ün ayaküstü de olsa Obama ile görüşeceğini söylediler. Başbakanlık kaynakları ise, “Bizde şu anda Başbakan’ın ABD programı ile ilgili bilgi yok. Eğer Cumhurbaşkanı gidiyorsa zaten Başbakan gitmez” dediler. Daha emin olmak adına, “Tayyip Erdoğan’ın 19 Mayıs’ta kesinleşen programı var mı” diye sordum. “19 Mayıs’ta gençleri kabul edecek. Arena Spor Salonu’nda düzenlenecek gençlik şölenine katılacak” cevabını aldım.
“Bugünden” görünen o ki; 19 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı ABD’de, Başbakan ise Ankara’da olacak.
Recep Tayyip Erdoğan 22-23 Mayıs tarihlerinde Pakistan ve Kazakistan’a ziyaret gerçekleştirecek.
“Daha sonra kim nerede olur” sorusunun cevabını bulabilmek için, Ankara’da kavgaların derinliğine göre değişen siyasi hava durumunu görmek lazım.
Tutuklu milletvekillerinin durumu da aynen öyle oldu. Tayyip Erdoğan’ın çark etmesinin sebeplerinden biri de girdiği kavgalarda aldığı yara berelerden dolayı. Birileri Erdoğan’a öyle yüklendi ki; Başbakan bu dahil birçok konuda tam siper yapmak zorunda kaldı. Tayyip Erdoğan, içine girdiği kavgalarda ne kadar ölçüsüz taviz vereceği mesajını da Kelime-i Tevhid’in yarısından vazgeçerek gösterdi.
***
Yazımıza ana muhalefet partisi CHP’de yaşanan iç kavgalardan ilginç bir örnekle son noktayı koyalım. CHP içinde söylediklerine inandığımız bir milletvekili aynen şunları aktardı:
“CHP Hatay Kongresi, Samandağ ilçesinde yaşanan sorun nedeniyle yapılamıyor. Bu nedenle Hatay Kongresi de tehlikeye girdi. Samandağ ilçesinde Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Fuat Çay’ın desteklediği korsan liste, genel merkez tarafından fark edilince yönetim görevden alındı. Yeni yönetim kongreyi yaptı. Fuat Çay, listesinin kabul edilmediği gerekçesiyle önce İlçe Seçim Kurulu’na gitti, ardından İl Seçim Kurulu’na gitti. Başvuruyu ikisi de reddetti. Ardından Çay ve ekibi itirazını Yüksek Seçim Kurulu’na taşıdı. Yüksek Seçim Kurulu’na gelince Çay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i aradı. Sadullah Ergin devreye girince itiraz kabul edildi. Korsan listenin seçimlere girebileceği söylendi. Genel Merkez şu anda karar aşamasında ama ne yapacağını da bilmiyor. Hatay İl Kongresi CHP’de yapılmayabilir. 7 Temmuz’daki kurultaya yetiştiremeyebiliriz”.
Eğer bu iddia doğru ise, durum gerçekten çok ama çok vahim!..
|