|
|
|
|
|
ATATÜRK Diyor Ki; |
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
|
|
|
|
|
HABER |
|
Mesele içki değil sınıf çatışması
03 Ağustos 2012 Cuma, 07:47
|
|
Cihangir, Galata, Kadıköy, Tophane ve şimdi de Eyüp'te nükseden alkol tartışmasını sorduğumuz mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Uğur Tanyeli'ye göre mesele sınıfsal ve toplumsal: Bir bölgeye üst gelir grubundan insanlar talep yöneltmeye başlıyor. ABD'de el değiştirme baş döndürücü bir hızla gerçekleşiyor. Türkiye'de dönüşümün yavaş olması gerilimi yükseltiyor. İçkinin de bir argüman olarak öne konması o kadar kolay ki...
11 yıldır düzenlenen ve dünyaca ünlü sanatçıları ağırlayan Efes One Love Müzik Festivali bu yıl alkol kriziyle başladı. Bilgi Üniversitesi'nin Santralistanbul kampusunda düzenlenen 2 günlük etkinlik 'Eyüp'te içkili festival olmaz' tartışmasıyla önce isminden içki firmasını çıkardı, ardından festivalde içki satışını yasakladı. Merakla beklenen konserlerden Red Hot Chili Peppers Eyüp'te kaldı, Feist ve Stevie Wonder Maçka, Küçükçiflik Parkı'na taşındı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da 'Öğrenci üniversitede alkol alıp kafa mı bulacak, ilim mi öğrenecek' diye katıldığı bu hummalı tartışmayı Mardin Artuklu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli'yle konuştuk.
- Eyüp'te olanlar, Tophane sakinleriyle sanat galerileri arasında yaşanan içki gerginliğini hatırlattı. Cihangir, Galata ve Kadıköy'de oturanlar da semtlerindeki içki içilmesinden rahatsızlar. Bu çatışmaları nasıl yorumlamak gerek?
İlk bakışta çok çekici gibi görünüyor, ama bunu içki meselesi olarak görmemek gerek. Bu gerilimlerim toplumsal hatta sınıfsal boyutları olduğunu görmemiz gerek. Dünyanın her yerinde olan bir gerilim bu. Eğer bir grup insan, başka bir grup insanın yaşadığı yerde yaşamaya hevesleniyorsa, üstelik bu hevesli insanlar daha yüksek gelire sahipse kaçınılmaz olarak orada oturanlar rahatsız olur. Türkiye'nin yeni karşılaştığı bir durumun sonuçlarını ilk defa tartışıyoruz ve hemen Türkiye'nin olağan reflekslerini veriyoruz: İçki meselesi! Oysaki sınıfsal bir mesele. Söz gelimi ABD'de de yoksul bir mahalleden satınalmalarla üst sınıftaki insanlar evleri toplamaya başlayınca o mahalledekiler hemen bilirler ki hepsi kapının önüne konulacak ve süpürüleceklerdir. Manhattan'ın aşağı doğu yakasında bu karşımıza çıktı. Orası yoksulların, çeşitli etnik grupların yaşadığı bir yerdi. Son yıllarda tırmanan bir akımla etnik lokantaları, sanat galerileriyle yüksek gelir kesiminden insanların toplaştığı bir yer haline geldi. Yoksullar süpürüldüler. Tophane'deki durum içkiden çok buydu. Sınıfsaldı.
ŞAŞIRMAMIZA ŞAŞIRIYORUM
Kaldı ki Türkiye'de ABD'dekinden farklı olarak ciddi yaşam biçimleri farklılıkları da görüyoruz. ABD'de yoksullukla zenginlik arasındaki fark daha çok ekonomik tanımlı, Türkiye'de kültürel. Tophanelilerin karşı çıkışlarını hatırlayın: 'Kapının önünde toplaşıyorlardı. Kadınlı-erkekli içki içiyorlardı. Rahatsız oluyorduk.'. Bu rahatsızlık hayat biçimleri arasındaki farklılığa da işaret. Santralistanbul'un rahatsız etmediğini düşünmek mümkün değil. Santralistanbul orada ama öğrencisi, öğretim üyesi orada yaşamıyor. Başka bir yaşamı temsil ediyorlar. Bu durum o semtte tepki toplar. Bu gibi kentsel sahnelerin olağan refleksini görüyoruz bence. Ben esas bu tepkilere şaşırmamıza şaşırıyorum.
SÜPÜRÜLME TERSİNE ÇALIŞIYOR
Ama bu, reflekslere kendimizi teslim edelim ve başka bir şekilde oradan süpürülelim anlamına da gelmiyor. Komik olanı Türkiye'de bu süpürülmenin tersine çalışıyor olması. Manhattan'da süpürülen yoksullara hiçbir iktidar müdahale etmiyor. Emin olun, bazı duyarlı entelektüeller hariç kimse de kalkıp -belediye bile- 'niye bu insanlar buradan gidiyor' demiyor. Dayatma yok. Dayatmanın tek aracı parasal güç. Ama Türkiye'de siyasal iktidarın hemen durumdan vazife çıkarma alışkanlığı var. Bunu bir haklılık halesiyle kuşatıyorlar. İçki bunu sağlıyor tabi” ki. İçkinin bir argüman olarak öne konması Türkiye de o kadar kolay ki. Dolayısıyla hemen 'ben okulda öğrencilerin içki içmesini istemiyorum' diyerek yürütmenin en üst kademesinden tepki geliyor. İşte bu ABD ve Avrupa'da olmayan bir şey. Ama gerisindeki nedenler dünyada olup bitenlere benziyor.
ER YA DA GEÇ AÇILACAK
Türkiye kamusal alanı açmak zorunda. Her engelleme çabası açılmasını biraz daha geciktirir ama durduramaz. Bu kadar farklılığın bir arada yaşamak zorunda kaldığı bir ortamda tekil bir kültürel yapıyı, davranışı dayatmanın yolu yok. Herkesi ikna ederek 'hepimiz içeceğiz' ya da 'hepimiz içmeyeceğiz'i kabul ettirmenin yolu yok. Böylesine bir iktidarı hangi aracı kullanırsanız, kullanın kuramazsınız. Ama çatışma sürdürülür mü, sürdürülür. Fakat bence uzun vadede pes ettirir. Yapılamaz.
Dönüşüm yavaş gerilimler hızlı
- Bir de kiralar var. Eskiden Tarlabaşı yaşanılır değilken şimdi bir zamanların metruk evleri bohem diye fahiş fiyatlara pazarlanıyor. Çok hızlı bir değişim var. Bu durumun ayarını ne belirliyor?
Az önce söylediğim gibi. Tamamen sınıfsal. Aslında Türkiye'de bence asıl problem süreç yavaş olduğu için çıkıyor. ABD'de bu el değiştirme akıl durduran bir hızla gerçekleşiyor. Türkiye'de böyle bir talep başladığı anda herkes irreel biçimde fiyat artırıyor. O eski Beyoğlu apartmanını eskiden 1 ederken 50'ye satmak istiyor. Satılmıyor. O zaman dönüşümü yavaşlatıyor. Ama gerilimi yükseltiyor.
- Eyüplü'nün tepkisi 'burası bizim vermeyiz' mi?
Emin değilim. Orada bir yaşam biçiminden duyulan rahatsızlık var. Bilgi Üniversitesi Kuştepe kampusunun civarda böyle tepkisel bir etkisi olduğunu düşünüyorum, ama hiç tereddütünüz olmasın arttırmıştır fiyatları. Bir taraftan semttekiler kampustan istifade edip diğer taraftan rahatsızlık da duyuyorlar. Silahtar'da da aynı şey oluyor. Bu Türkiye'de ilk kez belki de Cihangir'de yaşandı. Yani 50'lerde başlayan 60'larda hızlanan Rumların semti terk etmesiyle epeyi kaliteli bir yapı stoğunun atıl durumda kalması orayı dönüşmeye hazır hale getirdi. Sonra ucuzluğundan ötürü önce entelektüel gençler yerleşmeye başladılar. Fiyatları yükselttiler.
- Şimdi Cihangir popüler. Entellektüeller yaşamıyor sanki...
Entellektüelden kastım zaten David Harvey'in orada yaşaması değildi... Sonuçta oturanlara baktığınızda üniversite mezun oranı yüksektir.
- Orada yaşamayanların gezmeye geldikleri bir semt demeye çalışıyordum. Yanlış bir soru oldu.
Hayır yanlış soru değil. Dediğim gibi o kadar yeni tanıyoruz ki bu meseleleri. Bunlarla uğraşmaya daha alışık değiliz.
Herkesin babası gibi giyindiği tek ülke Türkiye
- Cihangir'de de Tünel'de de daha çok içkiyle derdi olayan insanlar yaşıyor. Ama sokakta içenlerden rahatsızlar. Sosyalleşme alanları nasıl kurulmalı. O kriz nasıl doğup bu hale geliyor?
Bir formülü yok. Ama nasıl bu hale geldiğini cevaplayabilirim. Küçücük birkaç alan aşırı yoğunlaşıyor. Türkiye'de sokakta içki içebileceğiniz kaç yer vardır. Benim gençliğime göre Türkiye sosyalleşme anlamında uçuyor diyebilirim. Dalga geçerdim ben, herkesin babası gibi giyindiği tek ülke burası diye. Şimdi hiç tereddütsüz gençlik gittikçe tırmanan bir güç haline geliyor. Artık babalarının elbiselerini giymeyip zorluyorlar. 'Kim karşı çıkıyor' derseniz, evet Tophane'de karşı çıkanlar da gençler.
- İstanbul'da yerel yönetimlerin inşaası, dönüşüm çabası da hızla sürüyor. Çok canlı bir yapı. Ama sosyalleşme potansiyeli var mı?
Her yerden çok daha fazla İstanbul'da var bu potansiyel. Onun için zaten bu gerilimler oluşuyor. Sözgelimi, Nevşehir'de bu yüzden olmuyor. Herkesin aşağı yukarı aynı fikirde olduğu, birbirine polislik ettiği bir yerde gerilim olmaz. .Zaten metropollerin avantajı liberal oluşlarından ya da özgürlükçü yönetimlerin elinde oluşlarından falan kaynaklanmıyor. Denetlenememekten kaynaklanıyor. Cihangir'dekiler, Tophane'dekiler ne yaparlarsa yapsınlar gelenleri başlarından atamıyorlar. Böyle kendiliğinden mutabakatlar, uzlaşmalar doğmak zorunda oluyor. Doğmazsa? Öldürüyor ortam açılımları zaten. Bu tür gerilimler tırmandığı zaman pekala her türlü farklılığı ortadan kaldırmaya yönelik bir itiş de yaratıyor. Türkiye'de bu tehlikenin ben İstanbul'da olduğunu söyleyebilirim. Ama genel olarak İstanbul'un kaçınılmaz bir biçimde bir özgürlük ortamını tanımladığını düşünüyorum. Daha geniş olabilir miydi? Olmalıydı. Çok cılız. 15 milyonluk bu metropolün New York ya da Londra'daki sosyalleşme imkanlarına sahip olmadığı açık.
TÜRKİYE İSTANBUL'DA EĞİTİLİYOR
İstanbul'un büyük bir avantajımız olduğunu Türkiye bağlamında görelim. Bütün Türkiye bence sosyalleşme bağlamında İstanbul'da eğitiliyor. Yani karşı çıkmadan tepki vermenin alışkanlıkları da İstanbul'da üretiliyor. Sosyalleşmenin araçları da İstanbul'da üretiliyor. İlk önce burada insanlar bira içerek bir rock müziği konserinde bulunmaya alıştılar. Şimdi bu olağanlaşmış durum yakın zamana kadar Türkiye'nin hiç bir yerinde düşünülemezdi. İstanbul'da üretildi. İlk tepkisi İstanbul'da ortaya çıktı.
- Bu tepkiler, kesintiler aynı zamanda bir özgürlüğün sembolü mü?
Tabii öyle. Özgürlük öyle bir şey ki, bir taraftan özgürleştirirken, bir taraftan da bazıları 'hayır özgürleşmeyelim' derler. Özgürlüğü özgürlük yapan şey zaten bu. Çatışmanın kendisi.
- Kamusal alan açılacaksa ideal şehir kurgusu içinde onun tanımı nedir?
Çok basit. Ötekinden rahatsız olmama alışkanlığını edindiğimiz yerdir kamusal alan.
- Başkasını ötelememe halini hızlandıracak bir şey var mı devreye sokabileceğimiz? Belediye böyle bir araç olabilir mi?
Öyle mucizevi bir araç yok. Tam tersine belediyeler aracılığıyla kavga veriyoruz, okullarla kavga veriyoruz. Beş kişi bir araya gelip dedikodu yapınca kavga veriyoruz.
- Kavgalar çoğaldıkça mı azalacak öteleme hali?
Aynen öyle. Yani farklılıkları çoğaltmaktan başka hiçbir seçenek yok. Modern toplum böyle bir şey.
Alkol almak da bir tepki
Türkiye her türlü değişimi çok hızlı yaptığını zanneden çok yavaş değişen bir ülke. Neredeyse bir kuşak içinde megapole dönüşen kentlerin dünyasından bahsediyoruz. Çin'de Şanghay gibi. Bir de Türkiye'ye bakın. Bağdat Caddesi emin olun 1880'de üst sınıfın yaşadığı bir yerdi bugün de öyle. Nişantaşı -Abdülmecit çağında 1860'larda- üst sınıflar için kuruldu. Bugün de öyle.
- Yani gerilimler yavaşlıktan mı kaynaklı?
Evet.
- Alkol de bir mesele ama?
Çok ciddi hem de. Dünyanın her yerinde alkolün toplumsallaştırıcı bir etkisi varken bu ülkede ayrıştırıcı bir etkisi var. Evet, Nevizade'de Ramazan'da bile boş masa yok. Şarap üretimi tırmanıyor. İçki tüketimi yükseliyor. Dünyanın her yerinde yoksulların ucuz içkiyle sosyalleştiği söylenebilir. Türkiye'de ise pahalı içkiyle sosyalleşme formları gelişiyor. Çünkü Türkiye'de yoksullar içki aleyhtarı kampanyalara daha çok prim veriyor. Ama mesela Anglosakson ülkelerinde böyle değil. Yoksulların kendi içkileri var. 18. yy'da yoksul İngilizler şarap ve viskiyle değil cin, rom gibi ucuz içkiyle sarhoş olurlardı. Türkiye'de gelir durumuyla kıyaslarsanız vahim derecede pahalı alkol. Bu da bir tepki mi diyorsanız bence bir tepki
|
|
Kaynak : AKŞAM |
|
|
|
|
|
|
Yazarlar |
|
AKP ‘darbeyi’ kapatacak
25 Ekim 2016 Salı, 12:14
|
|
AKP ‘suç ortağı' arıyor
Mustafa Ünal /ZAMAN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:28
|
|
Koalisyona ‘derin devlet’ dokunması!
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Haziran 2015 Cuma, 09:21
|
|
Cumhurbaşkanı azınlık hükümetini engelleyemez
Erhan BAŞYURT/BUGÜN
12 Haziran 2015 Cuma, 09:16
|
|
Ya Koalisyon ya Başkanlık...
Eren Erdem/YURT
12 Haziran 2015 Cuma, 08:58
|
|
Kırılma noktası!
Güngör Mengi/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:45
|
|
AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
İbrahim Kiras/VATAN
12 Haziran 2015 Cuma, 08:42
|
|
Ali İsmail…
Bekir Coşkun - Sözcü
23 Ocak 2015 Cuma, 09:34
|
|
Bu memleketi çiftliğiniz mi sandınız?
Mehmet Kamış/ZAMAN
14 Ocak 2015 Çarşamba, 09:39
|
|
Charlie’ye saldırı Bursa’da protesto edildi
Can Ertan /HABER
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:57
|
|
Kobane'den Paris'e emperyalizm ve laiklik
Özgür Şen
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:17
|
|
AKP’nin IŞİD çıkmazı
Hüseyin ALİ/Özgür Gündem
14 Ocak 2015 Çarşamba, 08:10
|
|
Siyasi etik yasası çıkarılmalı
Serpil Çevikcan/Milliyet
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:37
|
|
MİT’in sicili
Gültekin AVCI/BUGÜN
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:17
|
|
İslamofobi ve provokasyon
İhsan ÇARALAN /Evrensel
12 Ocak 2015 Pazartesi, 09:11
|
|
Seçimi böyle kazandık: “VİCDANEN RAHATSIZIM”
Hüseyin Özay/Taraf
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:32
|
|
AKP’nin erkek aklı özgür kadından korkuyor
Zilar STÊRK/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:25
|
|
Barışı, ancak özgürlükler besler
Hüda KAYA/Özgür Gündem
12 Ocak 2015 Pazartesi, 08:14
|
|
Bilim siyasetin elini öptüğünde...
Cüneyt Ülsever/YURT
11 Ocak 2015 Pazar, 10:19
|
|
Sabri Uzun da “cadı avı”na katıldı
Nazlı Ilıcak /BUGÜN
11 Ocak 2015 Pazar, 10:18
|
|
|
|
Son 20 Yazım |
|
CHP, NEDEN İKTİDAR VE UMUT OLAMIYOR, 7 HAZİRAN VE 1 KASIM SEÇİM SONUÇLARI
|
|
AHMET İSVAN, CUMHURİYET ÇINARI VE EFSANE BAŞKAN
|
|
GERÇEK VE NAMUSLU SOLCULAR GÖREV YİNE SİZE DÜŞTÜ.
|
|
ÇARŞAFI ÇIKARDI, PEÇEYİ ATTI VE GÖZLERİNİ YUMDU!..
|
|
12 Eylül Faşizmi unutuldu mu?
|
|
Yıllar önce Yasin El Kadı'yı yazmış ve uyarmıştım:KEFİL OLANA KEFİL MİSİNİZ ?
|
|
Yıllar önce yazmışım \\\\\'ÇANKAYA SIRAT KÖPRÜSÜ!\\\\\'
|
|
Tüm Dostlara Teşekkür…
|
|
Erdoğan, haysiyet cellatlığı yapıyor: Bağırdıkça korkuttuğunu, hakaret ettikçe sindirdiğini sanıyor!
|
|
Gülen Cemaatinin ‘Altın Nesil’ hedefi:
|
|
Endişeliyiz, Kaygılıyız, Hatta Kırgın ve Öfkeliyiz, Ancak Çözümsüz ve Umutsuz Değiliz...
|
|
Ülkelerin ve Toplumların Uygarlığı Çocuklarına Yaptığı Yatırımla Anlaşılır.
|
|
Kardeşlik Kanla, Barış Sözle Olmaz...
|
|
Sayın Başbakan, ‘Marjinal’ değilim ama isyanlardayım
|
|
CHP Milletvekilleri Gezi’de Gökkuşağı çocuklarının yanında…
|
|
Çapulcu Halkın Okuduğu Şiir!
|
|
“İNSANLAR İHANETE TUTSAK” Diyerek Yeniden Merhaba…
|
|
Dost Okurlarımdan Kısa Bir Süre İzin İstiyorum.
|
|
Sadece İnsan Olmak!
|
|
Annemin de Başını Ezerler mi?
|
|
|
|
Takvim |
Pt |
Sl |
Çr |
Pr |
Cm |
Ct |
Pz |
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
|
|
|
|
|
|
|
|