Bir laf vardır; “bir deli kuyuya taş atar, kırk akıllı o taşı çıkaramaz!” 35 yıl sonra hem de emekçiler ve solcuların yıllarca horlandığı, gazlandığı, taşlandığı ve hatta kan dökerek kazandığı büyük zafer sonrası, yani 1 Mayıs'ın nihayet “emek bayramı “olarak ilanından bir yıl sonra ve de yüz binlerce kişi tarafından büyük coşkuyla kutlandığı 2012’nin 1 Mayısı'nda bir deli kuyuya taş attı!..
Hani “tam geçmişle hesaplaşıyoruz!” “Katliamcıları yargılıyoruz!” dediğimiz anda!
Nihayet 1 Mayıs 77 katliamının da hesabı sorulacak umutlarının yeşerdiği günün akşamında biri çıktı öyle bir laf etti ki, akıllılar günlerdir “o rezilin yaptığı bu rezilliği” tartışıp duruyor!..
***
Son zamanlarda bir moda var.
Çağdaşlıkla, demokrasiyle, eşitlikle, özgürlüklerle, adil paylaşım ve dayanışmayla ilgili ne varsa, emeğin yüceleşmesi, insan onuru için ne elde edilmişse ve de solla ilgili bildiğiniz ne kadar değer varsa, önce, yok etmeye çalışıyorlar, ”başaramazsalar, ”itibarsızlaştırmak” için bilinen tüm çirkef yolları deniyorlar!..
***
Sağcılar yıllardır Cumhuriyetin temel ilkeleriyle kavga ederler. Özellikle laiklik ve çağdaşlık değerlerini yok saymaya çalışırlar. Bu kavga, bazen aşağılama yarışına dönüşür, bazen korkuyla sinermiş gibi görünür, alçak perdeden sinsice toplumun yaşamıyla ilgili değerlerini itibarsızlaştırmaya çalışırdı. Şimdiki radikaller ise son 10 yıldır, gücü ele geçirdiklerini zannettikleri bir anda pervasızca ve açıkça bireysel ve toplumsal değerlere saldırıyorlar! Ve bilinen çağdışı zihniyet, önünde her zaman engel gördüğü solla uğraşmayı bırakıp üzerine çullanmaya çalışıyor!.. Yalanlar, sahte belgeler ve kullandığı “solcular” aracılığıyla “önce demokrasi ve insan” diyen “solu” yok etmeye çalışıyor!..
***
Bu fanatik sağcılar solun bilgisini, birikimini, dünyaya açılmışlığını bilirler, kültürü ve eğitimiyle ulaştıkları yetişkinlik düzeyini hep kıskanmışlardır!.. O nedenle sola amansızca saldırırlar.
Bugünkü iktidar kadroları 12 Eylül’e, 28 Şubat’ta ses çıkarmamıştı!.. Bir köşeye sinerek beklediler!..
27 Nisan’a bile doğru dürüst karşı çıkamadılar! Ağızlarında gevelediler!. Daha sonra belli ki çok ileri gittiklerini düşünerek, “muhtıra veren askere” madalya ve armağanlar hediye ettiler!..
***
Biat kültürünü sahiplenenler demokrasiden bahsedemez!. Çünkü biat eden özgür düşünemez! Biat bugünkü insanın doğasına aykırıdır!.. Biat, insanın onuruyla arasındaki ilişkiyi kurmasına müsaade etmez!. Bu gerçeklerin farkında olmalarına rağmen “inanç tacirliği” yaparak insanların akılını bağlamaya çalışıyorlar!
Solun bir başka görevi daha var. Toplumun bilgilendirilmesini, gelişmesini ve eğitilmesini sağlamak!.. Aldatılmasını engellemek!..
Sağ bundan hoşlanmaz!. Sömürü düzenine karşı çıkılmasını istemez! Halkı aç ve cahil bırakarak yönetmek ister!.. O nedenle “Solu inançsız” olarak göstermeye çalışır!.. Dünyanın ve insanlığın gelişimini ve değişimini takip eden solculara, ilericilere saldırarak kendi hafifliklerini örtmek ister!...
***
Sağcılar bugün eskisi kadar aciz değiller. Devleti ele geçirdiler. Kaynaklar ellerinde. Zenginleştiler!.. Yandaşlarla yeni bir sermaye sınıfı yarattılar. “Dönmek şereftir!” diyen solcuları buldular! Güce tapan zavallı bu döneklerle şimdi sola saldırıyorlar. Kendilerine “liberal” diyor bunlar!..
Neyin liberali?!... Aslında kullanıldıklarının farkındalar! Ama son kullanılma tarihine kadar “küpü” doldurmaya gayret ediyorlar.
***
“Ağacın kurdu kendindendir!”
Değişimden yana olanlar güya bunlar!.. AKP’nin kendilerini kullandıklarının farkında bile değiller.. AKP iktidarı gittiğinde bu insanların ne söyleyeceklerini şimdiden tahmin edebiliyoruz.
Dün benzerleri 28 Şubatçılara ya da 27 Nisancılara ne demişler, nasıl mersiyeler düzmüşler ve de bugün nasıl kıvırtmışlarsa, yarın da aynı şeylerin tekrarlanacağına hazırlıklı olmalıyız!..
***
Evet, Solun bugün eksikleri var. Geçmişte aralarındaki kavgaları kimse saklayamaz!.. Değişen dünyayı yeterince kavramadıkları, bu değişime uygun yeni toplumsal önermeler ortaya koyamadıkları, zaman zaman durağanlaştıkları, toplumun içine eskisi kadar nüfuz edemedikleri gibi ciddi zaaflar var! Yeni kadrolar yetiştiremediler! Ama Türkiye solunun hemen hemen tamamı, darbecilerin yok etmeye çalışmasına, siyasi iktidarların ezmeye niyetlenmesine rağmen, işkence ve baskıya direndiler, öldüler ama ayakta durdular!.. Ve ideolojilerine ihanet etmediler!..
***
Maalesef içimizden sol değerlere ve sol emekçilere ihanet eden bir avuç kişi çıktı!.. Bu insan tipolojisini iyi tanımalıyız!.. Para hırsı, çıkar merakı, statü beklentisi meğer ne denli yüksekmiş!. Meğer karakterleri ne kadar zayıfmış, İhanet etme meyilleri ne kadar güçlüymüş!.. O gün savundukları ideolojileri aslında ne büyük riyayla sahiplenmişler, meğer birlikte oldukları kişileri ve örgütleri arkadan vurmaya ne kadar hazırlarmış!.. Bunları unutmayalım!..
***
Gelelim 1 Mayıs 1977 Taksim Katliamına! Bugün, sol itibarsızlaştırılmaya çalışılırken en güçlü kanıt olarak bu katliam kullanılıyor!.. Bir “efsane yok edildi” deniliyor!... “1 Mayıs 1977 solculuğun rezilliğidir!..” iddiasıyla o gün meydanda olan “katliamın” failleri yine solcular olarak gösteriliyor adeta katliam değersizleştiriliyor!.. Bu kadar insafsız olmak niye?.. 34 gencin ölümüne bile saygı göstermiyorlar. Üstelik bu sözlerin “12 Eylülün aklanmasına” kadar gidebileceğini bile düşünemiyorlar. Türkiye’de olan binlerce faili meçhul cinayetin, suikastın, saldırının gerçek faili olan “derin devletin” varlığının inkarına kadar bu iddiaların götürüleceğini göremiyorlar!
***
Bazıları biz “bu iddiaları” Mayıs 1986’da da ortaya atmıştık” diyor!.. Bu iddialar” O gün de inandırıcı” değildi!.. O günlerde hâlâ sıkıyönetim vardı. Solun iç çatışması ikrarı onlar için bulunmaz bir fırsattı!. O zamanki “Nokta dergisinin” bu iddiasına karşı kıllarını bile kıpırtmadılar!. Kaldı ki Nokta dergisinde yazılanlardan bugün söylendiği gibi bir iddia da çıkmıyordu!..
***
Bu dayanaksız iddiayla İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava dosyasındaki olayların tutanakları, telsiz konuşmaları, görgü tanıklarının ifadeleri ve o gün alanda görevli asker ile polislerin telsiz çözümleri yok sayılıyor!.. Yakalanan ve kimlikleri alınmayan silahlı insanların daha sonra salıverildikleri ifadeleri aktarılmıyor! O günün önemli tespitleri olan ve kaybolan fotoğraflar, belgeler ve gizli raporlar… Sahte isimli yabancılar, müşteriye kapatılmış otel odalarında bulunan belirsiz kişiler, kurşun delikli otel camları, TV’lerde yıllardır yayınlanan o feci görüntüler, panzerlerin insanları çiğnemesi, alanda hızla dolaşan otolar… Savcı Çetin yetkin’in tespitleri... Dava savcılarının, hükümet komiserlerinin açıklamaları! Bunların hepsi bir kişinin “rezilce açıklamalarıyla “yok” sayılıyor!
***
Evet solda o gün çatışma vardı. Ama bu kadar büyük katliamı yaratacak kadar kindar değillerdi. Üstelik bu iddiayı yapanlar, silahı elinde tutan grubun mensupları değil miydi? O zaman, bu iddiayla “katliamın gerçek failleri olarak” bir “ikrarda mı” bulunuyorlar? “Mal bulmuş Mağribi” gibi bu hezeyana sarılanların çoğunluğu solun içinden çıkan ve bugün o savunduğu düşüncelerin tam tersini söyleyenler olduğunu gözlemek gerekir!! Neden insanlar bu kadar çabuk “ruhunu şeytana satarlar!”*
***
Unutulmamalı ki bir ay sonra Taksim’de miting yapacak Bülent Ecevit'e de “derin ilişkili bir örgütün” suikast yapacağını Başbakan Demirel bir mektupla bildirmişti. O yılları unutmayalım!.. Biz de o zamanı yaşadık!.. Ve hafızamız hâlâ yerinde!..
|