Kılıçdaroğlu: \'Kin beslemeyen birinin cumhurbaşkanı olacağına inanıyorum.\'
CHP lideri Kılıçdaroğlu Taraf’a konuştu: \'Erdoğan’dan daha özgürlükçü, kimseyi ötekileştirmeyen, kin beslemeyen birinin cumhurbaşkanı olacağına inanıyorum.\'
Siz 2002’de siyasete, yani parlamentoya girmiştiniz. Neden? 2002’de siyasete Sayın Deniz Baykal’ın daveti üzerine girdim, emekliydim, birden fazla sivil toplum kuruluşunda görev yapıyordum. Birisinde de başkanlık yapıyordum. Sayın Baykal Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapmamı istedi. Aile olarak da CHP geleneğinden gelen bir aileyiz. Kabul ettik ve siyasete girdik.
Neyi amaçladınız, teklifi neden kabul ettiniz?
Siyaseti kabul etmemin nedeni şu; sivil toplum örgütünde çok şey söylüyorduk. Özellikle ben Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği’nin başkanlığını yapıyordum. Demokrasinin olmazsa olmazı, yurttaşın ödediği vergilerin hesabını sormasıdır. Eğer vatandaş verdiği vergilerin hesabını sorabiliyorsa o ülkede demokrasi gerçekten derinleşir. Bu siyasette bizim anladığımız anlamda pek sorulan bir soru değildi. Ben acaba bunu parlamentoda daha net dile getirebilir miyiz, toplumun her kesimine yayabilir miyiz diye bir amaç güttüm. Bu çerçevede siyaseti kabul ettim.
2002 seçimlerinde AK Parti sıfırdan gelip yüzde 30 oy aldı. Nasıl alabildi?
Sağda ciddi bir boşluk vardı. O boşluğu kısmen AKP doldurdu. AKP’nin daha farklı söylemleri vardı; demokrasi, özgürlük, toplumun her kesimini kucaklamak gibi, kimseyi ötekileştirmemek gibi. Batı’ya verdiği mesajlar vardı. Biz AB’ye girmekte çok kararlıyız gibi vaatleri vardı. Türkiye’nin baskıcı değil demokratik bir yönetime ihtiyacı var gibi söylemleri vardı. Aydınlarla iyi ilişkiler kuruyordu, onlara her türlü özgürlük vaadinde bulunuyordu.
Siz o mesajı beğeniyor muydunuz?
O mesajları büyük ölçüde CHP de söylüyordu.
O zaman, mesela Erdoğan 2002’de size sorsaydı ona katılır mıydınız?
Hayır, çünkü ben Erdoğan’ın geldiği geleneğin samimi olmadığının, bütün söylemlerini asıl amaca ulaşmak için dile getirdiğine inanan bir kişiyim. Takiyye kültürü dediğimiz bir kültür vardır. Bu kültürden beslenenler o kültürden kolay kolay kurtulamazlar. Halka doğruları söylüyormuş gibi yapıp asıl amaca ulaşmak için mücadele eden bir kültürdür bu. Demokrasi söyleminde bulunurlar, demokrasiyi askıya alırlar. Özgürlük alanlarını kısıtlarlar. Böyle bir kültürden geliyor Tayyip Erdoğan. Acaba gerçekten değişti mi? Milli gömleği değiştirdik dendi. Artık yeni bir AKP var. Biz eskiden söylenenlerin tamamını artık bir tarafa bıraktık, yeni bir yol haritası çizdik kendimize dediler. Daha özgürlükçü, daha demokrat bir yola çıkıyoruz dediler ama geldikleri nokta böyle olmadığını gösteriyor.
Ama 2007 seçimlerinde de AKP oylarını arttırdı ve CHP’nin sadece oyu yüzde bir arttı.
CHP’nin şöyle bir açmazı vardı. Dünyasını daha çok eleştiri üzerine kuran bir parti idi. İktidardaki partinin yaptığı yanlışları sürekli dile getirip, yeni öneriler, çözümler üretmeyen bir parti konumundaydı. Oysa iktidar odaklı bir partinin, sorunlara çözüm üretmesi gerekiyor, Çünkü AKP’nin eksikliklerini toplumda yaşayanlar görüyor zaten.
O günlerin CHP’si iktidar olmak istiyor muydu?
Kendisini iktidar olmak istiyorum diyordu ama söylemleri onu iktidara taşıyacak söylemler değildi.
Deniz Baykal CHP’ye hâkim olamadı...
Politikada siyasetçinin önemli bir görevi var. Ülkeyi yönetmek gibi bir iddiası var. Ama siyasetçinin halkta karşılığının olması, geniş kitleleri kucaklaması, barışması gerekiyor. Bunu yaptığında iktidar olma şansını yakalar. Toplumun her kesimine gidip, onun değerlerine, inançlarına, kimliğine değer verip, saygı gösterip, onun sorunlarını çözebileceğini anlatmamız ve onu ikna etmemiz gerekiyor. Biz vatandaşı değerlerinden soyutlayıp farklı bir kişi olarak konumlandırdığımız zaman istediğimiz amaca ulaşamayız.
Birinci AK Parti hükümetiyle ortak yönününüz neydi? AK Parti neyi iyi yaptı?
AB sürecinde getirdikleri tüm yasalara destek verdik. Ama bu giderek tıkanan bir sürece dönüştü. Çünkü AKP elde etmek istediklerini elde etmiş, daha güçlü konuma gelmişti. İki, AKP ekonomik bir krizden çıkmıştı, o krizin faturasını Ecevit Hükümeti ağır bir bedelle ödemişti. AKP ilk iktidar olduğunda o ekonomi politikasından vazgeçmek istedi ama vazgeçmenin doğuracağı tepkileri görünce aynı politikayı sürdürdü. Bir süre sürdürmesi enflasyonun kontrol altına alınması için çok önemliydi. Ama bir süre sonra onu sürekli bir politika haline dönüştürdü. Bu da sağlıklı bir çıkışın olmadığını gösterdi bize. Ben AKP’nin ekonomi politikalarına katılmıyorum.
Türkiye’de yüzde 8-9 büyüme var ama... Nerede yanlışlık yaptı AKP?
İsterseniz 1923’ten alın ya da 1950’den AKP iktidarına kadar alın, büyüme ortalama yüzde 5.5 civarında. AKP döneminde yüzde 5.7 civarında, çok değişen bir şey yok aslında. Bu gerçeği dünya kamuoyunda ekonomiyle ilgilenen hassas çevreler biliyor, görüyorlar. Ama yaratılan imaj sanki AKP ekonomide olağanüstü başarı sağlamış gibi.
Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak mı?
Ben Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olacağına inanmıyorum.
Erdoğan olmazsa kim gelecek?
Daha özgürlükçü, toplumun her kesimini kucaklayan, kimseşi ötekileştirmeyen, yüreğinde kin değil insan sevgisi olan birinin Cumhurbaşkanı olacağına inanıyorum.
Aklınızda biri var mı?
Bir kişi yok ama bir profil var tabi aklımda. Bu bir erkek ya da kadın olabilir amatemel özelliği bu ülkede herkesin kabul edebileceği biri olması.
Sizin adayınız nasıl seçilecek?
Toplumun benimseyebileceği, kabul edebileceği, siyasal kimliği çok fazla öne çıkmamış, birikimi, bilgisi, dünya görüşü ve dünyayı tanımasıyla herkesin saygı duyduğu bir kişiyi aday çıkarmak isteriz.
Kim, nasıl seçecek; halktan , Meclis'ten nasıl gelecek?
Meclis'ten de olabilir, Parlamento dışından da olabilir. Geniş çerçeve dışında özel bir ipucu vermek doğru olmaz. Çünkü kafamda henüz belli bir isim yok.
Siz aday olacak mısınız?
Hayır. Zaten partili kimliği öne çıkmamış birisinin aday olması çok daha önemli.
|