Burada görüşlerine yer vereceğim değerli siyaset adamlarından Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Süleyman Çelebi ve Nihat Matkap ile uzun yıllara dayanan bir dostluğum olduğu, Sayın Gürsel Tekin ve İzzet Çetin’le de saygı çerçevesinde bir ahbaplığımız olduğundan bazı konuşmalar dertleşme niteliğinde olmuştur.
Bu tür konuşmaların dışında kalan görüşleri buradan sizlerle paylaşacağım:
İlk Önce Sayın Fikri Sağlar’la başlayalım.
Bu güne dek verdiği onurlu mücadele ile sol/sosyal demokratlar arasında her zaman saygın bir yeri vardır Fikri Sağlar’ın.
Baykal döneminden başlayan haksızlık hatta hukuksuzluklar, ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı döneminde de devam etmiştir.
Anayol Hükümeti'nin sonunu getiren Türkbank yolsuzluğu dosyasının açıklanması sırasında Deniz Baykal'ın gözden çıkararak CHP'den ihraç ettiği Fikri Sağlar, yıllar sonra Kılıçdaroğlu'nun davetiyle partiye geri dönmek için başvurmuştu.
Ne yazık ki PM’de yapılan oylamada ihtiraslı ve kıskanç bazı siyasetçilerin özel gayreti sonucu müracaatı ilk seferde boşa çıkmıştı.
Bu durum parti tabanı kadar kamu oyunu da rahatsız etmiş ve günlerce yazılı basın ve görsel medya bu hatalı kararı kınamış ve yazmıştı.
Oluşan kamuoyu baskısı sonucu bir başka PM toplantısında Fikri Sağlar yeniden CHP üyeliğine kavuşmuştu.
Partinin “Değişim - Dönüşüm ve Yenileşme'' mesajı verdiği 34. Olağan Kurultayında beklenen ve temel olarak arzu edilen; gerçek bir sol/sosyal demokrat parti olabilmesiydi.
Özellikle halka güven vererek iktidar yolunu açmak için; yeni ama deneyimli, birikimli, bilgili, namuslu ve onurlu, partide ve halkta karşılığı olan kadrolarla buluşması gerekiyordu.
Çağın gereği olan bilgi toplumunu oluşturmada yeterli olan, halkın sorunlarını çözmek için kafa yoran gençlere ve siyasete emek vermiş, iddiası olan, söyleyecek sözü olan, ülkesini tanıyan ve ihtiyaçlarına çözüm üretebilecek; her şart ve koşulda bu ülkede barışı savunacak kadınlara yer vermesi arzu ediliyordu.
Yine Emek Örgütleriyle ve emekçilerle üretmek ve hakça paylaşmak için bütünleşmek ve birlikte iş dünyasının temsilcileriyle de hak-hukuk ve AB standartlarında örgütlü toplumla yaratmak için vicdanlı ve çağdaş kadrolarla PM’ni güçlendirmesi başarısı için olmazsa olmazdı
Kurultayın ikinci günü en azından bu saydığımız duyarlılıkları göz önüne alarak yenileneceği düşünülen PM ve sonrası oluşturulacak MYK için büyük önem taşıyordu.
Toplumun geniş bir kesimi ve CHP örgütlerinin beklentisi bu yöndeydi.
Bu beklentiler çerçevesinde medyadada genişçe yer alan Fikri Sağlar’ın PM ‘ye hatta MYK’ ya gireceği yönündeydi.
Kurultayın ikinci günü sabah saatlerinde yaptığımız görüşmede Fikri Sağlar bana “Biliyor musun maalesef listede yokum.
Ancak örgüte olan saygımdan ve güvenimden dolayı aday olacağım. Ve hiçbir koşulda adaylığımdan vazgeçmeyeceğim…
Üzücü olan; Genel Başkan’ın bu kararı Mersin Belediye Başkanı Macit Özcan’ın dayatması “Ya O, Ya Ben “ demesi ile almış olmasıdır “diye bilgi verip destek isteyince gücümüzün yettiğince seferberlik ilan ettik.
Aynı anda Genel Başkan’ın listesinde toplumda ve örgütlerde ciddi bir karşılık bulan Sayın İlhan Cihaner’in de olmadığını öğrenmemiz sonucu durumu BURSA BAĞIMSIZDA haber yapıp duyurduk.
Facebookta sürekli yayınlayıp örgütlerden ve partililerden destek istedik.
Tüm dostlar, gerçek CHP’liler ve sol düşünen herkes bu duruma sahip çıktı.
\'İnadına Sol ve İnadına Fikri Sağlar... İnadına Cihaner” diye slogan üreterek herkes bu olumsuzluğa tepki koydu.
Örgütlerin, daha doğrusu özgür iradeyle sçilmiş olan delegelerin gücü bir kartopunun çığa dönüşmesine sebep oldu ve bu iki namuslu ve onurlu insan tüm engellemelere ve liste operasyonlarına karşın yüksek oylarla hak ettikleri yeri buldular.
Seçim sonrası iki kez görüştüğümüz Sayın Fikri Sağlar, örgütlerin verdiği destekten dolayı haliyle çok mutlu ve gururluydu.
Siyasetin kapalı kapılar ardında yapılamayacağını parti içi demokrasi geliştikçe bilinçli ve gerçek delegeler parti örgütlerine yön verdikçe artık tüm köhnemiş metotların işe yaramayacağını söyleyerek gelecekten umutlu olduğunun altını çizdi.
CHP’de “İnadına Sol” diyen örgütün desteğini alıp Parti Meclisi’ne giren Fikri Sağlar yine şu değerlendirmeyi yaptı:
“Liste deldi’ değil, delegenin bana olan ilgisini gördüm. Ben hiçbir listede bulunmayan bir isimdim.
Bugüne kadar duruşum, partililerle ilişkim, delege arkadaşlarımın gözünden kaçmıyor, benim de görevlendirilmemi istedi” diye konuştu.
ESKİ KÜLTÜR BAKANI VE SODEV ONURSAL BAŞKANI ERCAN KARAKAŞ:
Kendisini çok uzun yıllardan beri tanırım.
Yıllardır hep aynı ekip içinde yer aldık.
Hümanist, hoşgörülü, sağduyulu, kültürlü, çağdaş ve birikimli bir insan olmasına karşın kongrede yapılan oyunlara ve partiliklere yaşatılan çileye ve aldatmacadan dolayı kendisinin öfkeli, kızgın ve oldukça tepkili olduğunu gördüm.
Ercan Karakaş, yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile sol/sosyal demokrat anlayışa en bilimsel, en örgütlü ve Avrupa standartlarında gerçek bir sosyal demokrat parti olması için emek vermektedir.
Tüm Örgütlerin sevip saydığı, kendisinden çok şey öğrendiği gerçeği ile PM’ de, MYK’ da ve Genel Başkan Yardımcısı olarak ta (Eğitim, örgütlerden sorumlu veya medya ve parti sözcüsü ) gibi görevlerle partinin daha da güçleneceği düşünülmekte ve her seçim sonucu örgütlerde bu beklenti olmaktadır.
Ne yazık ki her seferinde örgütlerin görüş ve düşüncelerine ağırlık verileceği söyleniyor ancak bu sözler hep lafta kalıyor.
Ercan Karakaş, Kılıçdaroğlu’nun 100 kişilik anahtar listesinde ismi var olan siyasetçilerden ancak kendisinin anahtar listede yer almamasının nedenini ve aldığı oyun konumuyla pek de doğru orantılı olmadığını düşündüğümden sebebini kendisine sordum!..
Ercan Karakaş, “Gülercim, yazmanda hiçbir mahsur yok..
Çünkü ben bu yapılan çirkinliği, delegeyi aldatmak ve yanlış yönlendirmek için uygulanan tezgâhı, PM’de de anlatacağım…” diye söze başladı.
Ve liste oyunlarını ve gerekçelerini şöyle ifade etti:
Her şeye karşın Kurultay’da çarşaf liste uygulanacağı kararı olumlu bir gelişmedir.
Genel başkan’da 98 kişilik bir listeyi örgüte sunup, başka bir anahtar liste çıkarmayacağını basın mensuplarına da ilan edince güzel bir seçim olacağı ve delegelerin ister Genel Başkan’ın listesinden, isterse kendi istedikleri adayları işaretleyebileceği ve demokratik bir seçim olacağını düşünüp sevindik.
Ancak sıcak ve boğucu havaya rağmen salonda liste bekleyen adayları usandıran bir durum gelişti.
Nedense saatler geçiyor delegeler bekliyor ama Genel Başkan’ın 98 kişilik listesi bir türlü salona getirilip dağıtılmıyordu.
Listeler hazırlanmış, matbaaya yollanmış ama salona getirilmiyor ve delegeye kasıtlı olarak dağıtılmıyordu.
Bu durumdaki delege listede kim var kim yok bilemediği için 500’e yaklaşan aday içinden kimlere oy vereceğini de kararlaştıramıyordu.
Durumu Genel Başkana iletmek için telefon açtım:
“Sıcak ve boğucu bir havaya karşın saatlerdir delegenin liste beklediğini, seçimin başlatılamadığını ve kimsenin sebebini açıklamadığını anlatmak istedim
Kendilerine Özle Kalem vasıtasıyla ulaştım.
Durumu öğrenince hemen matbaaya haber verildiğini ve matbaadan listelerin salona yollanılması için talimat verildiğini bildirdiler.
İşte rezalet bundan sonra başladı!” diyerek amaçlı ve art niyetle yapılan bu haksız uygulamanın amacını anlatmaya devam ettiler.
Karakaş devamla,
“Çünkü salona getirilen az sayıda basılmış olan Genel Başkan’ın listesinin havaya savrulup kimsenin eline geçirilmediğinin herkes tarafından görüldüğünü ve medya tarafından da tespit edildiğini” belirtip;
Genel Başkan’ın tercih ettiği 98 kişilik liste delegeye ulaşmadan, delege listede kimler var, kimler yok bilmeden beş dakika sonra tüm delegeye neredeyse tek tek dağıtılan sarı liste “Genel Başkan’ın 52 kişilik gerçek listesi” diye verildi ve oylama başlatıldı.
Bu arada salonda farklı listelerde dağıtılmaya başlandı.
Şahsen ben Genel Başkan'ın 52 kişilik listesinde olmadığımı delegelerden 300-400’ü oy kullandıktan sonra haberim oldu.
Müdahil olduk yeniden beyaz listeler dağıtıldı velhasıl delegelerin kafası karmakarışık oldu.
Genel Başkan’ın 98 kişilik listesi de ellerinde olmadığından gerçeği kim söylüyor, kimler aldatıyor, kime neden, nasıl oy vereceklerini şaşırdılar.
Hiçbir kurultayda bu kadar kaos ve karmaşa yaşanmamıştır.
Burada her şeyden önce kabul edilemez olan;
Genel Başkan’ın adını kullanarak yakışıksız, çirkin ve haksız- hukuksuz bir şekilde hareket edilebilmiş ve bundan da sonuç alınmış olmasıdır.
CHP bu tür anlayış ve yöntemlerle yenileşemez.
Olumlu anlamda değişemez. Kendilerine dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorlar.
Düşünen, araştıran, itiraz eden, hak arayan ve hak savunan insanlara tahammül edemiyorlar.” diye öfkesini ve kırgınlığını dile getirirken olumlu gördüğü ve umutlandığı kısmını da şöyle dile getirdi:
“Her şeye karşın çıkan sonuç umut verici…
Ayrıca Genel Başkan'ın \'Bundan sonra sorun çıkaranlara ve hiziplere izin verilmeyecektir ancak CHP’de farklı kanatlar olacaktır\' sözleri büyük önem taşıyor.
Biliyorsun yıllardır biz bu düşünceleri savunup anlatmaya çalışıyorduk.
Bundan sonra partinin SOL kanadının güçlenmesi ve parti içinde iktidar olması için tüm gücümüzle çalışmak zorundayız.
CHP’ sağa öykünerek ve sağlaşarak ancak değişir ama yozlaşır.
Sola açılarak, sol düşünceyi iktidar yaparak AKP’ye alternatif olur ve halkın beklediği sorunlarını çözebilecek bir iktidar alternatifi olabilir.” diyerek umudunu koruduğunu ve bundan sonra yapmak istediklerini aktarmış oldu.
GÜRSEL TEKİN ÖRGÜTLERDEN SORUMLU ESKİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI:
Gürsel Tekin’in ismini Parti Meclis Üyesi olduğum günden itibaren duymuştum. Ancak tanışmamız oldukça yenidir.
O da daha çok telefonda görüşerek olmuştur.
Kendisi benim gözlediğim kadar çalışkan, özverili, halkla iletişmede çok başarılı, gündem yaratmayı ve gündemde kalmayı başarabilen ve ezber bozan bir siyasetçidir.
Bu nedenle sevenleri ve sevmeyenleri CHP içinde yarışma halindeler.
Genel Başkan Yardımcılığı görevini bıraktığında sevmeyenleri bile kendisinin eksikliğini fark etmiş ve CHP’nin gereksinmesi olan siyasetçilerden olduğuna hak vermişlerdir.
Gürsel Tekin, kanımca benimle fazla yakınlığı ve dostluğu olmadığından kurultay sonrası değerlendirmeyi çok dikkatli bir dil ve üslup kullanarak ve daha çok siyasetçi ağzıyla sorunları görmezden gelerek daha çok umut aşılamak amacıyla değerlendirdi.
Gürsel Tekin, “Her şeyden önce unutmamalıyız ki Türkiye'yi 50 yıldır sağ iktidarların yönetiyor. Bu kadar kötü yönetilmelere karşın CHP Türkiye'nin sigortası olmuştur.
Bu nedenle CHP’nin bu kurultay büyük önem taşıyordu.
CHP kurultayı hafta arası olmasına ve çok sıcak günlerde yapılmasına karşın başarılı olmuş; toplumda umut ve heyecan yaratmıştır.
Bu kurultayda Türkiye’nin bütün beklentilerine cevap verebilecek, gerçekten bu beklentilerin üstesinden gelebilecek bir kadroya ihtiyaç vardı.
Şimdi Kurultayımız sonuçlandı delegeler ve örgütler kararını verdi.
Bundan sonra hiç vakit kaybetmeden ve gereksiz tartışmalara girmeden önümüze bakıp iktidar yolunda bıkıp usanmadan çalışmaya ve halka ulaşmaya başlamalıyız” dedi
Sayın Gürsel Tekin’e , “her şey sizin anlattığınız kadar olumlu mu geçti?
listeler konusunda çok çirkin oyunların döndüğü ve manipülasyon yapıldığı söyleniyor.
Ayrıca toplumda beklenen ve istenen birçok saygın ve sol ismin, emek temsilcilerinin isminin listelerde olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sorduğumda;
“Halksınız… Hiç hoş olmayan, yakışıksız, çirkin durumlar yaşandı.
Bunlar CHP’ne yakışmayan tavırlar. Delegeye güvenmek gerekiyor.
Çarşaf liste uzun süreden beri ilk kez uygulanıyor.
Bundan sonra bu tür sorunlarda yaşanmaz diye temenni ediyorum.
Kurultayın partimize ve ülkemize hayırlı olacağına inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.
ESKİ ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI, ÖRGÜTLERDEN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCISI NİHAT MATKAP.
Sayın Nihat Matkap, CHP’de Gürsel Tekin’in yerine Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olduğu günden bu güne kadar sürekli hedef tahtasına oturtulan bir isim oldu.
Hatta bu saldırılar bel altı savaşlarında olduğu gibi kendisinin inancı yani (Alevi olması) nedeniyle yapılması çirkin ve utanç veren bir nitelikte gelişti.
Sayın Nihat Matkap ile çok uzun yıllardır tanışırız.
Birlikte çalıştık…
Aklımda kalan en önemli özelliği, karşısındaki insanlara saygılı, sabırlı, hümanist, hoş görülü olmasıdır.
Bu güne dek ben kendisini kavga ederken veya anlamsız yere hırçınlaştığına hiç tanık olmadım.
Siyasette ve Bakanlığı döneminde isminin akçeli işlerle ve kirli ilişkilerle hiçbir zaman anıldığını duymadım.
Ancak parti içindeki bölünme veya hizipleşmenin bir tarafı olarak gösterilmesi nedeniyle sürekli olarak yıpratılmaya çalışıldığı görülmüştür.
Bu nedenle restleşmelerde ve kellesi koparılacaklar arasında ismi fazla ortaya atılan bir konumda kurultaya girdi Nihat Matkap.
Kurultay’ da Kemal Kılıçdaroğlu salonu girdiğinde en çok merak edilen konu kiminle oturacağı idi.
Geçen kurultaylarda iki yanına eski genel başkanları alarak oturmayı tercih eden Kılıçdaroğlu, bu kez delege sıralarına soluna eşi Sevim Kılıçdaroğlu'nu, sağına ise örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap'ı alarak oturdu.
Kurultay sonrasında en çok merak edilen örgütten sorumlu genel başkan yardımcısının kim olacağı konusuydu.
Birlikte oturmaları “Kılıçdaroğlu Nihat Matkap’tan vazgeçmedi' değerlendirmelerini yaptırdı.
Nihat Matkap, kurultayı her şeye karşın yapısından kaynaklanan pozitivizm ölçeğinde değerlendirdi.
“Biliyorum bana aksaklıkları ve eksiklikleri soracak veya sıralayacaksın anacak her şey bir anda olamıyor.
Değişim, dönüşüm ve yenileşme toplumda da, partililerde de hemen yaşama geçmiyor.
Zaman ve sabır istiyor. Yılların getirdiği kötü ve köhnemiş alışkanlıkları bir anda kaldırıp atamıyoruz.
Kurultayda yaşanan liste savaşları ve PM’ de seçilen veya tercih edilenlerdeki ölçüler tam istenen gibi, daha doğrusu CHP’nin gerçek bir sosyal demokrat parti olması ve sol kanadının daha ağırlıklı olması için yetersiz olabilir.
Ama bu kurultay bir mihenk taşı olacaktır.
Parti içi demokrasi işleyip örgütlerde bilinçli delegeler karar verdikçe parti güçlenecek ve iktidar yolu açılacaktır…” gibi umut veren sözler söyledi.
Ayrıca listeyi delen arkadaşlarının CHP delegesinin kararının ne kadar isabetli olduğunu gösterdiğini ve o arkadaşlarında CHP’ye güç katacağını ve dinamizm getireceğini sözlerine ekledi.
ESKİ İŞÇİ MEMUR SENDİKALARI VE EMEKLİLER VE EMEK BÜROLARINDAN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İZZET ÇETİN:
Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildiğinde PM üyesi olan Sayın İzzet Çetin, Bursa’dan sorumluydu.
Bursa CHP, yıllar önceye dayanan haksız görevden almalar, kongreleri yasal süresinde yaptırmamalar ve parti içi demokrasinin işletilmemesi nedeniyle ve birikmiş, yıllanmış sorunlarından dolayı problemli illerin başında gelirdi.
İşte İzzet Çetin’le o günlerde tanıştık.
Kendisi son derece mütevazi kişiliği, halktan ve örgütlerden yana tavrı, emeğe ve emekçiye olan saygısı nedeniyle insanlara güven veriyordu.
Sorunları ve tarafları dinleyen ve haksızlık yapılamamsına özen gösteren tavrı nedeniyle dost olduk.
Üzücü ve düşündürücü olansa az sayıda olan bu emek örgütü temsilcilerimiz tüm uğraş ve gayretlerine; her şeyden önce iyi niyetlerine karşın son zamanların CHP’nin yükselen trendi olan:
işverenler, sanayiciler, iş adamı veya iş kadınları veya işveren temsilcileri kadar tercih edilmiyor olmalardır.
İzzet Çetin ile dostça yaptığımız görüşmenin bir kısmını yazmayacağım!..
Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki görüştüğüm siyasetçiler içinde en öfkeli olanı ve düşündüklerini hiç eğip bükmeden, gelecek hesabı yapmadan açıkça ifade edeni kendisiydi.
İzzet Çetin, her şeyden önce yetkisiz ancak görevlendirilmiş bir takım insanların hadlerini aşarak partiyi dizayn etmeye çalıştıklarını ve bu durumun ciddi rahatsızlıklarsa sebep olduğunu anlatarak başladı sıkıntıları dile getirmeye…
İzzet Çetin özetle şunları söyledi:
“Ablacığım listeleri görmüşsünüzdür kaç emek örgütünün temsilcisi yer almış?
CHP’de emek ve emekçi temsil edilemezse, işverenler, sanayiciler, holding sahibi olanlar ve iş çevrelerinde etkili olanlar;
Hatta AKP’den ihaleleri alıp cebini doldurup bu partiye yön vermeye çalışanlar etkili oluyorsa biz bu anlayışlamı iktidar olacağız?
Halkın beklediği, sorunlarını çözeceğini umut ettiği CHP de anlayış bu mu olmalıdır?
Ben listede olmadığımı öğrendim ve aday değilim.
Ancak bu eleştirilerimi aday olmadığım için yapmıyorum!..
Ben bu endişelerimi ve düşüncelerimi daha önce bizzat Genel Başkanımla da paylaştım.
Anladım ki hiç biri dikkate alınmamış.
Kimse kusura bakmasın ama sol/sosyal demokrat bir parti olması istenen CHP’yi dışarıdan yetkisiz ve sorumsuz iş adamları ahbap çavuş ilişkileriyle dizayn ediyorlarsa;
Emek örgütleri dikkate alınmayıp temsilcileri dışlanıyorsa bu partiyi halk neden iktidara getrsin? “ diye gerçekleri ve sorunları eğip, bükmeden ortaya koydu.
ESKİ DİSK GENEL BAŞKANI VE İSTANBUL MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN ÇELEBİ:
Yıllar önce SHP’de ‘sol kanat ve sonrasında yenilikçi hareket’ içinde yer aldığım zamanlarda; şimdi uzak düştüğümüz dostum Ertuğrul Günay vasıtasıyla tanımıştım kendilerini.
O zamanlar Disk Genel Başkanı Rıdvan Budak’tı.
Ertuğrul Günay'ın beni arayıp haber vermesi ve ilgilenmemizi istediği Süleyman Çelebi ile ilk olarak Bursa’da Tophane sırtlarında bulunan ‘Gümüşlü Kahvede’ buluşup sohbet etmiştik.
Ondan sonra siyasette her zaman aynı saflarda ve partinin sol kanadında yer aldık.
Süleyman Çelebi ile yıllar sonra yine 10 Aralık Hareketinde yollarımız kesişti.
Çelebi tüm ülkenin tanıdığı, emek dünyasının sevip saydığı, namuslu, onurlu, çizgisinden ödün vermeyen dik durmayı bilen bir emek temsilcisidir.
Kamuoyunda günlerce kendisinin listede olacağı yazıldı çizildi.
Ne yazık ki İzzet Çetin ve Musa Çam gibi Süleyman Çelebi’de ne amaçla konduğunu çok kimsenin anlamadığı iş adamları furyasına karşın listelerde yer verilmeyenlerden oldu.
Süleyman Çelebi, “ Yüzünü sola döndüğü iddia edilen, kurultaylarda bolca sol söylemle, sloganla heyecan yaratan konuşmalara karşın ne yazık ki gerçekler ve uygulamalar bir birleriyle örtüşmediğinin\' altını çizdi.
Ve devamla,
\'Maalesef Genel Başkan Özel Kalemi tarafından listede olmadığım bana bildirilince taşıdığım sıfattan ve temsil ettiğim kesimden dolayı ne yapmam gerektiğini iyice düşündüm ve aday olmaya karar verdim.
Hiçbir listede de ismim yoktu.
Kimse ile liste pazarlığı yapmadım.
Kendimizi delegen in özgür iradesine bıraktık ancak delegeye özgür iradeleri ile oy kullanma hakkını tanımadılar.
Çirkin pazarlıklar ve ilkesiz ilişkiler sonucu; korsan, anahtar, kilit, maymuncuk benzeri listeler oluştu.
Yakışıksız durumlardı... Ben bu listelerde yer almadım.
Listelenin kasıtlı olarak geç dağıtılması, delegenin kim var kim yok, kim aday kim değil bilmemesi ve çıkarılan 52’şer kişilik farklı listelerin baskı ve aldatma ile \'Genel Başkan’ın gerçek listesi bu\' diye dayatmaların yapılması ve mutlaka buradakilere oy vereceksiniz gibi aldatıcı yönlendirmeleriyle sonuçlar böyle çıkmıştır.
Herkese hayırlı olsun.
Bizler yıllardır mücadelemizi nasıl veriyorsak bundan sonrada partimizi iktidara taşımak için aynı gayret ve özveriyle çalışacağız.
Bizler küsmeyiz ve emeği temsil etmekten de hiçbir koşulda vazgeçmeyiz…
Hayırlı uğurlu olsun…
Sevgili Dostlar tabiî ki daha görüştüğümüz ve konuştuğumuz birçok değerli siyasetçimiz var…
Hepsini yazarsak yine çok uzar, zamanla ve yeri geldiğinde onların görüşlerine de yer vereceğiz.
Sonuç olarak bir takım sıkıntıları yanında getirse de %33 lük kadın kotasının uygulanması, %10’luk gençlik kotasının uygulanması ve kısmen de olsa çarşaf listenin tercih edilmesi demokrasinin önünü açacak ve yenileşmeyi ve gelişmeyi getirecek uygulamalar olarak ilerisi için umut vermiştir.
Not:
Henüz ameliyat olamadığım için gözlerdeki aşırı kataraktan dolayı yazarken çok zorlanıyorum. Lütfen imla ve yazım hatalarını hoş görün.
GÜLER BUĞDAY ESKİ PARTİ MECLİS ÜYESİ.
|