Hesap aslında ortada. Genel seçimlerde ülke barajı yüzde 10 ve üç partinin dışında bu barajı geçebilecek bir parti yok.
Barajı geçemiyorsanız yoksunuz demektir anlamına da geliyor. O halde her siyasi hareketin aklını başına alması, “ego tatmini” yerine ülke gerçeklerini ve kendi siyasi hareketlerinin geleceğini düşünerek bir araya gelmesi gerekiyor. Aksi takdirde, AKP çok daha güçlü biçimde iktidara gelecektir. Bunun çok sayıda sakıncası var. Ama en önemlilerini sıralayayım:
Birincisi; üst üste üç dönem ezici çoğunlukla iktidarı elinde tutan bir partinin “güç zehirlenmesine” uğraması kaçınılmazdır ki AKP zaten ikinci seçim zaferinden sonra bu havaya girmişti bile.
İkincisi; yüzde 10’un çok üzerinde bir kesimin parlamento dışında kalması, dolayla da olsa demokratik yapı dışında kalmasını da beraberinde getirir ki, iktidar ve muhalefet “milli irade” adı altında dışarda kalanları tamamen ezer.
Üçüncüsü; sürekli dışarıda kalan siyasetler çaresiz kalacağı için marjinalliğe doğru itilir ki bu da her türlü kaosun ve gergin ortamın doğmasına neden olur.
Bu üç faktör bile belki de sadece bu seçimlere özel bir birlikteliğin sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Önce barajı aşamayacak partilere şu öneriyi getirmek istiyorum. Bir ittifak yapılmaması halinde ne kadar düzgün propaganda çalışması yaparsanız yapın seçim sonuçlarına göre yoksunuz. O halde egonuzu biraz kenara bırakarak birkaç kişi ile bile olsa meclise girebilmek hem partinin hem de demokrasimiz için en doğru karar olacaktır.
İkinci önerim ise ittifaka açık olan ama egolarını yenemeyen barajı aşacak partilere. Büyüklük hastalığına kapılıp “partini kapat da gel” demek ya da “Sana iki kontenjan veririm” söylemine sapmak da doğru değil. İttifaka gelen bir partiye belki hak ettiğinden biraz fazla kontenjan vermiş olursunuz ama partinizin oy oranı da beklediğinizin üzerinde artar.
Bu koşulların iyi değerlendirilmesi ve listelerin açıklanmasına sadece 11 gün kalmışken yeniden düşünmek, aklı başında ve sağduyulu davranmak herkesin görevi olmalıdır.
Bu arada, ittifaklardan umutlu olmayan veya tehlikelerine dikkat çeken çevreler de var. Örneğin “MHP’de bir sağ birlik oluşturulması” önerilerine karşı “Saadet, Has ve diğerleri gibi sağ partilerin meclie girdikten sonra AKP’yle işbirliği yapmayacağı ne malum” diyenler oldu. Tabii ki dikkate değer bir söylem ama siyasette bazen riskleri de göze almak gerek.
Aksi takdirde ülke tamamen elden gidebilir.
***
İttifak için basit bir örnek
Balıkesirli bir okurum rakamlarla anlatmış ittifakın gerekliliği. Üstelik sadece Balıkesir’den örnek vererek.
Okurum “Allah siyasi partilere mantıklı düşünce nasip etsin” dedikten sonra Balıkesir’deki son seçim sonuçlarını veriyor. 2007 genel seçimlerinde Balıkesir ilinde oyların partilere dağılımı şöyle:
AKP: 187.441
CHP: 168.593
MHP: 109.769
DİĞER (Saadet, Genç, DP, Bağımsız): 109.926
Görüldüğü üzere, ‘Diğer’lerinin oyu, MHP ’den fazla olmasına rağmen, ittifak yapmadıkları için, milletvekili çıkaramamışlardır. İttifak yapılmadığı için AKP 5 milletvekili çıkardı.
Balıkesir’den CHP’nin 2, MHP’nin ise 1 milletvekili var. Eğer “DİĞER” partiler ittifak yapmış olsaydı AKP 4 milletvekili çıkarırken “DİĞER” parti de bir milletvekili kazanmış olacaktı.
Üstelik bu destek bir parti üzerinden sağlanmış olsa, tablo daha da değişecekti.
Durum bu kadar net ve basit. Değerlendirme son 11 güne girildiğinde parti genel başkanlarınındır.
***
Karalamayı bırakın suçları ne?
Başbakan Erdoğan’ın tutuklanan gazeteciler için “Gazetecilik yaptıkları için değil başka suçlardan tutuklandılar” sözleri üzerine cümle yandaş medya koro halinde bu görüşü savunmaya başladı.
Ancak ne gariptir ki, bu yandaş takım tutuklu gazetecilerin suçlarından hiç söz etmiyor. Varsa yoksa karalama, aşağılama, itibarsızlaştırma ve en önemlisi kişisel hesaplaşmalar yapılıyor.
Elinde kalem varken bulaşmaya cesaret edemedikleri isimler hapse girince hepsi arkadan vurmaktan çekinmiyor.
Şimdi size hâlen aynı davadan yargılanan gazetecilerin isimlerini vermek istiyorum. Bu isimlerin hangi suçu işlediklerini açıkça bilen varsa, kanıtlarıyla birlikte bana göndersin, aynen yayınlayacağım: Adnan Akfırat, Adnan Bulut, Ahmet Şık, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Deniz Yıldırım, Doğan Yurdakul, Doğu Perinçek, Durmuş Ali Özoğlu, Fatma Sibel Yüksek, Ferit İlsever, Güler Kömürcü, Halil Behiç Gürcihan, Hayati Özcan, Hayrullah Mahmut Özgür, Hikmet Çiçek, Merdan Yanardağ, Murat Avar, Mustafa Balbay, Müyesser Yıldız, Nedim Şener, Serhan Bolluk, Soner Yalçın, Tuncay Özkan, Ufuk Akkaya, Ufuk Mehmet Büyükçelebi, Ümit Oğuztan, Ünal İnanç, Vedat Yenerer.
Yazarlar: Bekir Öztürk, Coşkun Musluk, Emin Gürses, Ergün Poyraz, Erol Manisalı, Erol Mütercimler, Sait Çakır, Yalçın Küçük
TV sahipleri: Mehmet Haberal, Mustafa Özbek.
***
Okumakla ve dağıtmakla olmaz
Ankara’dan bir yakınım aradı ve “Senin bugünkü yazı elden ele dolaşıyor, üzerinde çok konuşuluyor, haberin olsun” dedi.
Çok dolaşan yazı dünkü ittifaklarla ilgili yazı. Söylediğine göre siyasi çevrelerde de ilgi görmüş. Bu arada birçok okur da yazıyı kopyalayıp mail zinciri ile paylaşıyormuş.
İnternet çıkalı bir de bu var. Bazı yazılarımız okurlar tarafından paylaşılıyor. Böylelikle bazı yazıların okunma oranı normalin çok üzerine çıkabiliyor.
Ancak dostuma dedim ki “Bir yazının çok okunması, çok ilgi görmesi tabii ki benim adıma çok güzel, ama önemli olan sonuç alabilmek. Herkes okuyup (ne kadar haklı) dese de birileri harekete geçmezse onun bir anlamı kalmıyor.”
***
Bizim Kürtler öteki Kürtler
Başbakan önce Bağdat’a sonra sonra Erbil’e yani Kuzey Irak’taki Kürt bölgesine gitti. Özellikle yandaş kesim, ama bu kez muhalif olanlar da dahil, bu gezinin çok önemli ve tarihi olduğunu vurguluyor.
Elbette “Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı gösteriyoruz” denilen bir zamanda Kürt bölgesini tanıma anlamına gelecek bu ziyaret yapılamıyordu. Bir kere en azından demek ki “Irak’ın toprak bütünlüğü” tanımını bir kenara bırakıyoruz artık.
Bu geziyi önemsiyorum, buna karşı Türkiye’deki Kürtler sivil itaatsizlik eylemi yaparken, bir başka ülkedeki Kürtleri muhatap alıyormuş gibi davranmanın da sorun yaratabileceğini düşünüyorum. Buna bir de Kuzey Irak’taki bir dini lideri ziyaret eklenince endişem artıyor.
|