İki üç gün önce haberdi; İzmir’de çevreyi rahatsız ettiği için kendisini şikayet eden sağlık görevlilerine saldıran, 112 İstasyonu’nu döner bıçağıyla basarak insanları tartaklayan biri sorgusunun ardından serbest bırakılmış. Bir gün sonra yine saldırarak doktorları yaralamış, yine serbest bırakılmış.
İstanbul Küçükçekmece’de ise bildiğiniz gibi 8 yaşındaki kızının 23 Nisan töreninden çıkan 34 yaşındaki gencecik anne 4 aydır ayrı yaşadığı kocası tarafından “bıçakla boğazı kesilerek” öldürüldü. Öldüren Mehmet İnce’nin bir hafta önce eşini ölümle tehdit ettiği için gözaltına alındığı ve “savcılık talimatıyla serbest bırakıldığı” ortaya çıktı ve ‘Kadın ve Aile’den Sorumlu Bakan Fatma Şahin bu feci duruma, bu görülmemiş yargı hatasına nihayet, kaç kadın, kaç anne bu hatadan dolayı çocuklarının gözü önünde kesilip, onların da hayatı mahvolduktan sonra karşı çıktı; “Herkes yetkisini kullanıp gereğini yapacak, yoksa biz gereğini yapacağız. Savcılar dahil 6500 yönetici eğitime alınacak”.
BAKAN’IN ÖFKESİ ÇÖZMEZ!
Bu da yeterli değil tabii, suçluların hak ettiği ceza olmadıkça ve katili, tecavüzcüsü aflarla kurtarıldıkça yine olmaz!
Örneğin yukarıdaki birinci olayda iki kez serbest bırakılan suçlunun da ikinci olaydaki gibi “birilerini kesmesini” bekliyor olmalılar.. Öyle olmasa yaptıkları “tutuklanması için” fazlasıyla yeterli nedendir. Aynen “eşini (veya herhangi birini) ölümle tehdit eden” suçluların derhal tutuklanması gerektiği gibi.. Nitekim Bakan’ın açıklamasının ertesi günü sokak ortasında yine “kendisinden ayrılan eşini bıçakla doğrayarak komaya sokan koca dehşeti” haberini duyduk..
İşte bu nedenlerle ben Kadın ve Aile Bakanlığı’nın daha önce müjde verir gibi, bir buluşmuş gibi yaptığı “tehdit edene kelepçe takılacak, eve yaklaşamayacak vs” gibi açıklamaları hiç dinlemedim bile..
BU FOTOĞRAFA BAKMAK ZORUNDASINIZ
Ya suçluları da “suç işleyeceği apaşikar ortada olanları” da derhal içeri kapatarak masum insanları, toplumu korursunuz veya böyle serbest bırakır ve korunmasız kalan zavallı kadınların, çocukların tecavüze veya cinayete kurban gitmesini, annelerine şiddet uygulayan babaların “dayanamayan çocukları tarafından bıçaklanmasını” ya da kanlar içinde yatan analarına bakıp gözyaşı dökmelerini seyredersiniz. Ortası yok bunun..
Çarşamba günkü VATAN’ın birinci sayfasında çıkan “boşanmak istediği için babası tarafından gözü önünde bıçaklanan annesi”ne ağlayan zavallı çocuğun fotoğrafı”na dikkatle bakmak gerekirdi. Bakan Fatma Şahin’in de, ülkenin “SESİ KESİK PSİKOLOGLARI, PEDAGOGLARININ DA”, Adalet Bakanı ve diğer bakanların, her konuda konuşan ama bu konularda yıllardır tek cümle söylemeyen Başbakan Erdoğan’ın da bu fotoğrafı uzun uzun incelemesi gerekiyor.
O ÇOCUKLARI NASIL KURTARACAKSINIZ?
Böyle feci olaylara şahit olan veya olmasa bile annesi bu şekilde yok edilen o çocukların “bir daha normale dönmesi”, çoğunun “şiddete yönelmemesi” mümkün müdür artık? Ayrıca.. Hiç kimseye saldırmamış, hiçbir suç eylemi görülmemiş ve gösterilemeyen gazeteciyi, milletvekilini “tek kişilik hücrelere” hapsederken katiller, tecavüzcüler neden kalabalık koğuşlara alınıyor? TV dizilerinde de “masa başında yiyip içen, kağıt oynayan suçlular” devamlı gösterildikçe, gerçekte de böyle olduğu bilindikçe, katile tecavüzcüye “iyi hal indirimi” bile yapıldıkça (o suçlular mağdurlara acımış mı ki hakimler, savcılar alicenaplık gösteriyor, hangi hukuk devletinde görülmüştür bu) , o da yetmeyip “10 binlercesi bir defada serbest” bırakıldıkça (hangi hukuk devletinde görülmüştür) bu ülkede suç işte böyle katlanarak artar. Dün gazetelerin sürmanşetinde gördüğümüz elindeki kanlı bıçağı sallayan katil kocalar bu ülkeye her gün dehşet yaşatır, kadınları katleder, çocukları mahveder..
Biz de “yargı var, adalet var” aldatmacasına göz yumar, yuvarlanır gideriz. Ben bunları yazdıkça okurlardan “kendinizi paralamayın, hiçbir şey değişmeyecek” mektupları geliyor, daha üzücü ne olabilir ki?
*****
Büyükanıt emekli edilemese de..
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik “27 Nisan e-muhtırası”ndan sonra (kendisi de e-muhtıra olduğunu kabul ediyor, demek ki “bildiri” denemez) dönemin Genelkurmay Başkanı ve muhtırayı yazan Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı emekli etmek istediklerini ama önlerinde engel olarak Cumhurbaşkanı Sezer’in olduğunu söyledi.
Diyelim ki o nedenle “istemelerine rağmen” gerçekten de bunu yapamadılar ve Büyükanıt görevine hiçbir yaptırıma uğramadan, “paşalar gibi” devam etti. Hükümetle baş başa görüşmeler yaptı vs. vs.. Peki daha sonra emekli olurken kendisine ödül olarak zırhlı, son model aracı neden verdiler? Her olaya çok güzel açıklamalar bulunuyor, hiçbir olayda hiçbir hata yapılmamış- yapılmıyor gibi inandırıcı açıklamalar geliyor ama mesela halkın bu sorunun cevabını öğrenme hakkı yok mudur?
Yine halk “Haydi emekli edilmedi, şimdi darbeler soruşturuluyor, 30 yıl, 15 yıl önceki olaylar yargıya gidiyor, Büyükanıt’tan sonraki Genelkurmay Başkanı ‘internet siteleri’, üstelik kapattırdığı siteler nedeniyle hapse atılıyor da Büyükanıt neden hala “paşa, paşa” köşesinde oturuyor ve kimse ona soru bile sormuyor” demez mi?
Hüseyin Çelik bu soruları da cevaplarsa “emeklilik” açıklaması daha açık hale gelecek, açıklamazsa tarih unutmayacak, bir gün soracaktır
|