CHP’de birçok ilde yapılan kongrelerde %33 kadın kotasının uygulamasındaki tercih ve uygulamaların hayal kırıklığı yaratığı söyleniyor.
Her şeyden önce, hizbin, fanatizmin ve dar kadroculuğun, egosu şişkin erkek egemenliğinin etkin olduğu seçimler; sol/sosyal demokratlar adına oldukça düşündürücü ve kaygılandırıcı olmuştur.
Birçok ilde yapılan kongrelerde yarışan adayların listelerindeki kadın delege tercihleri, siyasette kadın emeğini, birikimini, tecrübe ve özverili çalışmaları yok mu ediyor endişesini uyandırmıştır.
Ülkemiz gibi henüz demokrasi geleneği yerleşmemiş, kadın erkek eşitliğinin sözde kaldığı, hatta yasalarla verilmiş hakların bile gereği gibi uygulanmadığı ülkelerde; kadınların siyasette hak ettiği eşit seviyeye, temside adalete ve karar mekanizmalarında yer alabilmesi için gerçek adıyla “cinsiyet kotasına” yani kadın kotası diye tanımladığımız pozitif ayrımcılığa ihtiyaç vardır.
Özellikle dinin siyasete alet edildiği, ya da dini kuralların yaşamı düzenlediği kesimlerle; feodalitenin egemenliğinden kurtulamamış bölgelerde kadının söz hakkının olabilmesine olumlu katkı yapacak olan bu uygulama ne yazık ki birçok ilde CHP’nin kongreler sürecinde “dağ fare doğurdu” dedirtecek konuma sokulmuştur.
Oysa Genel Başkan Kemal Kılçdaroğlu’nun, “Yeni CHP” diye tanımladığı; aslında daha çok kadın, daha çok genç, bütün Türkiye’yi kucaklayan, etnik, dinsel ve mezhepsel, her türlü ötekileştirilenlerin katılımı ve söz hakkı ile zenginleşen ve güçlenen bir parti anlayışıdır.
Siyasette emek veren, özveriyle uğraşan, bilgi birikimi ve tecrübe sahibi olan, güçlü, yürekli ve duyarlılık sahibi olan, partisine ve ülkesinin geleceğine katkı sunabilecek olan kadınlar; erkek egosu ve egemenliğinde, kadını yönetme alışkanlığından dolayı yok sayılmaktadır.
Unutulmasın ki siyasette ve özellikle sol/sosyal demokrat anlayışta emek verip bilgi-birikimleri ve yetenekleriyle hak eden kadınların etkin yer almasının önemini kavrayamayan anlayışlar; ne yaparlarsa yapsınlar başarılı olamazlar!
Parti içi yarışları bir nevi savaşa çeviren, çoğalma ve büyüme yerine eksiltmeyi hedefleyen hiçbir anlayış sol ve sosyal demokrasiye ve CHP’ye katkı yapamaz.
Yarışan adayların söylemleri, açıklamaları ve önermeleri ne kadar sol/sosyal demokrat anlayışa vurgu yaparsa yapsın, hatiplikleri ve ajitasyonlarıyla o an için heyecan yaratsalar da, özde ve eylemde dar kadrocu, hizipçi ve bizden, onlardan mantığını aşıp nitelikli kadroları buluşturmayı, uzlaştırmayı ve bütünleştirmeyi yaşama geçirmezlerse bu anlayışlardan kendileri de, CHP’de kazançlı çıkamaz.
Yeni CHP, eskinin çocukluk hastalıklarından kurtulmalıdır.
Yeni CHP eskinin kötü alışkanlıklarından, dar kadroculuğundan ve kirli siyaset anlayışından ve masa başı asker ayarlama mantığından da kurtulmalıdır.
Yeni CHP, söylemde, önermelerde ve iddialarında doğru ve ilerici, ancak eylemde ve uygulamalarda sağ ve sığ bir anlayışa katkı yapmamalıdır.
Yapılan tüzük kurultayıyla dosta düşmana “Devrim Yapıldı” nitelemesiyle iki maddenin altı çizilmişti:
Birincisi:
Kurultayda kabul edilen çarşaf liste ile parti içinde adaletli ve eşitlikçi bir yarışma ortamının sağlanacağı; parti içi demokrasinin yaşama geçirileceği düşünülmüştü.
Ancak beklenen uygulama birçok yerde henüz yaşama geçmedi.
Bursa gibi büyük bir metropolde, yani gelişmiş sanayisi ile emeğin şehrinde yarışan iki adayın kendisini partinin sol kanadı olarak nitelemesine ve üç adaylı bir yarış olmasına karşın çarşaf liste için tek bir delege el kaldırmıştır.
Bu tavır samimiyetsizliğin açık bir örneğidir.
İkincisi:
Pozitif ayrımcılık için “Cinsiyet Kotası” yani uygulamadaki adıyla %33 oranındaki kadın kotası:
Pozitif ayrımcılık, bir tarafın güçsüz olması ve koşullarının eşit yarışma için elverişsiz olduğu durumlarda kullanılan bir yöntemdir.
Yasalar üzerinde her ne kadar kadın-erkek eşitliğine yer verilse de bu eşitliğin erkek egemenliğine dayanan düşünce yapısına ve siyasetteki dizaynına karşı girişilmiş mücadelede, eşitliğin sağlanabilmesi için gerekli ve uygulanması mutlaka gerekli olan bir modeldir.
Gerçekler böyle olduğu halde ne yazık birçok ilde bu maddenin uygulamasında sol/sosyal demokrat anlayışa uymayan, yakışmayan, düşündürücü hatta üzücü uygulamalar görülmüştür.
Listeler yapılırken, adayın ve adaya etki eden ve gücü elde tutmak isteyen bağnaz anlayışların özellikle gece yarıları karanlıkta liste yapımına iştirak eden kompleksli erkek egemenlerinin tercihleri haksızlığa tavan yaptırmıştır.
Bu tercihlerde genellikle adayların veya kurmayların (!) daha çok; eşi- dostu, akrabayı-talukatı, hatta nişanlıları veya emaneten eşleri, kızları veya sözlerinden çıkmayacak kadın adaylar yer bulabilmiştir.
Bu durum hiç kuşkusuz bir geriye gidiştir.
Bu durum haksızlık, hukuksuzluk ve sol/sosyal düşünceye ve emanete hıyanettir.
CHP, eğer bu iki maddeyi gerçek anlamda yaşama geçirebilse, sağ yöntemlerle yarışma alışkanlıklarından kurtulabilse, erkek egemenliği korkularını bir kenara koyup gerçekten nitelikli kadınları siyasette etkin konuma gelmelerine olanak tanısa; çağdaş ve gerçek bir sol/sosyal demokrat parti olmanın yolu hızla açılır.
Ayrıca yıllardır slogan olarak dillendirilen, “özgür birey, örgütlü toplum ve demokratik devlet” anlayışına çok ciddi anlamda katkı yapılmış olur.
Siyasi partilerde kongreler:
Partililerin ideolojik netlik, bilgi-birikim, deneyim, beceri, zekâ, çalışkanlık, dürüstlük, özveri gibi yetileriyle, partinin program ve tüzük bilgilerini doğru kavrayan ve uygulayabilecek ve bunun gibi niteliklerini ve deneyimlerini kullanarak öne geçebilecek ve halkla bütünleşebilecek partilileri yarıştırması için gerekir.
Daha doğrusu siyasette yarışlar böyle olmalıdır.
Bu kural tüm partililer için geçerli olduğu kadar sol/sosyal demokrat partilerde kadınlar ve gençler için olanakların ve koşulların el verdiği ölçüde olmazsa olmaz olmalıdır.
Yoksa %33 kadın kotasının tüzükte yer alması hiçbir şey ifade etmez. Kısaca, eşit yarıştan maksat; liyakata dayalı yarıştır.
Yoksa bu tür uygulamalarla amacından uzaklaşılır, kadınlara ve partiye güç katacağına erkek egemenliğine, bağnazlığına, feodaliteye ve niteliksizliğe katkı yapar.
CHP’de yönetimde olmak isteyen insanlar, ideolojik eksen ve kararlılıkla, partilerinin programına uygun davranmıyor ve kucaklayıcı, birleştirici, uzlaştırıcı olmuyorlarsa; “küçük olsun benim olsun, yanımda da kadın ve genç olsun ama bana hiç itiraz etmesin, kendinse bu mevkii benim lütfettiğimi bilerek saygıda kusur etmesin anlayışıyla davranıyorlarsa bu anlayışla CHP bir adım ileri götüremezler.
Siyasi Partilerde Kurultay:
Demokrasinin ayrılmaz parçası olan siyasi partilerde ve özellikle CHP'sinde delegeler tüzüklerine göre; kongre, önseçim, il ve kurultay delegesi olarak seçilirler(!) daha doğrusu çoğunlukla masa başında parti egemenleri tarafından işlerine geldiği gibi yazılırlar.
Hepsi değerli ve onur veren görevlerdir ancak “Kurultay Delegeliği” çok önemli bir o kadar da sorumluluk gerektiren görevlerdendir.
Bu nedenle önce Kurultay hakkında bilgilenelim…
Kurultay, Türkçe’deki kurul ve yetkinlerin toplandığı mekân anlamı katan \'-tey\' ekinden türeyen “Kurulun toplandığı yer” anlamındaki sözcüktür.
Asıl anlamıyla, bir konuda yetkin kimselerin bir araya geldiği mekân kurultay olarak anılsa da bugünkü kullanım anlamıyla bu etkinliğin kendisi de kurultay olarak anılmaktadır.
Kurultay aynı zamanda ilk türk devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı büyük meclise verilen addır.
Kurultay sözlükte şöyle ifade edilmektedir:
1- Ulusal veya uluslararası bilimsel toplantı. Bir konuyu görüşmek üzere çeşitli ülkelerden gelen delegelerin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası toplantılara verilen addır
2- Bir kurumun veya kuruluşun, gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belli sürelerle veya gerektikçe yaptığı genel toplantıya verilen addır.
Kurultaylar kamuoyuna açık olabileceği gibi, kapalı da olabilir
Siyasi partilerde kurultaylar, o siyasi partinin temelidir.
Siyasi partilerin anayasaları (Programları) ve uygulayacağı ve uyacağı kanun ve kurallar (Tüzük) olarak nitelenen bir kitapçıkta toplanır.
Bu açıklamalardan da anlıyoruz ki kurultaylar çok önemlidir.
Bu nedenle “Kurultay Delegeliği” hatır gönül için, sırf yarışı kazabilmek için veya kendine güç ve ivme kazandırmak uğruna rastgele dağıtılacak görevlerden değildir.
Kısa tanımlamasıyla “Kurultay Delegeleri” parti yönetimini ve genel başkanı seçecek insanlar olarak adlandırılıyor.
Bu mantık ve beklenti eksik, sığ ve faydacı bir tanımlamadır.
Kurultay delegelerinin, Genel Başkan’ı ve partinin üst yönetimini seçeceği doğrudur!..
Ancak kimi neden seçeceğini, nasıl seçeceğini, seçerken hangi amaç ve kriterleri baz alacağını bilmeyen, kendisine bu unvanı verenlerin istediklerini yapacak delegelerin seçeceği üst yönetim acaba CHP için ve AKP iktidarına alternatif olması gereken CHP için ne ifade edecektir?
Her şeyden önce CHP’de kurultay delegesi yazılan ve seçilen insanlar: Sol/Sosyal demokrasi anlayışını, evrensel ilkelerini ve partinin ideolojisini, program ve tüzüğünü çok iyi bilen insanlar olmalıdır.
Tabiî ki bu en azından ön şart olmalıdır. Ancak asla bu tanımlamalar yeterli değildir.
Kurultay delegeleri; hem partisinin hem ülkesinin tarihini doğru bilmelidirler. Statükodan uzak, sorgulayan, araştıran ve gerçeklerle yüzleşmekten korkmayan ve önce insan diyebilen bir anlayışın temsilcileri olmalıdırlar.
Özellikle, ülkesinin ekonomik yapısını, coğrafi yapısını, sosyal yapısını, kültürel yapısını, eğitim düzeyini, kadınların ve gençlerin ülkede ve partisindeki konumunu, halkın siyaset tercihlerini ve etkenlerini, bölgeler arası farklılıkları en azından bilmeli ve bu konuda çözüm önerileri olabilmelidir ki doğru ve yararlı olabilecek insanları üst yönetimlere seçebilsin.
Yine kurultay delegeleri, fanatizmden, dar kadroculuktan, hizipçilikten uzak; şovenizme, etnik yapılanmalara, ve kimlik siyasetine prim vermeyen, siyasete rant ve çıkar sarmalından bakmamış ve bakmayacak karakterde olan üyelerce temsil edilmelidirler.
Bu yazıyı en ufak bir komplekse düşmeden, nasırlarına bastığım ve maskelerini düşürdüğüm, gerçeği ortaya çıkardığım için insanların öfke ve saldırılarına maruz kalacağımı bile bile yazıyorum.
Çünkü bir ömrü bu mücadeleye vermiş ve vermeye devam eden bir sol düşünce insanı olarak tespitlerimi, gördüklerimi, yaşadıklarımı, birçok ilden aldığım benzer hatta daha beter uygulamalarla ilgili bilgileri değerlendirerek yazıyorum
Ayrıca hiçbir reklam almadan, sponsoru olmadan, üste para ödeyerek her gün en az 6 saatimi ‘BURSA BAĞIMSIZ’ adlı internette siyasi bir gazeteyi okura ve özellikle sol/sosyal demokrat arkadaşlara katkı koyması amacıyla çıkaran bir kişi olarak bu değerlendirmeyi yapıyorum.
Olabildiğince objektif ama gerçeği gören ve sol adına bu ilkel anlayıştan utanan ve isyan eden biri olarak bu gerçekleri yazıyorum.
Ben ve benim gibi olan; yaptıklarıyla ve yaşadıklarıyla toplumun tanıdığı, geçmişini ve bu güne dek neler yaptığını, sol siyasi görüşüne ve CHP’ne hiç ihanet etmediğini ve en ufak bir haksızlıkta terk edip gitmediği bilinen insanlara, erkek egemenliğinin bu haksızlıkları yapmasını kendi veya yanlarındaki belirleyici olanların korkularına verelim ve anlayışla (!) karşılayalım…
Peki aynı anda 17 ilçede kadın kolları kongreleri yapabilen, konuşması, üslubu ve toplantılardaki, zarif, etkili, saygılı, bir o kadarda bölgesini ve partisini doğru algılamanın da yansıdığı anlatımlarıyla siyasete katkı koyan, genç kadınlarımıza çalışmalarıyla örnek olan İl Kadın Kolu Başkanı’nın bile 3 listenin yarıştığı bir il kongresinde ne asil ne yedek olarak değerlendirilmemesini kim neyle izah edebilecektir?
Yine gerek yerel seçimlerde, gerekse genel seçimlerde dolgu malzemesi gibi kullanılan ve seçilmesi olanaksız sıralarda Milletvekili Adayı yapılan; ancak küsmeden, kırılmadan gece gündüz koşturan kadınlarında bir kısmı( Hemşerilik ve farklı gerekçelerle) yer bulanlar hariç değerlenilmemişlerdir.
Tabiî ki bu yazıya konu olan, sitemlerimiz, eleştirilerimiz, aradığımız nitelikler ve liyakat; listelerde yer alan nitelikleri ve bu güne dek partiye yaptıkları hizmet ve katkılardan dolayı sayısı sınırlı kadınlarımız için değildir.
Onlar kendilerini bilir ayrıca parti kamuoyu da bilir.
Bu arada bu yazıyı yazmadan önce kendi ilimde en az siyaseti doğru algılayan, SHP ve CHP geçmişini çok iyi bilen oldukça fazla kanat önderine üç listedeki bayanların isimlerini okudum.
Kendilerine listelerde kurultay delegesi olarak yer verilen kadın üyeleri tanıyıp tanımadıklarını, ne zaman partili olduklarını, geçmişlerinde siyasetle ilgilenip ilgilenmediklerini, yeterliliklerini, deneyimlerini vs, vs daha birçok şey sordum:
Üzülerek söyleyebilirim ki bu partinin geçmişinden bu güne içinde olmuş, katkı koymuş insanlar ortak bir dil kullanaraktan “O kim? Aa o kim? İnan ki hiç tanımıyorum. Adını bile hiç adını duymadım…
Ve bunun gibi açıklamalara; “Acaba…… hanım bilmem kimin eşi mi? acaba ……. Hanım, listeyi yapanların tanıdığı veya hemşerisi mi?” diye görüş bildirdiler.
Bunları yazmam biliyorum ki kimsenin hoşuna gitmeyecek.
Bizler susacağız ki bu tür ucuz ve kolay politikayla bu güne dek siyasette etkin ve saygın yer tutanlar yerlerinden olmasın… Hamasetle kandırdıkları toplum uyanmasın…
Ben merkezli siyasetlerine helal gelmesin…
Kendilerinin hizmet ve emeklerinin kutsallığına inanıp mangalda kül bırakmayanlar, yaptıkları yanlışa en ufak karşı çıkmada; ne dostluğu, ne ilkeyi umursamayanlar… Ne yazık ki ne vicdan, ne özveri, ne bilgi-birikim, ne liyakat, ne tecrübeye ne de emeğe saygı göstermeyenler kocaman sesleri ile buldukları her mikrofona koşup kendilerince haklılıklarını anlatmaya çalışacaklardır.
Bu düşüncede ve bu niyette olanlara tek bir tavsiyem olacak:
Artık kimseyi kandıramazsınız…
Yazılanların hepsinin gerçek olduğunu biliyorsunuz..
Bu anlayışınızın bu güne dek olduğu gibi bundan sonrada CHP’ne katkısı ve faydası olmayacaktır.
Bırakın artık kolaycılığı…
Bırakın artık sadece hamasi nutuklar atmayı…
Bırakın artık ezberlenmiş şablon konuşmaları…
Gidin aynaya bakın ve kendinizin gerçek yüzü ile tanışın.
Eğer CHP’nin gerçekten iktidar olmasını ve bu ezilen, horlanan, baskı altına alınan, ötekileştirilen ve özelliklede korkutulup sindirilen halkın yarasına bir derman olmak istiyorsanız; bu anlayışa katkı koyabilecek herkesle kucaklaşın…
Bu değerlendirmem ve eleştirilerim gençlik içinde geçerlidir.
Ne yazık ki siyaset bezirgânları, çakma solcular (!) ufku dar, parası bol siyaset eşrafı, yıllardır 12 Eylülün mezar taşlarına basarak siyasette yer tutanlar, hiç içinde olmadıkları 68 kuşağını, 78 kuşağını kullanarak hep “Ben” diyen siyaset dinozorları, gençleri de anlamıyor, dinlemiyor ve onları da hak ettiği oranda değerlendiremiyorlar.
Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Yeni CHP bu hastalıklı anlayışlarla yüzleşmek ve zihinsel arınmasını gerçekleştirmek zorundadır.
Hiç kitap okumayan,dünyadaki değişimi ve gelişimi algılayamayan, gazete manşetleri ve haber bültenlerinden öğrendikleriyle siyasete yön vermek isteyen, sadece güzel konuşma ve ajiteli hamaseti siyasette ön koşul sanan ve insanlara buyruk verir gibi konuşan, tepeden bakan, dünyayı “ben merkezli” gören insanların artık ya kenara çekilme ya da kendini yenileme zamanı gelmiştir.
Çünkü bu tür anlayışlar siyasette egemen oldukça sol/sosyal demokratların halka inmesi, halka güven vermesi, halkı yanına alması ve iktidara gelmesi mümkün olmamaktadır.
Aşağıda benzer bir konuyu Gerçek Gündem Gazetesine yazmış olan Gazeteci Nedim Soylu’dan bir bölüm alıntıyı sizlerle paylaşmak istedim.
Güler Buğday Eski Parti Meclis Üyesi.
CHP'de devrimci gençlik ve kadınlar
NEDİM SOYLU
ADANA - GAZETECİ
Bir dostumuz aradı..
CHP’nin en aktif isimlerinden biri..
“Abi hep CHP’nin sorun alanlarını tartışıyorsun. Son dönemde CHP gençliği olağanüstü bir hareketlilik içinde. Bunları neden yazmıyorsun?”,
Arkadaşım haklı!
Son dönemde müthiş bir devrimci gençlik dalgası yükseliyor.
78 Kuşağının devrimci çocukları
parti içinde kümelenen,
Düzenbazlara,
Üç kağıtçılara,
Çıkarcılara inat yönetime gelmek için olağanüstü çaba harcıyorlar..
Bu gençler “Üreten biziz yönetende biz olacağız!”
diye haykırırken
bir ellerinde Denizlerin
bir ellerinde CHE Guevara’ nın,
beyinlerinde ise dünyanın en büyük devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi var!
CHP’nin devrimci gençliği,
Her türlü gericiliğin boy verdiği
ülkenin giderek muhafazakarlaştığı bir ortamda “Devrimcilik alın yazımızdır!” diyerek müthiş bir gençlik hareketinin temellerini yeniden atıyorlar..
Bize unuttuğumuz şeyleri,
Ülke
ve
halk uğruna
çıkarsız
ve
karşılıksız dövüşmeyi yeniden hatırlatıyorlar!
*******************
Diğer yanda her türlü operasyonun kol gezdiği bir siyaset iklimi!
Daha dün!
Kadınlar,
Yani bizim kadınlarımız.
Bir kongre günü bu bezirganlar tarafından toptan yok sayıldılar.,
Aynı kongrede CHP gençliği de yok sayıldı!
Şimdi mevcut düzene karşı var olma kavgası veriyorlar.
Bu parti bir adım ileri atacaksa devrimci gençlik ve devrimci kadınlar sayesinde atacaktır.
Başka yolu yok!
Tıpkı ulu ozan Ahmed Arif’in dediği gibi..!
Onlar bizim geleceğimiz..
Ve onlar bizim umudumuz!
“Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?”
|