Ankara özel yetkili Cumhuriyet Savcısı, “28 Şubat Dosyası”nın kapağını kaldırınca, 28 Şubatçı askerler sabahın erken saatlerinde evleri aradıktan sonra gözlem altına alınınca, aralarında o dönemin “kudretli generali” Genelkurmay 2’inci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir de olunca, sevinenleri, sevinçlerinden taklalar atanları, sevinç gözyaşlarını akıtanları görecektiniz!.. Bu ne kin!.. Bu ne intikam!..
“Yeni Şafak” adlı “yandaş” gazetenin şu iki yazarının yazı başlıklarına ve yazdıklarına kabar mısınız?!: Adı Yusuf Ziya Cömert. 13 Nisan 2012 Cuma günlü yazısının başlığı: “Be edepsizin çocuğu, şimdi de demokrasi sana balans ayarı yapacak”!.. ”Be edepsizin çocuğu, Peygamberimiz söylüyor 'Toplu halde namaz kılın' diye. O namazın neresi sana batıyor?” tümcesi, yazısından! Parantez içinde ise aynen şunları yazıyor: “(Ağzım ne kadar bozuldu! Ben diyorum, öfkeli olduğum zamanlarda yazı yazmamalıyım. Hem öfkemi alamıyorum, kendimi sansürlemekten, hem de sanki sürekli asabı bozuk bir adammışım gibi bir izlenim veriyorum.)”
Bu kindar kendi dilinde öyle bir yanıtı hak ediyor ki!..
Diğerinin adı İbrahim Karagül. Onun 13 Nisan 2012 Cuma günlü yazısının başlığı: “Bin yıl sürecekmiş! Hesap verin bakalım..” Yazısını şu tümceyle bitiriyor: “Çevik Bir'in gözaltı görüntülerine, uçakta çekilen görüntülerine bakıyorum. Ne yani, acımalı, \'Zavallı Çevik Bir\' mi demeliyiz...”
Tümcesinin sonuna soru (?) işareti yerine üç nokta koyacak kadar Türkçe gramerinden yoksun bu kindar da kendi dilinde öyle bir yanıtı hak ediyor ki!..
Zavallılar, kindarlar, intikamcılar, küfürbazlar yaşamlarında arada bir, çok kısa süreliğine mutlu olurlar, sonra gene azaplı yaşamlarına dönerler.
….
12 Nisan 2012 Perşembe sabahı başlatılan “28 Şubat Operasyonu” ile toplumda şu algı da oluştu: Ne unutturulacak?!. Neyin üzeri kapatılacak?!.
Toplumda… AKP’ye, AKP iktidarına, Başbakan’a, 12 Eylül 2010 halkoylamasıyla siyasi iradenin erki altına giren yargıya böylesi bir “algı” var! Ve… “Güven duyamamak”tan kaynaklanan bu “algı”, yadsınamaz ulusal gerçeğin ta kendisidir!
….
Deniz Feneri Davası ile yaşanan yargıdaki “yanlılık”… AKP iktidarının dış siyasası, özellikle “Suriye siyasası”… Eğitim sistemimizi altüst eden, dincilerin ve gericiliği kucağına atan “4+4+4 yasası”… Bir iki gün içinde faturalara yansıyacak elektrik, doğalgaz zamları… Halkın silip atmadığı, atamadığı, atamayacağı gündemindedir. Yediden yetmişe “kan kusturacak” Afet Yasası’nı da ekleyelim!..
Başbakan, partisi AKP ve iktidarı… Halkın uyanışına, “Hoop! Bir dakika! Neler oluyor beyler?!” demesine, hissedilir oranda “tepki” koymasına neden olan bu gelişmeleri gündemden düşürmek, unutturmak istemiştir! İmdadına, 28 Şubat davası ve operasyonu yetişmiştir!
….
Bu arada… Size bir öngörüde bulunayım: Bu kinci, intikamcı adamlar, AKP ve üredikleri RP (Refah Partisi) hakkında “kapatma davası” açanlar, açtıranlar, yargılayanlar, kararlar verenler hakkında “özel yetkili Cumhuriyet Savcıları”nın soruşturma başlatmaları için de kolları sıvayacaklar! Ne zaman mı? Madenin USA’da (ABD’de) hazırlandığına inandığım “bölücü sivil anayasa”nın, etkin ve etkili hatiplerin ve propagandanın yadsınamaz gücüyle halka onaylattıktan hemen sonra!..
Ah halkım ah! Gel, ezici çoğunluğunla şamarını, demir yumruğunu suratlarına indir!.. Mosmor olsunlar, inlerine dönsünler!..
….
12 Nisan 2012 Perşembe gecesi Haberturk televizyonunda canlı yayınlanan “Türkiye’nin Nabzı” programının katılımcılarından biri, AKP’nin Gaziantep Milletvekili gazeteci kökenli Şamil Tayyar’dı. Ankara’dan katılıyordu. 28 Şubat’ın, ABD’nin işi, 28 Şubat’ın “bir numarası”, “kudretli generali” emekli Orgeneral Çevik Bir’in de, ABD’nin adamı olduğunu söylüyordu.
Tayyar’ın söyledikleri yeni değildi. Tayyar, milletvekili seçilmeden önce köşe yazarlığı yaptığı Star Gazetesi’nde de aynı içerikte çok yazılar yazmıştır. Örneğin, 14 Aralık 2010 günlü yazısının başlığı şudur: “28 Şubat talimatı ABD’den”…
Tayyar, 28 Şubat’a giden sürecin düğmesine ABD’nin 1996 yılında bastığını, yazıları dışında, her platformda “konuşmacı” olarak da dile getirmiştir.
….
Tayyar’a katılıyorum: 28 Şubat, madenin USA’nın işidir!..
İyi, güzel, hoş da… AKP’nin de, “madenin USA ürünü” olduğunu hadi bir kenara koyalım… Tayyar, partisinin, basına kapalı grup toplantısında kürsüye çıkıp Başbakan’ın ve milletvekili arkadaşlarının, balkonlara oturtulan partililerinin gözlerinin içine bakarak, neden “28 Şubat, ABD’nin işidir. 28 Şubat’ın kudretli generali Çevik Bir de, ABD’nin bir numaralı adamıdır…” demiyor?! Hele… Şunu niye demiyor?!: “Dönüp ABD’ye soralım: ‘Arkadaş, ne iş?!.’ Ve şunları söyleyelim: ‘Bizi aydınlat bakalım. Şu yaptığının ve yaptırdıklarının ayrıntılarını, hesabını ver bakayım…’ Sorgulamamız, hesap sormamız gereken yer, dünyanın gıpta ettiği derecede ilişki içinde olduğumuz ABD’dir. ABD’ye, 28 Şubat’ın hesabını sormalıyız. Eğer sorarsak, inandırıcı ve doğru bir iş yapmış oluruz…” desin. Önerimdir… Buyursun böyle bir konuşma yapsın… Ama… Yapamaz!
Tayyar’ın “28 Şubat, ABD’nin işi. Çevik Bir de, ABD’nin bir numaralı adamı” diyerek, yaptığı, yapmak istediği ve yapmaya çalıştığı şu: Toplumda “Vay be! Başbakan’a, partisi AKP’ye bakın! ABD’ye kafa tutuyorlar! ABD’nin bir numaralı adımı generali gözlem altına aldırıp yargılayabiliyorlar, cezaevine tıkayabiliyorlar! Bu, korkusuzluğun, yürekliliğin ilanıdır! Bu dünyaya meydan okumadır! Helal olsun!..” algısını yayınlaştırmak, kalıcı kılmaktır!..
Yersen!..
|