Kongreler ve mitingler neden ilgi görmüyor? Taban ne düşünüyor? .
CHP'nin cumartesi günü Zonguldak'ta düzenlediği \'Emek, Demokrasi ve Özgürlük'' mitingine giderken, telefonum çaldı. Telefonun diğer ucunda bulunan bir gazeteci arkadaşım \'Mitinge geliyor musun?\' diye sordu. Zonguldak'a yaklaştığımı söyledim. Arkadaşım, üzgün bir ses tonuyla, \'Gelmesen de olur, alanda kimse yok. Bu alan biraz zor dolar\' dedi. Ardından da ekledi: \'Miting alanı dedikleri zaten beş bin kişilik bir yer...\'
Gazeteci arkadaşımla yaptığım telefon görüşmesinden yaklaşık 30 dakika sonra Heykel Meydanı'na ulaştım. Gördüğüm tablo, CHP açısından trajikti... Gazeteci arkadaşımın söylediği olmuş, beş bin kişilik alan doldurulamamıştı... Üstelik; bu mitingin yapılması için 20 milletvekili ve il başkanı aktif olarak görevlendirilmesine rağmen... CHP Genel Merkezi'nce görevlendirilen milletvekilleri, Zonguldak'a yakın illerde çalışma yapmış, katılımın yüksek olması için çaba göstermişti. Genel merkez, bununla da yetinmemiş, aralarında İstanbul'un da olduğu 20 ile genelge göndermişti. Genelgede, \'İl - ilçe başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri, ilçe yönetim kurulu üyeleri, kadın ve gençlik kolları başkanlarının mitingde hazır olması zorunludur'' denilmişti.
Ancak tablo ortadaydı... Mitingin görkemli olması için kesenin ağzının açılması da yetmemişti! CHP Genel Merkezi Zonguldak mitingi için 500 bin TL'ye yakın harcama yapmasına rağmen, alana gelen kişi sayısı 3500 - 4000'di.
Zonguldak Heykel Meydanı'nda cumartesi günü \'yapılamayan'' mitingi görünce, aklıma 14 Ağustos 2010 tarihi geldi... Çok değil, daha iki yıl önce referandum kampanyası için Zonguldak'ta miting yapan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ereğli'den Alaplı'ya, Alaplı'dan da Zonguldak'a 3 saatte zor ulaşabilmişti. O gün, toplam 70 kilometrelik yolu, halkın sevgi ve ilgi gösterisi yüzünden üç saatte tamamlayan Kılıçdaroğlu, cumartesi günü ise çevre illerden getirilen \'kalabalık''a seslenmek zorunda kalıyordu... Eğer İstanbul'dan Zonguldak'a gelen 1200 kişi olmasa, alandaki boşluğun hacmi daha da büyüyecekti...
CHP'nin Zonguldak'ta ''yapamadığı'' miting, işlerin ana muhalefet partisi açısından hiç de iyi gitmediğinin en somut göstergesi... CHP ne yazık ki; marjinal partiler gibi küçük kalabalıklara seslenen, \'sen, ben bizim oğlan\'la etkinlikler yapmaya mahkum olan bir parti haline geldi. CHP'nin yaptığı tüm etkinlikleri yakından izlemeye çalışan bir gazeteci olarak bunu uzun süredir gözlemliyorum. CHP tabanının, partinin etkinliklerine ilgi göstermediği ve umursamadığı gün gibi ortada...
Bunun en somut kanıtı, CHP'nin İstanbul İl Başkanlığı seçimiydi... 12 bin kişilik salona sadece 3500 kişi gelmişti. İstanbul'daki ilgisizliğin bir benzeri İzmir'de de yaşandı. CHP İzmir Örgütü, kentin en küçük salonunu kiraladı. O salon bile yeterince dolmadı. Peşi sıra, Adana seçimleri yapıldı. Salona 600 delegenin sadece 300'ü geldi. İzleyici locaları ise bomboştu. Salonda topu topu 1000 kişi vardı.
Aynı ilgisizlik, kendisini bir kez de CHP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanlığı'nda gösterdi. 1200 kişilik Caferağa Spor Salonu'nda sadece 800 kişi hazır bulundu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, salon dolmadığı için programını iptal etti ve kongreye gelmekten vazgeçti. Aynı gün yapılan, Ankara Gençlik Kolları İl Başkanlığı seçimi ise daha trajikti... Yeterli delege sayısı bulanamadığı için, kongre yaklaşık üç saat geç başladı.
Sıraladığım birkaç örnek, ''burnundan kıl aldırmayan'' CHP yönetiminin fotoğrafıdır aslında... CHP yönetiminin CHP'yi taşıyamadığı son örneklerle birlikte görülmüştür. Kılıçdaroğlu, CHP'nin çizgisini belirsizleştirdiği için emektar parti tabanı, CHP'den her geçen gün uzaklaşıyor. Can Dündar'ın çok kısa bir süre önce çektiği \'Deniz Gezmiş Belgeseli''nin özel gösterimi bile partilileri genel merkeze getirmek için motive etmiyor. Dündar'ın konuşmacı olarak katıldığı panel ile belgesel gösterimine sadece 30 kişi geliyor. CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın, bu yüzden Can Dündar'dan özür dilemek zorunda kalıyor. 600 kişilik salonda sadece 30 kişinin bulunduğunu gören Dündar, CHP yönetiminin basiretsizliğine bizzat şahit oldoyr. Kendisine bir hafta sonra Erdoğan Toprak tarafından getirilen bir çalışma önerisini ise düşünmeye gerek dahi duymadan reddediyor.
Yukarıda sıraladığım örneklerden de görüldüğü üzere, CHP tavadaki yağ gibi eriyor... Kılıçdaroğlu halka güven veremediği için, AKP iktidarının karşısında bir seçenek haline getiremiyor CHP'yi... Türkiye, Kılıçdaroğlu ve CHP'nin basiretsiz yönetimi yüzünden Tayyip Erdoğan - Abdullah Gül - Fethullah Gülen üçlüsüne mahkum ediliyor. Gelecek on yıla ilişkin kurgular, bu troyka üzerinden yapılıyor. CHP'nin ismi senaryolarda dahi geçmiyor.
Peki bu karanlık tablonun sebebi ne? CHP yönetimi, neden hem halktan, hem de emektar ve gün yüzü görmemiş parti tabanından hızla kopuyor?
Kuşkusuz buna ilişkin; onlarca madde sıralanabilir. Ancak biz, bir köşe yazısının hacminin izin verdiği ölçüde değerlendirmelerimizi paylaşalım:
CHP tabanının partisinin etkinliklerine gelmemesi; getirilebilmesi için ise \'genelge\' yayımlanmak zorunda kalmasının en önemli etkeni, Kılıçdaroğlu'nun verdiği hiçbir sözü tutmamasıdır. Halkı harekete geçirecek ve sandığa taşıyacak olan CHP örgütü, kendisini \'aldatılmış\' hissediyor. \'Değişim\' adı altında yaşanan \'Başkalaşım\'ın ardından ortaya çıkan tablo, CHP tabanında müthiş bir yabancılaşma yaşanmasına sebep oluyor. CHP'liler, partilerini tanımakta zorluk çekiyor.
Kılıçdaroğlu'nun \'Parti içi demokrasi hakim olacak\' sözüne rağmen, delege seçimlerinde hiç bir yerde sandık konulmaması, yaşanan binlerce adaletsizliğe Kılıçdaroğlu'nun göz yumması yetmezmiş gibi bir de desteklemesi, parti tabanındaki ''adalet duygusu''nu incitiyor. Partisinde 'adalet'in geçer akçe olmadığını gören CHP'liler, Kılıçdaroğlu'na güvenini yitiriyor.
Milletvekili listelerinde örgüte sırtını dönen ve örgütü adeta yok sayan Kılıçdaroğlu ile arkadaşlarının (meraklılarına not: Gürsel Tekin de dahil) delege seçimlerinde de aynı tavrı göstermesi, tabanı yaralıyor. Taban, mahalle delegeliği seçimlerinde dahi ''taraf olan'' genel merkezin adaletsiz ve anti - demokratik tutumunu ilçe ve il seçimlerinde de görünce, partisini terk ediyor. CHP'nin tüm il ve ilçe örgütlerinde yaşanan kaos ve belirsizlik ise zaten yılardan bu yana iktidar yüzü görmemiş, çile çekmiş, iktidar tarafından horlanmış, itilmiş - kakılmış CHP'lileri canından bezdiriyor. Motivasyon kaybı, beraberinde ilgisizliği getiriyor. Taban, partisine, yönetime, politikalara; yönetim ise tabanına ve örgütüne yabancılaşıyor. Bu yabancılaşmanın kırılması için herhangi bir çabanın gösterilmememesi ise tabandaki kuşkuları artırıyor. \'Acaba CHP tasfiye mi edilmek isteniyor?\' duygusu her geçen gün güçleniyor. CHP'nin giderek AKP'ye benzemesi ise kuşkuların artmasına sebep oluyor. Bu kuşku, CHP tabanını hızla sarıyor.
CHP'ye olan ilgisizliğin git gide artması, kuşkusuz sadece \'örgüt içi meseleler\'den kaynaklı değil... Halkın CHP'ye olan ilgisinin azalmasının en önemli etkeni, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere CHP liderinin güven ver(e)meyen yapısı...
Kemal Kılıçdaroğlu, örgütünün kendisine olan güveninin kaybolmasını hiç önemsemedi. Örgütü hep ''3 - 5 kişiden ibaret'' gördü. Oysa ki; o örgütün üyelerinin, evlerinde, işyerlerinde, camide, kahvede, birahanede, dolmuşta, takside yapacağı propaganda çok önemliydi! Örgütün aktif üyeleri parti içinde şahit olduğu manzaralar karşısında liderini ve partisini savunmamaya başladı. Mutsuz olanlar, mutsuzluğunu herkese bulaştırdı.
Örgütü önemsemeyen ve yok sayan CHP yönetimi ise tüm sorunları medya yoluyla çözebileceği yanılgısına kapıldı. Örgütünü mutlu etmek yerine, üç beş soytarıyı mutlu etmeye ve onların istedikleri gibi konuşmaya başlayan CHP yönetimi, kendisini ayakta tutan kolonların çökmeye başladığını görmezden geldi.
Şimdi bir düşünün; kendi partisine ve liderine inancını kaybetmiş bir siyasetçi, evde, sokakta, işyerinde CHP'nin
propagandasını yapar mı? CHP'nin içinde bulunduğu durum budur. Kılıçdaroğlu, kendisine açılan limitsiz krediyi hızla tüketti. Tutarsızlıkları, verdiği sözleri tutmaması, CHP'nin çizgisini belirsizleştirmesi, PM ve MYK'yı by-pass etmesi, örgütleri önemsememesi, vefasız bir profil çizmesi, güven vermemesi, CHP liderini üç - beş bin kişilik mitinglerde konuşma yapmak zorunda kalan bir genel başkan haline getirdi.
Şu tabloya bir bakar mısınız Allah aşkına!
\'İşçi kenti\' Zonguldak'ta miting yapan CHP'nin genel başkanı, alan dolmadığı için, tam 45 dakika arabanın içinde beklemek zorunda kalıyor. Miting bu yüzden, bir saat geç başlıyor.
\'Emek, Demokrasi ve Özgürlük\' adı verilen ve neden yapıldığı hala bilinmeyen miting, Mehmet Haberal gündemine kilitleniyor! Belli ki; 15 - 16 Haziran İşçi Direnişi'ne bir selam yollamak amacıyla yapılıyor bu miting... Ama ne alanda, ne söylemde güncel ve yakıcı bir soruna ilişkin tek kelime ediliyor! CHP'nin halktan neden koptuğu ve kitleleri peşinden neden sürükleyemediği aslında cumartesi günü bir kez daha anlaşılıyor!
Neden mi?
CHP'nin \'Emek, Demokrasi ve Özgürlük'' adını verdiği miting Zonguldak'ta yapılırken, İstanbul'da aynı anda binlerce kişi THY'deki grev hakkını korumaya çalışan emekçilerle bir araya geliyor. Binlerce yurtsever, sosyalist, solcu, AKP'nin faşizan tutumu yüzünden işinden olan 305 emekçiyi ziyaret ediyor. Ortada, somut ve güncel bir durum varken, CHP ise adeta havanda su dövüyor. CHP lideri, THY eylemine ısrarla gözlerini yumuyor.
Oysa ki; CHP \'emek, demokrasi ve özgürlük''e sahip çıkma mesajı taşıyan 305 işçinin eylemine sırtını dönmese, sendika ve işçilerle bağ kurmayı başarabilseydi, Zonguldak'ta ''taşıma'' kitleye seslenmek zorunda kalmayacaktı. O alan, binlerce işçi ve emekçiyle dolacaktı. CHP'nin yanlarında olduğunu gören emekçiler, altı oklu bayrağa sahip çıkacaktı.
CHP'nin sorunu işte budur! CHP'nin bürokratik yönetimi ve sağdan getirilen danışmanları, hayatın yakıcı gerçeği yerine, adeta ''meleklerin cinsiyeti''yle meşgul oluyor. Hayata dokunmayan, son yılların en önemli direnişi olan THY eylemine sırtını dönen, onlardan tek kelime dahi söz etmeyen CHP lideri, bu yüzden 3 - 5 bin kişiye seslenmek zorunda kalıyor.
CHP yönetiminin, bu haliyle, partiyi taşıyamadığı ve politika üretemediği görülüyor. Bunları sadece ben değil, CHP'yle şu ya da bu şekilde ilgisi bulunan herkes görüyor. Zonguldak mitingi boyunca ve miting sonrası mola verdiğimiz lokantalarda konuştuğum onlarca CHP'li \'Sahi parti nereye gidiyor?\' , \'Parti tasfiye mi ediliyor?\' sorusunu yüksek sesle soruyor.
Partinin ileri kadroları, PM ve MYK üyeleri ile milletvekilleri 17 - 18 Temmuz'da yapılacak Büyük Kurultay öncesi koltuk kapma yarışına girdiği için, hiç kimse gerçekleri yüksek sesle dile getirmiyor. Kılıçdaroğlu'na \'şirinlik yarışı''na giren vekiller, oylarımızın hakkını vermiyor. PM ve MYK üyeliği kapmak için, \'Aman efendim, sepet efendim\' tavrı gösteren vekiller, kapalı toplantılarda dahi gerçekleri konuşmaktan çekiniyor. Partinin \'Barzani çizgisiyle paralellik taşıyan 'ÖCALAN'A EV HAPSİ'NE VİZE' politikası\' bile koltuk sevdası yüzünden sorgulanmıyor.
Bakın görecekseniz, ben bu gözlemlerimi yayımladıktan en geç 20 dakika sonra en az beş genel başkan yardımcısı ile en az beş milletvekili, üzerlerine hiç de vazife olmadığı halde, her zaman yaptıkları gibi Kılıçdaroğlu'na koşacak ve \'Efendim, bakın gene neler yazmış\' diyecekler...
''Durumdan vazife çıkaran'' bu genel başkan yardımcıları ve milletvekilerine tavsiyem, Kılıçdaroğlu'na koşup beni şikayet etmek yerine, dönüp aynaya bakmaları... Çünkü; ben bu yazıyı kaleme alırken, Bakırköy'den gelen bir telefon, yazdıklarımı ''mürekkebi dahi kurumadan'' doğruladı. Bakırköy'den arayan bir okurum, \'Bakırköy Kadın Kolları Başkanlığı seçimi ertelendi. Yeterli çoğunluğu toplayamadık\' dedi.
Sahi, bu yazıları Kılıçdaroğlu'na koşa koşa götüren Genel Başkan Yardımcıları, yukarıda sıraladığım tabloya rağmen, o koltukları daha ne kadar işgal etmeye devam edecekler? Kılıçdaroğlu, bu zihniyet ve bakış açısıyla, halka güven veremeyen yapısıyla 18 Temmuz'da yeni bir MYK oluşturunca, sorun çözülmüş mü olacak? \'Günahlar\' eski MYK üyelerinin sırtına mı yüklenecek?
CHP lideri, yukarıda anlattığım tabloyu iyi analiz etmeli ve 17 - 18 Temmuz'daki kurultayda, CHP'ye ya yeni bir bakış açısı kazandırmalı ya da kazandıracağına bizi inandırmalıdır. \'Kurultayda anahtar listem olacak\' diyen Kılıçdaroğlu'nun artık üreteceği hiçbir mazeret de kalmamıştır.
Öte yandan, \'Anahtar liste\'yle seçim yapılacak olması bile, tabanın Kılıçdaroğlu'na güvenmemesi için yeterli sebeptir. Tüzüğe ''çarşaf liste''yi koyup hemen ardından ise \'Anahtar listem olacak, delege özgürce seçecek\' demek, Kılıçdaroğlu'nun neden lider olamayacağının göstergesidir. Kendi yaptığı tüzüğü ayaklar altına alan ve bizlerin aklıyla alay eden bir genel başkanın, halka güven verebilmesi mümkün değildir. Kılıçdaroğlu önce bu tabloyu analiz etmeli, \'Sonbahar'da 1 milyon kişilik miting yapma\' kararını da bu yüzden gözden geçirmelidir.
Kadınların, örgüt seçimlerinde; Ümraniye'de, Beşiktaş'ta, Yenimahalle'de, Maltepe'de hakarete uğradığı ve hakaret edenlerden hesap sorulmadığı bir partide, 1 milyon kişilik miting, güzel bir hayal olarak kalmaya mahkumdur.
* * * *
NOT: Yukarıdaki eleştirilerin tümü, istifa ettiği güne kadar sorumluluk taşıyan ve CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan Gürsel Tekin için de geçerlidir. Anlamayan, anlayamayan ve anlamak istemeyenler için bu notu bir kez daha düşme gereği hissettim...
|