Gerçi daha önce yazanlar oldu (Hakan Gülseven/Yurt, Altan Öymen/Milliyet gibi), ancak bir iki ek yapmakta yarar var.
Bilindiği gibi Recep Tayyip Erdoğan partisinin 22 Şubat 2012 tarihinde yaptığı bir gençlik toplantısına gönderdiği hitabede, nasıl bir gençlik istediğini Necip Fazıl Kısakürek’in şu dizesiyle anlatmıştı:
“Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik...”
Erdoğan “ateist” değil dindar nesiller istediğini defalarca söylemiştir. Ayrıca “en az üç çocuk” ısrarını sürdürmektedir. Halkımız ise Başbakan’ın bu ısrarına herhalde “yetmez ama evet” diyecektir. Bu durumda, dindar ve kindar nesillerin hayli kalabalık olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Buraya kadar sorun yok; daha doğrusu pek çok kesim açısından herhalde yoktur. Ancak, belirli bir durumda, bu yeni nesillerin kumara ve darbeye eğilimli olmaları gibi bir ihtimal de bulunmaktadır. Elbette kesin konuşmak mümkün değil; ancak Başbakan’ın okuduğu dizeden fazlasıyla etkilenen gençler bu dizenin sahibine ilgi ve merak duyup kendisini örnek alırlarsa işler biraz sarpa saracaktır.
Çünkü “büyük üstat”, “şairler sultanı” gibi sıfatlarla da anılan Kısakürek’in Fransa’da burslu okurken (1920’ler) kumar müptelası olduğu söylenmektedir. Söylentinin ötesinde, 1950’lerde, Demokrat Parti zamanında İstanbul’da bir kumarhanede basılmıştır. Kısakürek orada bulunuşunu “edebi tetkiklerde bulunma” amacıyla açıklamış, ancak 30 lira para cezasından kurtulamamıştır (bkz. Altan Öymen, “Öfkeli Yıllar”, 5. Baskı, Doğan Kitap 2009, s. 185-186).
***
Peki, “darbecilik” nereden çıkıyor?
Bu olasılık, biraz zayıf da olsa, gençlerin Başbakan’ın okuduğu dizeden bir sonrakine geçmeleri halinde ortaya çıkmaktadır. Çünkü Kısakürek bu dizenin hemen ardından “milli irade” anlayışına pek değer vermediğini vurgularcasına şöyle devam etmektedir:
“Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hâkimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...”
İyi de, “halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen”, böyle olduğu için de “milli iradeye” pek önem vermeyen herkes darbeci mi sayılmalıdır?
Günümüzün liberallerine göre sayılabilir; ancak biz liberal olmadığımızdan insanları salt bu nedenle darbecilikle suçlamayı haksızlık sayarız. Dolayısıyla, yukarıdaki dizesinden dolayı Kısakürek’i darbeci saymayı doğru bulmayız.
O zaman, bir kez daha sorulmalı: “Darbecilik” nereden çıkıyor?
Günahı eski MHP’lilerin ve Türkeş’in boynuna; bu cenahtan gelen kimi bilgilere göre, 1960’lı yıllarda Kısakürek, o zamanlar CKMP’nin başında bulunan Alpaslan Türkeş’e “gel beraber darbe yapalım” demiştir. Türkeş’in anılarını nakleden eski MHP Genel Sekreter Yardımcısı (daha sonra ANAP milletvekili ve Bakan) Yaşar Okuyan’ın yazdıklarına göre, Türkeş’le baş başa görüşen Kısakürek Türkeş’e şu öneride bulunmuştur:
“Sizin Silahlı Kuvvetler’deki taraftarlarınız, gücünüz ve gençlik içindeki taraftarlarınız ile benim Büyük Doğu Derneği’ndeki gücümü bir araya getirirsek, bu memleketin idaresini ele alabiliriz.” (Yaşar Okuyan, “12 Eylül’den Anılar, Mektuplar ve Belgeler: O Yıllar”, Doğan Kitap 2010, s. 64).
Aktarıldığına göre Türkeş itiraz edince Kısakürek hemen vazgeçmemiş, ısrarını sürdürmüştür:
“Büyük Doğu Dernekleri, büyük kuvvettir. Hepsi benim emrimdedir. Gözümün içine bakıyorlar. Onların hareketi, iki dudağımın arasındadır. Sizi de biliyorum. Siz de seviliyorsunuz. Silahlı Kuvvetler’de taraftarlarınız var, üniversite gençliği içinde taraftarlarınız var. Gel bu iki gücü birleştirelim…” (aynı yerde)
Türkeş gene yanaşmayınca Kısakürek bu kez kızmış ve çekip gitmiştir.
Eğer bu aktarılanlar doğruysa, Kısakürek’in sırtını askeriyenin bir kesimine dayayıp darbe düşündüğünü söylemek mümkündür. Türkeş’in neden yanaşmadığına gelince; bunun nedeni kendisinin o sıralar (1960’lar) darbe planları olmaması mıdır, yoksa büyük üstadın “iki dudağının arasından” çıkacak sözün pekâlâ “benden pas” olabileceğini kestirmesi midir, orası ayrı bir tartışma konusudur.
Dindar ve kindar nesiller umarız salt kumarda kalıp darbeci olmaya falan kalkmazlar; çünkü her darbeci bir yanıyla mutlaka kumarbazdır, ama her kumarbazın aynı zamanda darbeci olduğu görülmemiştir
|