45 Derece sıcakta, 15 metrekarelik alanda, 18 KİŞİ üSt üste alt alta...
Şanlıurfa E Tipi Cezaevi’nde 13 mahkumun öldüğü isyanın ardından, ağır insan hakları ihlalleri çıktı. Edinilen bilgilere göre, 350 kişilik cezaevinde 1057 tutuklu kaldığı için, mahkumlar yer yataklarında yatabilmek için bile sıraya giriyordu. Bir de yaz sıcakları eklenince cehenneme dönen koğuşta kalanlar, tek vantilatör için birbirine girdi. Yataklarla kapıya barikat kuran mahkumlar, koğuşu ateşe verince diri diri yanarak hayatını kaybetti.
13 mahkumun yanarak hayatını kaybettiği isyanın çıktığı Şanlıurfa E Tipi Kapalı ve Açık Cezaevi’nde aşırı yoğunluk yaşanıyordu. Şikayetler üzerine birkaç yıl önce kapasitesi 264’ten 350’ye çıkarıldı. Ancak cezaevinde kapasitesinin 3 katı olan 1057 tutuklu ve hükümlü kalıyordu. Bu nedenle tutuklu ve hükümlüler arasında sık sık zor şartlar nedeniyle yatak kavgaları yaşanıyordu.
Yetersiz yatak sayısı
İddiaya göre hırsızlık, yaralama ve gasp gibi adli suçlardan tutuklu ve hükümlü 18 kişinin kaldığı C-15 koğuşundaki facia da yatak ve vantilatörün hangi tarafını serinleteceği anlaşmazlığından çıktı. C-15 koğuşu aslında 8 kişilikti. Aşırı yoğunluk nedeniyle koğuşun kapasitesi artırılmış ve 12 kişilik hale getirilmişti. Ancak küçük koğuşta tam 18 kişi kalıyordu. Yerlere atılan yataklar bile mahkumlara yeterli olmuyordu. Koğuşta yatak nedeniyle iki gruba ayrılan mahkumlar arasında sık sık sert tartışmalar ve kavgalar yaşanıyordu. Yönetim bölümüne 3 koridor uzaklıkta bulunan C-15 koğuşunda kalanlar arasında önceki gün de iddiaya göre bu nedenle kavga çıkmıştı.
Vantilatör kavgası
Bazı tutuklu ve hükümlülerin yerde yattığı koğuşta önceki geceki kavganın, yatak ve bunaltıcı sıcakta koğuştaki vantilatörün hangi tarafı serinleteceği tartışmasından çıktığı ileri sürüldü. İddiaya göre, tartışmanın büyümesiyle bir grup mahkum aynı koğuşta kaldıkları 5 kişiyi feci şekilde darp etti ve alt katta bulunan tuvalete kilitledi. Cezaevindeki insan hakları ihlallerini protesto etmek isteyen grup, daha sonra isyan başlattı. Ranzaları koğuş kapısının önüne dizen ve barikat kuran tutuklu ve hükümlüler, koğuşun ikinci katına çıkan merdivenleri de kapattı. Koğuş içerisinde bulunan yatak ve yorganları ortaya toplayan ve ateşe veren mahkumlar, alevlerin bir anda büyümesiyle yangının ortasında kaldı.
Tuvalettekiler kurtuldu
Yangına müdahale etmeye giden görevliler barikatlar nedeniyle içeriye giremeyince, itfaiye ekipleri ve güvenlik güçlerinden yardım istendi. Gelen asker ve itfaiye erleri yaklaşık yarım saat içinde alevleri diğer koğuşlara sıçramadan kontrol altına aldı. Yatakların ve eşyanın neredeyse tamamen yandığı C-15 koğuşuna giren ekipler, dövüldükten sonra alt kattaki tuvaletlere kilitlenen Cevat Yılmaz, Yusuf Aydemir, Vedat Taştan, Abit Aytekin, Mustafa Demir’e yaralı olarak kurtardı. Ancak üst kata çıkan merdivenler de kapalı olduğu için oraya güçlükle müdahale edilebildi. Ekipler üst kata çıktığında ise isyanı başlatan mahkumlardan İmam Bakırtek, Mustafa Kemal Kılıç, Mehmat Arslantay, Hüseyin Kıskaç, Tamer Şimşek, Yunus Eşkili, İbrahim Halil Kaya, Mehmet Satış, Şükrü Üldez, Mehmet Emin Gerçek, Fuat Yıldız, Sinan Özalp ve Suphi Köksal’ın tanınmayacak haldeki yanmış cesetleriyle karşılaştı.
Soruşturma başlatıldı
Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Yalçın, İl Jandarma Komutanı Albay Emin Dursun, Emniyet Müdürü Mehmet Likoğlu ve yetkililer ile birlikte cezaevine gelerek inceleme yaptı. Saat 01.00 sıralarında cezaevinden çıkan Vali Güvenç, “Titiz bir inceleme yapıyoruz. Savcılarımızla birlikte olayın yaşandığı koğuşa kadar girerek inceleme yaptık. Burada ihmali, kusuru olan varsa bu da Adalet Bakanlığı müfettişlerinin incelemesinin ardından ortaya çıkacak” dedi.
BDP’li vekil de vardı
Cezaevinin siyasi tutuklular koğuşunda bulunan ve 20 ay önce KCK soruşturması kapsamında tutuklu bulunan BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Ayhan’ın eşi, avukatları ve yakınları da cezaevine geldi. Burada olaya ilişkin bilgi alan ve daha sonra tutuklu İbrahim Ayhan ile görüşen avukatlarından Bekir Benek cezaevi çıkışında gazetecilere açıklama yaptı. Meydana gelen olayın hizmet kusuru olduğunu ifade eden Bekir Benek, cezaevi kapasitesine ilişkin şikayetlerin daha önce bir çok kez gündeme gelmesine rağmen çözülmediğini söyledi.
Daha önce de isyan çıktı
Kapasitesinin üzerinde tutuklu ve hükümlünün bulunduğu Şanlıurfa Cezaevi’nde, geçmiş yıllarda zaman zaman isyan çıktı. Çoğunluğu siyasi tutukluların çıkardığı isyanlarda, tutuklu ve hükümlüler yatacak yer bulamadıklarından ve cezaevi koşullarından şikayet edip koğuşları ateşe vermişti. Hafif yaralanmalara yol açan isyanlar, güvenlik güçlerinin müdahalesi ile bastırıldı. Öte yandan 2010 yılının Temmuz ayında ise PKK suçundan cezaevinde tutulan hükümlülerden Erkan Gümüştaş, kendisini ateşe vermişti. Gümüştaş, ağır yaralı olarak götürüldüğü hastanede kurtarılamamıştı.
Başbakan açıklama yaptı
Önceki gece Meksika’ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan cezaevindeki olayla ilgili şunları söyledi: “Adalet Bakanımız, Şanlıurfa milletvekilimiz ve valimizle görüştüm. Valimiz koğuşu gezmiş, incelemiş. Detay bilgiler aldım. Bu konuyla ilgili asıl bilgiler yapılacak teftişin ardından ortaya çıkacak. Sağ kalanlardan bir tanesiyle Valimizin yaptığı görüşmeye göre; ’Önce arkadaşlar arasında bir kavga çıktı, kavgayı müteakiben ateşe verdiler. Ben kendimi dışarı atarak kurtarabildim’ diyor. 5 kişi hastanede ama durumlarının ağır olmadığı söyleniyor. Temennim odur ki, o 5 kişide bir şey çıkmaz. Ama maalesef 13 kişi yangın neticesinde öldü. Koğuşun 18 kişilik kapasiteye uygun olmadığı yönünde Vali beyin söylediği bir şey var. Bunların hepsinin incelenmesini Adalet Bakanımızdan isteyeceğim.”
BDP: Sorumlusu devlet
Cezaevinde incelemelerde bulunmak üzere dün Şanlıurfa’ya giden BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, tutukluların can güvenliğinden devletin sorumlu olduğunu söyledi: “Bu cezaevinde 13 kişinin ölümü, mahkumların kendi arasında çıkan kavgadan çıkmış olsa bile, bunun sorumlusu Adalet Bakanlığı’dır, Hükümet’tir, cezaevi yönetimidir, cezaevi savcısı ve müdürüdür. Devlet, yaşam hakkını güvence altına almak zorunda olduğu cezaevinde, insanları ölümden koruyamıyorsa bu zaten başlı başına bir suçtur. Bütün diğer şeyleri bir tarafa bırakarak bunu söylüyoruz.”
Hayata Dönüş’ten sonra en ölümlü olay
Türkiye’de cezaevinde çok sayıda isyan çıkıyor. Ancak Şanlıurfa Cezaevi’ndeki isyan, Hayata Dönüş operasyonunun ardından en çok ölüme neden olan olay oldu. 2000 yılında gerçekleştirilen “hayata dönüş operasyonunda” 2’si asker olmak üzere 32 kişi ölmüştü. O dönem F tipi hücre sistemine geçişi engellemek amacıyla 19 Kasım 2000’de mahkumlar açlık grevi başlatmış, bir ay sonra 19 Aralık 2000’de ise 20 cezaevine operasyon yapılarak ölüm orucu tutan isyan halindeki mahkumlara müdahele edilmişti. Olaylarda 32 kişi hayatını kaybetmişti.
Koğuş kapısına barikat kurmuşlar
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, dün sabah saatlerinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile birlikte Şanlıurfa’ya geldi. Cezaevinde yaklaşık 1.5 saat kalan Ergin, ardından basına olayla ilgili bilgi verdi: “Nöbetçi gardiyan duman kokusu alınca olayın farkına varılıyor. Yapılan incelemede C-15 koğuşundan duman sızdığı tespit ediliyor. Hemen koğuş anahtarı alınarak, koğuş kapısı açılıyor. Ancak kapı açıldığında, nüne yatak süngerlerinden barikat oluşturularak ateşe verildiği tespit ediliyor. Yangına müdahale edilmiş ve ilk etapta alev kontrol edildikten sonra tuvalet ve banyonun yer aldığı alt katta bulunan 5 hükümlü kurtarılmıştır. Üst katta bulunan tutuklu ve hükümlüler ise ranzalardan oluşturulan barikat ile çıkış engellendiği için üst kattaki 13 kişiye olay anında ulaşılamamıştır. Kurtarma çalışmaları esnasında aralarında Cezaevi Müdürü’nün de bulunduğu 9 personelimiz yaralanmıştır. Halen 1 personelimiz de hastanede yatarak tedavi görüyor.”
Soruşturma başlattık
“Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından konuya ilişkin adli, Bakanlık olarak da idari soruşturma başlattık. Soruşturmalar devam ediyor. Elde edilecek yeni bilgi ve detay hususlar ilerleyen süreçte kamuoyuyla paylaşılacaktır. Bu süreçte herhangi bir ihmal, görevi kötüye kullanma, savsaklama varsa üzerine ciddiyetle gidilir ve varsa ihmal üzerinin örtülmesi mümkün değildir. Cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlülerin, şikayet ettiği fazla kapasite ve iklim sıcaklıklarına yönelik idari önlemler alınacak.”
‘İçeride ölüm koşulları var’
CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekili Sezgin Tanrıkulu, cezaevinde dün incelemelerde bulundu. Olayın yaşandığı bölgeye sokulmayan ve sağ kurtulanlardan sadece bir tutuklu ile görüştürülen Tanrıkulu, edindiği bilgileri VATAN’la paylaştı: “İnsani olmayan koşullar var, çok şikayet olduğunu öğrendim. 275 kişi olan kapasite düzenleme ile 375’e çıkarılmış, ancak içeride 1053 tutuklu ve hükümlü var. Olay yerini bize göstermediler. Başka tutuklulular ile görüşmeme de imkan verilmedi.”
‘Kavga çıkmamış’
“Sadece bir tutuklu ile görüştürdüler. O da olaydan bir gün önce, Cuma günü koğuşa gelmiş. Olay Cumartesi oluyor. Yani kimseyi tanımıyor, süreci, öncesinde yaşananları bilmiyor. Bir kavga ortamı olmamış. İçeride Kürte ve Arapça bir şeylerin konuşulduğunu, ancak bunu anlamadığını söylüyor. İçeridekiler ölüm koşullarında yaşıyorlar.”
Yakınları isyan etti
Olayın duyulmasının ardından yüzlerce tutuklu ve hükümlü yakını, cezaevine akın etti. Yakınlarından haber almak için cezaevine girmeye çalışanlarla güvenlik güçleri arasında gerginlik çıkınca bölgeye çok sayıda polis ve zırhlı araçlar sevk edildi. Yakınlardan bazıları, kaldırım taşlarını sökerek polise attı. Polisler, bu saldırıya biber gazı ve basınçlı su ile karşılık verdi.
Yerde bile yatacak yer yok tuvalet için sıraya giriyorlar
Urfa Barosu 13 Nisan 2011 tarihinde yaptığı basın açıklamasında Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevi’nde koşulların insani olmadığı yönünde uyarı yapmıştı. Açıklamada, “Şanlıurfa’da gölgede 43-45 dereceleri bulan hava sıcaklığı cezaevinde kapalı ortamda 10 kişi yerine 30 kişinin oluşturduğu ısıyla ve klima kullanımının da yasak olması nedeniyle odalarda bunaltıcı bir ortam yaratıyor. Hukuksal bir nitelendirme yapılacak olursa bu İnsanlık dışı veya onur kırıcı bir durum” denilmişti.
Hazırlanan raporda ise şu tespitlere yer verilmişti:
1. Cezaevinin konferans salonu gibi ortak alanları koğuş sistemi odalara çevrilmiş.
2. Kapasitesi 300 kişi ancak kapasitesinin 3-4 katı oranda yaklaşık 1000’i aşan insanın kalıyor. Aşırı yoğunluk dayanılmaz hal alıyor ve izdihama neden oluyor.
4. 10 kişilik koğuşlarda 30 tutuklu ve mahkum kalıyor. Yerlerde dahi yatacak bir alan bulunmuyor.
5. Mahkzmlar yerde yatmak için bile sıraya giriyor.
6. Koğuşlarda 1 tuvalet bulunuyor. Su günde 4 kez, 1’er saat veriliyor. Her mahkzma sadece 2 dakika ihtiyaç süresi düşüyor. Bunun sonucu olarak başta sağlık ve güvenlik olmak üzere birçok sorunun da yaşanıyor.
9. Cezaevinde tek aile hekimin bulunuyor. Yoğunluk nedeniyle hekimlik hizmeti yetersiz kalıyor.
11. Yoğunluk nedeniyle açık görüş süreleri 30 dakika, kapalı görüş sürelerinin 10 dakikaya düşürüldü.
12. Tutuklu ve hükümlülere yakınları tarafından elden getirilen kitaplar kabul edilmiyor. Kargo yoluyla gönderilmesi halinde kabullerin yapıldığı bu durumun ise kargo masrafını karşılayamayan aileler için sıkıntı yarattığı ve hürriyetinden yoksun olanların kitap temininde engel teşkil ettiği, tutuklu ve mahkzmların yasal olmasına rağmen bazı gazeteleri almalarının idarece engellendiği,
13. Bazı mahkzmların eğitim öğretim, bilgisayar kursu gibi sosyal ve eğitici aktivitelerin artırılmasını talep ettikleri,
14. Merkezi sistem sınavlarına giren mahkzmların sınav harçlarını karşılamakta zorlandıkları, mahkzmların bu harçlardan muaf tutulmalarının talep edildiği,
15. Özellikle yoğun cezaevi potansiyeli dikkate alındığında görevli infaz koruma memurlarının yaptıkları iş göz önüne alınarak dinlendirilmeleri ve uzman desteği sağlanarak rahatlatıcı kurs ve seminerler almaları gerektiği tespit ve gözlenmiştir.
|